1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Cezalandırıcı” değil, “önleyici” yaklaşım...
“Cezalandırıcı” değil, “önleyici” yaklaşım...

“Cezalandırıcı” değil, “önleyici” yaklaşım...

CTP2li milletvekilleri Sosyolog Doğuş Derya ve Avukat Fazilet Özdenefe, Ceza Yasası’nda 6 konudaki değişiklik önerilerini “cezalandırıcı ve yasaklayıcı” değil, “koruyucu ve önleyici” yaklaşımla hazırladıklarını söyledi

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

 

CTP'li milletvekilleri Sosyolog Doğuş Derya ve Avukat Fazilet Özdenefe, Ceza Yasası’nda 6 konudaki değişiklik önerilerini “cezalandırıcı ve yasaklayıcı” değil, “koruyucu ve önleyici” yaklaşımla hazırladıklarını söyledi.

Değişiklik önerilerini Cuma gün meclise sunan ve sivil toplum örgütleri ile paylaşan Derya ve Özdenefe, yarın da mecliste Ad-Hoc komitenin kurulmasını önereceklerini belirtti.

Derya ve Özdenefe, “İnsan Kaçakçılığı”, “İnsan Ticareti”, “Nefret Söylemi”, “Hamileliğin Yasal bir şekilde sona erdirilmesi”, “Çocuk düşürmeye teşebbüs” ve “İntihara teşebbüs” konularında hazırladıkları değişiklik önerileri hakkında Yenidüzen’in sorularını yanıtladı.

“Muradımız yasalarda eşitlik sağlamak” diyen Derya, “Ceza Yasası’nda özellikle insan ticareti ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere, zaten belli maddeler üzerinde bir süredir çalışıyorduk. Buna paralel olarak da Veraset Yasası ve Evlilik Dışı Çocuklar Yasası’yla ilgili de çeşitli öneriler hazırlamaktaydık.... Muradımız eşitlik sağlayıcı, kadınların en temel insan haklarını göz önünde bulunduran kadın dostu yasalar hazırlamaktır” diye konuştu.

Özdenefe de, Ad-Hoc Komite’nin sadece Ceza Yasası’ndaki değişikliklerle ilgili değil, toplumsal cinsiyet eşitliğini, çocuk ve kadın haklarını olumsuz yönde etkileyen yasalarla ilgili düzenlemler yapılması için kurulmasını talep edeceklerini belirtti.

Derya: “2013 yılından beri, yasalarda kadın ve çocuk haklarıyla ilgili yapılan düzenlemelere baktığınızda, bizim önerilerimizle, son 20 yılda yapılmadığı kadar çok, eşitlik sağlayıcı düzenleme yapıldığını görürsünüz. Bunlar düzenli olarak yaptığımız çalışmalar, şu anda başlamış çalışmalar değil”

Derya: “Muradımız yasalarda eşitlik sağlamak”

  • Soru: Ceza Yasası’nda bazı değişiklik önerileriniz var, bunları da Meclis Başkan Yardımcısı Alanlı’ya sundunuz. Öncelikle bu değişikliklerle ne murad ediyorsunuz?
  • Derya: Muradımız yasalarda eşitlik sağlamak. Bu bizim her zaman gündemimizde olan bir şey. 2013 yılından beri, yasalarda kadın ve çocuk haklarıyla ilgili yapılan düzenlemelere baktığınızda, bizim önerilerimizle, son 20 yılda yapılmadığı kadar çok, eşitlik sağlayıcı düzenleme yapıldığını görürsünüz. Bunlar düzenli olarak yaptığımız çalışmalar, şu anda başlamış çalışmalar değil. Ceza Yasası’nda özellikle insan ticareti ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere, zaten belli maddeler üzerinde bir süredir çalışıyorduk. Buna paralel olarak da Veraset Yasası ve Evlilik Dışı Çocuklar Yasası’yla ilgili de çeşitli öneriler hazırlamaktaydık. Bunlar zaten bir paket olarak meclisin gündemine gelecekti. Fakat son dönemde yaşananlardan sonra, ikimiz de mecliste birer konuşma yaptık, paket olarak çalışmalarımızı hızlandırmaya karar verdik. Muradımız eşitlik sağlayıcı, kadınların en temel insan haklarını göz önünde bulunduran kadın dostu yasalar hazırlamaktır.
  • Özdenefe: Ad-Hoc Komite’nin sadece Ceza Yasası’ndaki değişikliklerle ilgili değil, toplumsal cinsiyet eşitliğini, çocuk ve kadın haklarını olumsuz yönde etkileyen yasalarla ilgili düzenlemler yapılması için kurulmasını talep ediyoruz. Şu anda medyanın gündeminde olduğu için sadece bir konuya odaklanılıyor ama özellikle insan kaçakçılığı ve insan ticareti suçları şu anda dünyanın genelinde ve özellikle bizim bölgemizde ciddi sıkıntılar, devletlerin müdahalelerini gerektiren mağduriyetler yaratıyor. Bununla ilgili olarak da önlem almamız gerekiyordu. Bununla ilgili birçok uluslarası raporlar var, bizim polis teşkilatımızın da bu yönde çalışmaları var. Biz hem dünya geneline, hem bölge geneline, hem Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenlemelere, hem de kendi polisimizin geçen sene yapmış olduğu Ceza Yasası’ndaki değişikliklere de baktık. Bu zaten olması gerekendi, uzun zamandır bu yönde bir talep vardı.

