1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Çıkmazdan tek çıkış yolu iki liderin üzerine düşeni yapmalarıdır”
“Çıkmazdan tek çıkış yolu iki liderin üzerine düşeni yapmalarıdır”

“Çıkmazdan tek çıkış yolu iki liderin üzerine düşeni yapmalarıdır”

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, liderlerin 9 Ağustos’ta gerçekleştirecekleri buluşmanın olumlu sonuçlar vermesini diledi

A+A-

Ödül Aşık Ülker

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, liderlerin 9 Ağustos’ta gerçekleştirecekleri buluşmanın olumlu sonuçlar vermesini diledi.

Kiprianu, “Çıkmazdan tek çıkış yolu, çıkmazı aşmanın tek yolu iki liderin de üzerine düşeni tam olarak yapmalarıdır. Yani öncelikle aralarındaki güven eksikliğini aşmanın yolunu bulmaları, bu yönde güç ve irade göstermeleri, Kıbrıs’ın ve Kıbrıs halkının çıkarlarını herşeyin üzerinde tutarak hareket etmeleri ve Kıbrıs sorununun çözümü için özlü müzakerelere en kısa sürede başlamanın yolunu bulmaları gerekiyor” diye konuştu.

YENİDÜZEN’in sorularını yanıtlayan Kiprianu, müzakere için tek bir zemin olduğunu söyleyerek, “Müzakerelerin başlangıç noktası Guterres çerçevesi olmalı ve Crans Montana’da kalınan yerden devam edilip, olabildiğince kısa sürede sonuca varmak hedeflenmeli” diye konuştu.

   Rum lider Anastasiadis’in “CransMontana’da kalınan yerden devam etmeye hazırız” yönündeki sözlü ifadelerinin BM Genel Sekreteri Guterres’i ikna etmeye yeterli olmadığını da kaydeden Kiprianu, Anastasiadis’in hem sözleri, hem de hareketleriyle gerçekten bunu istediğine dair BM Genel Sekreteri’ni ikna etmesi gerektiğini söyledi.

 “Kıbrıs sorununun çözümüyle tüm sorunların üstesinden gelmenin yolu açılacaktır” diyen Kiprianu, bölgede doğalgazdan dolayı yaşanan gerilimin kimseye hizmet etmediğini belirtti. , “Bir an önce bir yolunun bulunup bu gerilime son verilmesi, bu gerilimin ortadan kalkması gerekiyor” dedi.

“İki lider arasında direkt iletişim eksikliği var”

  • Soru: Son dönemde mektup trafiği var. Kıbrıslı Türk Lider Akıncı, Kıbrıslı Rum Lider Anastasiadis’e mektup gönderdi, Anastasiadis Akıncı’ya mektup gönderdi. Bu iki liderin mektuplarıyla ilgili değerlendirmeniz nedir? İki mektubun artı ve eksileri nedir? AKEL’in Anastasiadis’e bazı önerilerde bulunduğunu da biliyoruz...
  • Kiprianu: Sizin de dediğiniz gibi, son dönemde bir mektup trafiği söz konusu ama özünde bir ilerleme kaydedildiğini göremiyoruz. Bizim arzumuz, temennimiz liderlerin 9 Ağustos’ta gerçekleştirecekleri buluşmanın olumlu sonuçlar vermesidir. Ancak olumlu bir ilerlemenin kaydedilebilmesi için hem iki liderin, hem de Türkiye’nin bu yönde irade göstermeleri gerekiyor. Bizim kanaatimize göre, mektup trafiği aynı zamanda varolan sorunu da ortaya koyuyor, yani iki lider arasında doğrudan, direkt iletişimin eksikliğini... Hâlbuki iki lider direkt biraraya gelip, bu konuları görüşseler böylesi bir mektup trafiğine gerek kalmayacaktı.

“Akıncı’nın son önerilerinden çoğu, Kıbrıs sorunu çözülmüş olsaydı kabul edilebilecek şeylerdi”

