Ciddi bir seçenek
‘Ne demek umut yok!’ dedi Cumhuriyetçi Türk Partisi ve bu belgi altında ‘Ekonomik-Sosyal Kalkınma Programı’nı da hazırladı.
Cuma gün Programı Bedesten’de basına açıklayan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, yanına aldığı aday kadrosuyla adeta bir gövde gösterisi de yaptı.
Program kitapçığının sunumunda 20 yıllık UBP-DP hükümetinin hukuksuzluğu, adaletsizliği, ciddiyetsizliği, popülizmi nedeniyle kamuoyunun gözü önünde adeta “bu memleketin sahibi biziz, ne hakkı, ne hukuku, ne Meclisi, ne halkı takarız, ne istersek onu yaparız” dediği anlatılıyor. Erhürman, CTP’nin haysiyet, adalet, üretim ve hizmet odaklı neyi nasıl yapacağını anlattı hazırlanan Program çerçevesinde;
Kamu Yönetimi’nden üretime, adaletli paylaşıma, yaşanabilir kentlerden doğayla barışık bir yaşama, herkes ve her yaş için üretime dönük nitelikli eğitimden, ayrıcalıkların değil, tüm toplumun devletine, kaliteli sağlık hizmetinden, gerçekçi dinamik bir dış politikaya başlıkları altında CTP’nin 106 sayfalık ekonomik ve sosyal programı basın mensuplarına sunuldu.
***
Elbette ki Erhürman’ın bütün başlıklara değinmesi, onları açması, anlatması beklenemezdi. Gerçi Tufan Erhürman bitmez tükenmez enerjisi ve insanı etkileyen anlatımıyla bütün başlıkları anlatabilme yetisine sahipti ancak katılanların zamanı buna imkân verecek durumda değildi.
***
Özellikle seçim süreçlerinde bu gibi programlar seçime katılan bütün partiler tarafından hazırlanması, seçmenin önüne konulması, tartıştırılması gereken çalışmalar ancak bunu kaç parti yapar ki!
Yapsa dahi birkaç başlık altında, “işte biz de program hazırladık” denmesi için yapılan karalamalar olarak kalır.
***
Diğer yandan acaba CTP’nin hazırladığı ekonomik-sosyal programın seçim sandığına getirisi ne olur? Yani sandığa gidecek olan seçmen bu Programı okuyup, sindirerek veya eleştirisini yaparak, kendince doğrusunu, yanlışını saptayarak sandığa gider mi? Bu gibi çalışmalar seçmenin oy doğrultusunu etkiler mi? Bana göre çok kısıtlı olumlu etkileri olsa dahi seçmenin tamamına yakını bu çalışmaları görmezden gelir. Kime, hangi partiye oy vereceğini önceden kafasında önceki ilişkilerine bakarak karar vermiştir zaten… Bireysel kurtuluşları için seçeneklerini sıralamıştır ve o seçenekler içinden oy doğrultusunu belirlemiştir. Veya ideolojik olarak hep bağlı kaldığı parti seçmenin tercihidir.
***
İçinde bulunduğumuz süreç anketlerde hep önemli bir rakam olarak karşımıza çıkan ‘kararsızlar’ bloğunu kendi tarafına çekme sürecidir. İşte bu süreçte bazıları seçmene ‘bireysel kurtuluş’ yanılgısını sunar, bazıları da CTP’nin yaptığı gibi emek ürünü bir program hazırlar.
Bu sunumları ve seçenekleri sunmak için önümüzde daha üç haftalık bir süre var. Sonra sıra seçmendedir. Ya bireysel kurtuluş yanılgılarını ya da ciddi, umut veren, katılımcı programları seçecekler.
Bu süreçlerin sonunda toplumsal akıl önemlidir. Seçimin ertesi günü “kim seçti yahu bu insanları” dememek için iyi düşünmek, bir günlük çıkarların peşine düşmemek ve kendilerinin varlığını ispatlama şansını iyi kullanmak gerekir.
Bir kitap
Emir Ali Başar 1927 doğumlu eski bir eğitimci… Kimya öğretmenliği yapmış, orta öğretim başmüfettişi olmuş, Ankara Kültür Ataşeliği’nde bulunmuş. Ağustos’ta anılarını topladığı bir kitap yayımladı eğitimci Emir Ali Başar… ‘Anılarım’ adını verdiği bu kitapta yayınlanan anılar, makaleler 1998-2011 yılları arasında ‘Emeklinin Sesi’ dergisi ve gazetesinde yayınlanmış. Dr. İsmet Başar bana babası Başar’ın imzalı kitabını verdiğinde hemen okumaya başladım. Makaleden çok çok tecrübeli birinden dinlenen yakın tarihe ait masal tadında anlatımlar… Öyle ki kitaptaki ilk anı köpeklerinin yardımıyla eğitimci Başar’ın ilk adımlarını atmasıyla ilgili;
“Bir gün annem mutfaktan çıkıp oturma odasına geldiğinde mutfak kapısını açık bıraktığını fark etmiş, beni hasırın üzerine bırakarak kapıyı kapatmaya gitmiş. Geri döndüğü zaman beni odadan dışarıda, köpeğin yanında ayakta bulmuş. Önce çok korkan ve heyecanlanan annem, köpeği ve beni sakin görünce rahatlamış. Beni kucağına aldıktan sonra nasıl olup da ayağa kalktığımı merak etmiş ve beni tekrardan yerde uzanan köpeğin yanına oturtmuş. Ben önce iki elimle pat pat diye köpeğe vurmaya başlamışım, köpek darbelerden rahatsız olup ayağa kalkınca ben de köpeğe tutunarak ayakta durmaya devam etmişim. Köpek boynunu çevirerek bana bakmış ve yavaş yavaş yürümeye başlamış. Ben de köpeğin adımlarına uygun olarak ilk kez o gün yürümeye başlamışım.”
Ve başka bir anıda Kıbrıslı Türk öğrencilere ilk kez Türkiye’deki eğitim enstitülerinde öğrenim görmek için yapılan uğraşların ve kazanımın anlatılması… İşte böyle ilk adımlarından emekliliğine, aile yaşantısından öğretmenliğe, görev aldığı işlere, sosyal hayatı ve bazen de dünya görüşü çerçevesinde bazı milli hatıralar… Eğitimci Başar’ın uzun bir tarihe tanıklık eden kendi yaşamından alıntılar… Yararlanılabilecek bir kitap.