Cezalar ve tutumlar
Cezalar ve tutumlar
İki toplum arasındaki ‘düşmanlık’ yıllar geçmesine rağmen bitmiyor. Ancak ‘düşmanlık’ derken bu kavramı genelleme yapmadan sadece bazı kesimleri etkileyen ve bu etkiyi tepkiye, eyleme dönüştürme heveslisi az sayıdaki kişiye indirgemekte yarar var.
Böyle bir yaklaşım daha doğru olur çünkü kapıların 2003 yılında açılmasından bu yana münferit olayların dışında ciddi saldırıların olduğunu söylemek doğru olmaz.
‘Biz’, ‘onlar’ gibi bir ayırım da yapmak istemem ama saldırıların tarafını ve yoğunluğunu belirtmek için ne yazık ki böyle bir tanım yapmak da zorunlu oluyor… Veya Kıbrıs’ın kuzeyi, güneyi gibi bir tanımlama…
Sonuçta saldırı ve eylemlere baktığımızda bu olayların Kıbrıs’ın güneyinde daha fazla olduğunu görmek mümkün… Dün gazetelere de yansıdı; Güneydeki gazetelerden Alithia, bu saldırıların cezasız kalması nedeniyle devam ettiğini belirtti ve Rum Ombudsmanı’nın bu saldırılarla ilgili daha önce etkin bir soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle gönüllü bir çalışma başlattığını yazdı.
Elbette ki bu gibi saldırılar ve eylemlerin çeşitli nedenleri olabilir ancak uzun vadeli değerlendirilse dahi eğitimin düşmanlıkla ilgili duygu ve düşüncelerin törpülenmesi yönünde ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak belki artık gereksiz ama bir kez daha altını çizmekte yarar var.
Güney’de Kilise’nin her zaman siyasette de güçlü olması ve dinler arası farklılıkları öne çıkararak yaptığı değerlendirmeler de bu ‘düşman’ kavramını beslemiş olabilir. Bir de tabii ki özellikle 1974’ten sonrası için Türkiye’nin Ada’ya gelmesi ve askeri gücüyle hâlâ Ada’da bulunması Kıbrıslı Rumların bir kısmının törpülenmesini beklediğimiz duygularının şiddetinin aynı kalmasına neden olmuş olabilir.
Bizde farklı bir gelişme yaşandı. Örneğin özellikle bir dönem eğitimde tarih kitapları yeniden yazıldı ve ‘düşmanlığı’ körükleyen ifadeler kitaplardan çıkarıldı, uzlaşıya daha bir önem verildi. Dini kullanarak iki toplum arasındaki farklar belirgin hale getirilmeye çalışılsa bile Kıbrıslı Türklerin direngenliği buna ortam hazırlamadı ve hazırlamayacak gibi de görülüyor. Uzlaşı, barış, demokrasi, iki toplumluluk Kıbrıs’ın kuzeyinde daha fazla tartışıldı, daha fazla önemsendi geçen süreçte…
Şunu da belirtmekte yarar var; Liderlerin sözünü ettiğimiz konuda tutum ve davranışları da toplumlar üzerinde belirgin bir etki bırakır. Yakın zamanda Rum toplumunda gruplar üzerinde saldırgan bir etki bırakacak tutum görmesek de geçmişte yaşanmıştı. Aynı tutum geçmişte bizde de yaşandı ama güney gibi etkin olmadı.
Bu durumun en belirgin örneğini Türkiye’de görmek mümkün; Bir milli maçta diğer ülkenin milli marşını ıslıklayan, Fransa’da IŞİD terörüne kurban gidenler için yapılan saygı duruşunu yuhalayan ve ‘Allahü Ekber’ çekenlerin aldıkları gücü tepede görmek mümkündür.
Orada da bu gibi davranışların cezalandırılmamış, hatta sorgulanmamış ve hatta ödüllendirilmiş olduğunu hatırlayalım.