Sayın Akıncı’nın doğalgaz konusundaki mektubunda yer alan önerilerden pek çoğu Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılmış olsaydı kabul edilebilecek şeylerdi. Ancak mevcut koşullarda bu öneride yer alan çeşitli hususlarda bizim itirazlarımız var. Bunlar içinde en temel olandan başlarsam, bugün Kıbrıs Türk toplumunun lideri Sayın Akıncı’dır. Sayın Akıncı ile bazı konularda görüş ayrılıklarımız olabilir ama onun çözüme ulaşılmasını istediğine inanıyoruz. Ancak ola ki Nisan 2020’de mesela Sayın Özersay gelirse ne olacak? Sayın Özersay çok açık bir şekilde federasyon çözümüyle hemfikir olmadığını ortaya koydu. Eğer Sayın Akıncı’nın önerisinde yer alan çerçeveyle hemfikir olursak ve Kıbrıs Türk toplumu liderliğine Sayın Özersay gibi federasyon çözümü yanlısı olmayan bir kişi gelirse, yeni lider bununla yetinip Kıbrıs sorununun çözümü yönünde hiç birşey yapmama yoluna gidebilir. Önerinin içeriğinde pek çok husus henüz Kıbrıs sorunu çözülmeden iki toplumun eşitliğini gündeme getiriyor. Biz Kıbrıs sorununun çözümüyle Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin denetimleri altındaki bölgelerde aynı yetki ve erklere sahip olacaklarını söylüyoruz. Ancak iki toplumun merkezi yönetime katılımı sayısal eşitlik temelinde değil, siyasal eşitlik temelinde olacak diyoruz. Önerideki bir diğer husus da şu; “mülkiyetle ilgili tazminatlar doğalgazdan elde edilecek gelirden ödenecek” deniyor. Kısacası bu mülklerin yasal sahiplerine ödenecek tazminat bugüne kadar alınan kararlarla Türkiye’nin sırtındaydı, böylesi bir durumunda bu tazminatın ödenmesinin yükümlülüğü Kıbrıslıların, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sırtına yüklenmiş olacak. Bunlar Sayın Akıncı’nın önerisini neden kabul edemeyeceğimize dair bazı örnekler...

 “Bizim açımızdan müzakere için tek bir zemin var. O da BM kararlarında da belirtildiği şekilde, iki toplumun siyasi eşitliğinin olacağı bir devlete götürecek olan iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü. Müzakerelerin başlangıç noktası Guterres çerçevesi olmalı ve Crans Montana’da kalınan yerden devam edilip, olabildiğince kısa sürede sonuca varmak hedeflenmeli”

 

“Anastasiadis’in yanıtı bizi tatmin etmedi”

Sayın Akıncı’nın mektubuyla ilgili olarak Sayın Anastasiadis’in BM Genel Sekreteri’ne ve Sayın Akıncı’ya verdiği yanıt bizi kesinlikle tatmin etmedi. Bize göre mektubun içeriği hem doğalgaz konusunda Kıbrıslı Türklerin endişelerine yanıt vermeli, hem de müzakerelerin derhal yeniden başlaması ihtiyacı hakkında daha kararlı olmalıydı.
AKEL bu konuda önerilerini Sayın Anastasiadis’e yazılı olarak sundu. Ancak Sayın Anastasiadis’in mektubunda bu önerileri özünde dikkate almadığı görülüyor. Bildiğiniz gibi, biz Sayın Anastasiadis’e iki düzeyde yaklaşım sergileyen bir karşı öneride bulunmasını tavsiye ettik. Birinci düzey, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden, Guterres çerçevesi temelinde derhal yeniden başlaması. Eğer Türkiye Kıbrıs’ın MEB’ndeki hareketlerine bizim müzakerelere başlayabileceğimiz bir şekilde son verir ve müzakerelerin yapılmasına imkân ve zaman tanırsa, biz de yoğun bir tempoda hareket ederek kısa sürede geriye kalan 6 konuda sonuca varmaya çalışalım.

“Kıbrıs Türk toplumunun ve Türkiye’nin doğalgazla ilgili bazı endişelerine yanıt verilmeli”

İkinci düzey de doğalgazla ilgili konular... Bize göre, Kıbrıs Türk toplumunun ve Türkiye’nin doğalgazla ilgili bazı endişelerine yanıt verilmesi gerekir. Öncelikle doğal kaynaklar ve doğal kaynaklardan elde edilen gelirin paylaşımına ilişkin Hristofyas–Talat arasında varılan görüş birlikleri yeniden teyit edilsin ve Guterres çerçevesi temelinde 6 konuda sonuca vardığımız takdirde de artık çözümden bir önceki adıma varmış oluruz. O durumda, o günün koşullarında doğalgazla ilgili başka konuları da görüşebilme imkânımız olur. Doğalgazdan elde edilecek gelirin toplanacağı fona el atılmaması konusunda da anlaşmaya varılmasını önerdik. Çözüme kadar gelirin tamamı o fonda biriksin, dokunulmasın. Eğer doğalgazdan sağlanacak gelirin tümü bir fona yatırılır ve ellenmezse, bu Kıbrıs sorununun çözümü yönünde güçlü bir motivasyonu sağlar. Biz Sayın Anastasiadis’e Türkiye’ye “Kıbrıs sorununun çözümünde bize yardımcı olursan, biz de gerek doğalgazın Türkiye’nin ihtiyaçları açısından kullanılması, gerekse Kıbrıs ve Türkiye arasında bir boru hattı konusunda çözümle birlikte görüşmeye hazırız” demesini söyledik. Eğer Türkiye Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail’le sorunlarını çözerse, doğalgazın geniş bir işbirliği çerçevesinde hepimizin yararına olacak bir şekilde kullanılabileceği inancındayız. Bizce Türkiye bu geniş işbirliğinin dışında tutulmamalı.