Özdenefe: “Mağdurlar suç kapsamında bulundurulmuyor”

  • Soru: İnsan kaçakçılığı ve insan ticareti ilk defa sizin değişiklik önerilerinizle Ceza Yasası’na girecek. Daha önce bu konuda çalışmalar yapılmıştı ama meclise sunulmamıştı. Bugüne kadar mağdur olanlar da mahkemeye çıkarılıyor ve suçlu muamelesi görüyordu. Sizin önerinizle bunun ortadan kalkacağını söyleyebilir miyiz?
  • Özdenefe: Evet. Bizim önerimizde bu konuyla alakalı özel bir madde var, insan kaçakçılığı ve insan ticareti mağdurlarının yargılanmaması ve Ceza Yasası altında aleyhlerine cezai takibat yapılmamasıyla ilgili bir önerimiz de var. Tabi ki ülkenin muhaceret kuralları, yasaları, statüleri var, onun altındaki değerlendirmeler ayrı birşeydir ama zaten mağdur olmuş insanların bir de Ceza Yasası kapsamında yargılanıp, suçlanıp, ceza görmesinin konuyla alakalı uluslararası sözleşmelerde de doğru olmadığı belirtilmiştir. İnsan kaçakçılığı ve insan ticaretiyle ilgili düzenlemeleri hayata geçiren ülkeler mağdurların durumunu suç kapsamında bulundurmuyor.

Derya: İnsan ticareti - insan kaçakçılığı ağır suç”

  • Soru: İnsan ticareti ve insan kaçakçılığından gelir elde edenlerle ilgili nasıl bir düzenleme öneriyorsunuz?
  • Derya: Her ikisini de ağır suç olarak düzenliyoruz. İnsan Kaçakçılığı suçunda eğer bir kişi dolaylı ya da doğrudan maddi menfaat sağlamak amacıyla, çaresiz insanları başka ülkelere kaçırırsa veya yasal olmayan yollarla insanları yabancı bir ülkeye sokarsa, ülke dışına çıkarırsa, barındırırsa buna 5 yıla kadar hapis öngördük. Bunun mağdurları hiçbir şekilde cezai tahkibata maruz değildir. Bu eylem, 18 yaşından küçük veya bedenen, aklen savunmasız birine yapılırsa, onur kırıcı bir muamele veya hayati tehlike yaratılarak bu yapılıyorsa, kamu görevini veya hizmet ilişkisini, nüfuzunu kötüye kullanarak yapılıyor olmasını da önerilerimize ağırlaştırıcı neden olarak koyduk. O zaman da 10 yıla kadar hapis cezası öngördük.
    İnsan ticareti suçunu ise, CTP grubu adına geçen yıl meclise verdiğim “Sınıraşan Örgütlü Suçlara karşı BM Sözleşmesi”ndeki insan ticareti tanımına uygun olarak düzenledik. Önerimizde, fuhuş yaptırmak veya zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek veya esarete tabi kılmak veya vücut organlarının verilmesini sağlamak amacıyla tehdit, baskı, zor veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak gibi durumlarda bir insan mağdur edilmişse rıza aranmıyor. 18 yaşından küçük birine bunlar yapılıyorsa bu da ağırlaştırıcı bir neden. İnsan ticareti 10 yıla kadar, eğer 18 yaşından küçükse 12 yıla kadar, eğer kamu görevi istismar edilerek yapılyorsa da 14 yıla kadar hapis cezası öneriyoruz.

Özdenefe: “Önleyici tedbirler alınması lazım”

  • Soru: Ceza Yasası’nda intihar da suç kapsamındaydı. Değişiklik önerilerinizde intiharla ilgili maddenin kaldırılmasını da öneriyorsunuz...
  • Özdenefe: İngiliz hukuk sisteminde 80-100 yıl önce intihara teşebbüs bir suç olarak görülürdü ve kişiler teşebbüsleri başarısız olursa mahkemeye çıkarılır, itham edilir ve ceza görürlerdi. 1961’de İngiltere bu uygulamadan vazgeçti çünkü görüldü ki bu noktaya gelmiş kişilerin cezalandırılmasıyla bunu engelleyemezsiniz. Öncesinde önleyici tedbirler alınması lazım.
  • Derya: Bir insan intihara teşebbüs etti diye sonrasında onu mahkemelerde yargılamak iyileştirici, rehabilite edici bir süreç ve intiharı engelleyen bir durum değildir. Biz artık cezalandırıcı ve yasaklayıcı yaklaşımlar yerine, koruyucu, önleyici yaklaşımları tercih ediyoruz. Bütün değişikliklerde temel felsefemiz budur. İntiharla ilgili maddenin iptalidir önerdiğimiz değişiklik çünkü o kişi rehabilite edilmesi gereken kişidir, yargılanması gereken kişi değil.
     
  • Soru: İntihara teşebbüs eden kişilere psikolojik destek verilmesi ve rehabilitasyonu konusunda neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
  • Derya: 2014 yılında geçen TOCED Yasası’nda öngörülen kurumsal düzenlemelerden biri de, Şiddeti Önleme ve Ayrımcılıkla Mücadele Birimi’dir. Orada eğer söz konusu kişilerin yaşam kalitesini düşüren eşitsizlik yaratıcı politikalar varsa bunlara bir bütün olarak bakma, şiddeti ortadan kaldıracak rehabilitasyon programları, psikolojik danışmanlık hizmetleri verecek bir kurumsal yapılar öngörüldü. Dolayısıyla bu yapıdan hareketle, gerekli kurumsallaşma eğer sağlanırsa, bu tür servisleri verecek birimler açılacak.

Derya: “Erkek siyasetçilerin çoğu bu konuları öncelikli görmüyor”

  • Soru: Bugüne kadar bu konuda adım atılmamış olmasını neye bağlıyorsunuz?
  • Derya: Çalışma Bakanlığı’nın en son yaptığı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı’nda hemen hemen bütün masalarda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin kurulması gerektiği çıktı. Yasa geçeli de 3 yıl oldu ancak maalesef erkek siyasetçilerin çoğu bu konuları diğer konular kadar öncelikli görmüyorlar, onun için gecikiyor. Halbuki bunlar acil konulardır.
  • Özdenefe: Toplumu da ilgilendiren ve kişilerin insan haklarıyla ilgili Ceza Yasası’nda yapacağımız değişiklikler yalnız başına yeterli değil, bunu biz de biliyoruz. Burada sosyal devlet anlayışının bir devlet politikasının ortaya konması lazımdır. Yürütmenin bunu ivedilikle yapması gerekir. Geçmişte uyuşturucuyla mücadele konusunda denetimli serbestlik getirdik, orada da rehabilitasyon önemliydi. Bu tip meselelerde maddi, manevi, psikolojik destek, rehabilitasyon hem suçun işlenmemesi, hem de bireyin zarar görmemesi, hem de üzüntü verici toplumsal verici sıkıntıların daha sonra ortaya çıkmaması adına çok daha önemlidir. Ama tabi ki Ceza Yasası’nda da ilgili maddelerin düzenlenmesi lazımdı, ancak bu yalnız başına değil, bir bütün içinde çok daha fazla anlam kazanacak.
     
  • Soru: Daha önce cinsiyete, cinsel yönelime, cinsiyet kimliğine yönelik nefret söylemiyle ilgili Ceza Yasası’nda bir düzenleme yapılmıştı. Bunun pratikte uygulamaya geçmediğini söylemiştiniz. Tam olarak sıkıntı neydi?
  • Derya: “Cinsiyete, Cinsel Yönelime veya Cinsiyet Kimliğine Yönelik Nefret Söylemi” yeni 171’nci madde ile düzenlenmektedir. 2014 yılında yasada yapılan değişiklikle bu madde “Cinsiyete, Cinsel Yönelime veya Cinsiyet Kimliğine Yönelik Zem ve Kadih” başlığı altında düzenlenmişti. İlk önerimiz o şekilde değildi, fakat o dönemde bazı milletvekillerinin itirazıyla yeniden düzenleme yapmamızı istemişlerdi. Onun için teknik olarak işler durumda olmayan bir madde olmuştu, şimdiki değişiklik aslında teknik bir düzenlemedir.
  • Özdenefe: Öngörülen değişiklikle 2014 yılında ortaya konulan meclis iradesinin uygulamada çalışır hale gelmesini hedefliyoruz. Bunun hayata geçmemesi meclisin ortadan kaldırması gereken bir sıkıntıdır. Çerçeveyi aynı tutarak, teknik sıkıntıları ortadan kaldırıyoruz.

Derya: “Doğurganlık hakları üzerinden olayı değerlendirdik”

  • Soru: Kamuoyunda “yasa dışı kürtaj davası” olarak bilinen dava nedeniyle hamileliğin yasadışı olarak sona erdirilmesi konusu gündemde. Bu konuda da bir değişiklik öneriniz var? Bu konuda nasıl bir çalışma yaptınız? Yasal olarak gebeliğin sonlanması için 20 haftalık bir süreyi öneriyorsunuz, mevcut yasada bu süre 10 hafta. Neden 20 hafta?
  • Derya: Bu çalışmayı 2015’den beri yapıyoruz. Bütün dünyadaki uygulamaları inceleyerek, çok geniş bir perspektiften konuyu ele aldık. Doğurganlık hakları üzerinden olayı değerlendirdik. Doğurganlık hakkı kadınların sağlık hizmetlerinden tam teşekkülü bir şekilde yararlanmasından, korunma, hamile kalma veya hamilelik sonlandırma hizmetlerinden özgürce yaralanabilme, cinsel eğitim, ücretsiz testler gibi birçok konuyu içeren haklardır. Doğurganlık haklarının temel insan hakları içerisinde kabul edildiği ülkelerde istenmeyen gebelikler, yasaklayıcı politika uygulayan ülkelere nazaran çok daha azdır. Konuyla ilgili bütün BM, WHO raporlarını, hukuki metinleri inceleyerek, uygulamalarına baktık. Temel felsefe, artık cezalandırıcı ve yasaklayıcı yaklaşım terk ediliyor, koruyucu önleyici yaklaşıma yöneliniyor. Çünkü cezalandırıcı ve yasaklayıcı yaklaşımlar “merdiven altı kürtaj” denilen sağlıksız ve güvensiz kürtaj yapan mafyaların oluşmasına neden oluyor. Bu durum da kadınların fiziksel ve ruhsal sağlığına ciddi hasar veren hak ihlallerine neden olabiliyor. İşte bu kısıtlayıcı uygulamaların yarattığı olumsuz sonuçları gözlemleyen birçok ülke yasal hamilelik sonlandırma süreleri konusunda 1990’lı yıllardan itibaren iyileştirmeler yaptı ve hamilelik sonlandırma nedenlerini de genişletti. Avrupa’da yasal süre ülkelere göre farklılıklar göstermek ile birlikte yasaklayıcı yaklaşım yerine koruyucu-önleyici yaklaşımı benimseyen gelişmiş ülkelerin yasal süre sınırlamaları 16-18-20-24 hafta arasında değişmektedir. Koruyucu-önleyici politikaların geliştirilmesi ile istenmeyen gebeliklerin ortadan kaldırılabileceğini;  yasaklayıcı ve cezalandırıcı yaklaşımların terk edilmesinin sağlıklı bir toplumsal yapının temeli olacağı bilinciyle, hak temelli yaklaşımı baz alarak, kendi sosyolojik koşullarımız ve pek çok doktorla da görüşerek yasal süre olarak 20 hafta önerdik. Sürenin 20 hafta olarak seçilmiş olmasının nedeni, bir fetüsün kadın bedeninden ayrıldığı zaman, dış destek ile tıbben yaşama ihtimalinin olduğu minimum süre olmasıdır. Elbette ki konu komitede istişareye açıktır.

Özdenefe: “Süre üzerinden tartışma zemini yaratılmaya çalışılması sağlıksız”

  • Özdenefe: Süre üzerinden bir tartışma zemini yaratılmaya çalışılıyor olmasını sağlıksız görüyorum. Zaten bu öneriler paydaşlarla görüşülecek, konunun uzmanlarıyla tartışılacak. Dünyanın birçok yerinde hafta sınırlamasının ötesinde kadının mental ve ruhsal durumunun da önemli bir etken olduğu kabul ediliyor. Yani fetüsün veya kadının fiziksel olarak zarar görmesi üzerinden değil, kadının o gebeliği devam ettirmesi sonucunda ruhsal sağlığının kalıcı ve olumsuz yönde etkilenmesi de baz alınıyor. Bizim mevcut yasamıza baktığımızda bu faktörler de yer almıyor. Biz bu faktörleri de getiriyoruz yani sadece fiziki, hayati tehlikeden değil, mental, ruhsal ciddi risklerin de dikkate alınmasını öngörüyoruz.
  • Derya: Bu konularda bilirkişi pozisyonunda konuşan kişilerin bazen, bence, muhafazakâr bir dünya görüşünü telaffuz edebildiğini ve bilimselliği sorgulanabilecek şahsi görüşlerini “tıbbi söylem” içine gizleyebileceklerini göz ardı etmemek lazım. Dünyada da konuyu insan hakları çerçevesinde tartışmayıp biyolojik noktalara indirgemeye çalışan muhafazakârlar var. Oysa bu mesele biyolojik açıklamalara indirgenemeyecek kadar çok boyutlu bir mesele... Tıbbi, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve kültürel boyutları var. Biz bütün bunları detaylı bir şekilde çalışarak ve analiz ederek, 20 haftayı önerdik. Meseleyi biyolojik açıklamalara indirgeyip, işin sosyolojik, ekonomik ve diğer boyutlarını görmezden gelmek doğru bir yaklaşım değil.
  • Özdenefe: Bizim koyduğumuz kriterlerin dışında belki de başka kriterler de gelecektir. Dünyaya bakıp incelediğimizde, bazı ülkelerde kadının mevcut çocuklarının psikolojik durumu da baz alınıyor. Biz bunu sağlıklı bir tartışma zemini olarak, en iyi şekilde çalışarak metin haline getirdik, bundan sonrası komitenin, bütün vekillerin, bütün sivil toplumun ve paydaşlarının işidir.
  • Derya: Bizim önerimizde, “18 yaşından büyük herhangi bir kadın, çocuğunu düşürmek niyetiyle yasa dışı herhangi bir müdahaleye başvurursa veya bu gibi bir müdahalenin kendisine yapılmasına rıza gösterirse bir yıla kadar hapis cezasına veya para cezasına çarptırılabilir” şeklindedir. Mevcut yasada bu 7 yıldı, biz bunu indirdik. Ayrıca, böyle bir suç ile itham edilen bir kadının, fiili rızası olmaksızın işlediğine dair huzurunda itham edildiği mahkemenin ikna edilmesi, bu madde uyarınca yapılacak herhangi bir ithama karşı yeterli savunma oluşturmasını da öngördük.

Gebeliğin yasa dışı sonlandırılmasında erkeğin sorumluluğu...

  • Soru: Yasada gebeliğin yasa dışı sonlandırılması konusunda erkeğin sorumluluğu nedir?
  • Özdenefe: Mevcut yasada bu konuda düzenleme vardır ancak gündemdeki davada mahkemedeki şahadetin detaylarını bilmediğimiz için bir şey söyleyemeyiz.

Özdenefe: “Biz kişileri olumlu ya da olumsuz etkilemesini düşünerek yasa yapamayız, yasalar toplumsal kamusal menfaat için yapılır. En doğrunun ne olacağına odaklanıp onu yapmamız lazım”

Değişiklikler geriye dönük işler mi?

  • Soru: Ceza Yasası’na öngördüğünüz değişiklikler yapılırsa bu geriye dönük işler mi?
    Özdenefe:
    Hukuken yasalar geriye doğru işlemez ancak ceza yasaları belirli hallerde istisna teşkil edebilirler. Yani buna evet ya da hayır diye cevap vermek bu aşamada pek kolay değil. Ama öncelikle şunu belirtmek isterim, bu yasa değişikliklerinin amacı bu davaların sonuçlarıyla alakalı değildir. Hedefimiz ülkemizde en doğru uygulamanın hayata geçmesidir. Son dönemde davalar bu sorunlarımızı gündeme getirdi. Biz bu çalışmaya başladığımız 2015 yılında söz konusu davalar yoktu ve taslağı hazırladığımız zaman da kararlar henüz okunmamıştı. Önerilerimizle ilgili komitede tartışma süreci yaşanacak ve tüm paydaşların katılımı sonucunda nihai şekil verilecektir. Son halinin sanıkları etkileyip etklilemeyeceğini süreç gösterecek. Mahkeme kararından benim görebildiğim kadarıyla kişiler birkaç davadan mahkum edilmiştir, sadece süre aşımı meselesi değildir, başka teknik konular da vardır. Biz kişileri olumlu ya da olumsuz etkilemesini düşünerek yasa yapamayız, yasalar toplumsal kamusal menfaat için yapılır. En doğrunun ne olacağına odaklanıp onu yapmamız lazım.

Tecavüz sonucu ortaya çıkacak gebelikler...

  • Soru: Tecavüz sonucu ortaya çıkacak gebelikleri de değişikliklerle yasaya koymayı amaçlıyorsunuz... Mevcut yasada bu konuda bir ayırım yoktu, değil mi?
  • Derya:  Maalesef yoktu. Hatta geçmiş yıllarda 14 yaşında, Güvercinlik’te tecavüze maruz kalan kız çocuğu, 10 haftalık yasal süre geçtiği için doğurtuldu. İşin acı tarafı doğuran bir çocuktu. Bazen gebelik sonlandırma konusunda çok kolay yorum yapılıyor, gerekçeler göz ardı ediliyor. Biz değişiklik önerimizde genel olarak nedenleri genişletmeye çalıştık, yaşanabilecek psikolojik sıkıntıların raporlanması sonucunda böyle bir kürtajın olabileceğini belirttik. Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu oluşmuş hamileliklerde, kadının rızası olmak koşuluyla hamileliğin sonlandırılabileceğini ekledik. Ama sorun sadece tecavüz sonucu oluşan hamilelikler değil, sorun koruyucu-önleyici uygulamaları yürürlüğe koymadan kadınların bedeni üzerinde kadınlar hariç geriye kalan herkesin söz hakkına sahipmiş gibi davranması!
    Eğer siz doğum kontrol yöntemleri konusunda gelişkin politikalar uygulamazsanız istenmeyen gebelikleri önlemek mümkün olmaz. Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değil ama bir kadın istenmeyen bir gebelik yaşıyorsa onun bu gebelikten kurtulmasını engelleyici politika uygulamak bir sürü sosyal, psikolojik anomaliye, soruna yol açıyor. Bir kadını zorla bebek sahibi olmaya mecbur bırakamazsınız.
  • Özdenefe: İstenmeyen hamileliklerin olmaması için de önceden tedbirler alınması lazım. Okullarda cinsel eğitim yok örneğin, bir çok genç de doğru bilgilere sahip değil. Ortaokul, lise müfredatlarında, hatta üniversitelerde ulaşılabilir bilgilerin olması lazım. Eğitim sisteminde insan hakları, kadın hakları, uyuşturucu ile mücadele, cinsel eğitimin bütünlüklü olarak verilmesi lazım.

Özdenefe: “Ortada geniş bir paydaş yelpazesi var”

  • Soru: Bundan sonra süreç nasıl işleyecek?
  • Özdenefe: Pazartesi Ad-Hoc komitenin kurulmasını önereceğiz. Ad-hoc komiteler bazı özel meseleler görüşüp karara bağlaması için kurulan geçici komitelerdir. Ceza Yasası yanında paketimizdeki diğer yasalar Veraset Yasası ve Evlilik Dışı Çocuklar Yasası konusunda da çalışmalar devam ediyor, onları da tamamlayacağız . Bu süreçte ilgili sivil toplum örgütlerinden görüş alınacak, zaten bu önerileri hazırlarken de hep temastaydık. Başsavcılık da görüş verecek. Ortada geniş bir paydaş yelpazesi var.
     
  • Soru: Yasa değişikliklerinin yapılması için öngördüğünüz süre nedir?
  • Derya: Meclis tatile girmeden bitirmek istiyoruz ama diğer partilerin de tutumunu görmemiz lazım.

 

Bu haber toplam 5191 defa okunmuştur
İlgili Haberler