“Gerilim kimseye yardımcı olmuyor, kimseye hizmet etmiyor, ne Türkiye’ye, ne Kıbrıslı Rumlara, ne Kıbrıslı Türklere. Bir an önce bir yolunun bulunup bu gerilime son verilmesi, bu gerilimin ortadan kalkması gerekiyor”

 

“Gerilim kimseye hizmet etmiyor”

  • Soru: Bölgede gerginlik sürüyor. AB Türkiye’ye karşı bazı yaptırım kararları aldı ama Türkiye geri adım atmayacağını, dördüncü gemiyi bölgeye göndereceğini söyledi. Kıbrıs Rum liderliği de tek taraflı çalışmalarına devam ediyor. Diğer taraftan Türkiye S-400’leri alıyor, ABD Güney Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosunu kaldırıyor. Tüm bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Kiprianu: Öncelikle bu gerilimin artmasının üzücü olduğunu vurgulamak istiyorum. Gerilim kimseye yardımcı olmuyor, kimseye hizmet etmiyor, ne Türkiye’ye, ne Kıbrıslı Rumlara, ne Kıbrıslı Türklere. Bir an önce bir yolunun bulunup bu gerilime son verilmesi, bu gerilimin ortadan kalkması gerekiyor.
    Ancak Sayın Erdoğan, Sayın Çavuşoğlu, Sayın Tatar, Sayın Özersay tarafından yapılan bazı açıklamalar Kıbrıs Rum toplumunda, Kıbrıs Türk toplumuna ve özellikle Türkiye’ye yönelik bir gerilime de yol açıyor. Onlar kendi taraflarından niyetlerini ortaya koymuş oluyorlar. Ancak bu yaptıklarıyla özlü müzakerelerin yeniden başlayabilmesi yönünde ortaya koyduğumuz çabaları da çok zorlaştırıyorlar.

“Silah satın almanın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin önceliği olmadığı görüşündeyiz”

Diğer taraftan ABD’nin Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunun kalkması yönünde Kıbrıs hükümetinin ortaya koyduğu tutumlarla biz hemfikir değiliz. Bugün silah satın almanın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin önceliği olmadığı görüşündeyiz. Ayrıca ambargonun kalkması için Amerikanlar bazı karşılıklar talep ediyorlar. ABD’nin bölgedeki uydusu gibi hareket etmemizi istiyorlar. Ülkemizden Rus, Çin, İranlı yatırımcıları uzaklaştırmamızı istiyorlar. Bizim böylesi bir yaklaşımla hemfikir olmamız mümkün değil. Biz Kıbrıs’ın herkesle dostluk ilişkileri içinde olmasından yanayız. Kıbrıs’ın ne ABD’ye, ne de Rusya’ya bağlanmasına gerek yok.

 “Çıkmazdan tek çıkış yolu, çıkmazı aşmanın tek yolu iki liderin de üzerine düşeni tam olarak yapmalarıdır. Yani öncelikle aralarındaki güven eksikliğini aşmanın yolunu bulmaları, bu yönde güç ve irade göstermeleri, Kıbrıs’ın ve Kıbrıs halkının çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarak hareket etmeleri ve Kıbrıs sorununun çözümü için özlü müzakerelere en kısa sürede başlamanın yolunu bulmaları gerekiyor”

“Kıbrıs sorununun çözümüyle tüm sorunların üstesinden gelmenin yolu açılacaktır”

  • Soru: Tüm bu gelişmelerin gölgesinde 9Ağustos’taki liderler görüşmesinden ne beklenebilir?
  • Kiprianu: İki lider de şunu anlamalıdır ki, bugün içinde bulunduğumuz durumda çıkmazdan tek çıkış yolu, çıkmazı aşmanın tek yolu iki liderin de üzerine düşeni tam olarak yapmalarıdır. Yani öncelikle aralarındaki güven eksikliğini aşmanın yolunu bulmaları, bu yönde güç ve irade göstermeleri, Kıbrıs’ın ve Kıbrıs halkının çıkarlarını herşeyin üzerinde tutarak hareket etmeleri ve Kıbrıs sorununun çözümü için özlü müzakerelere en kısa sürede başlamanın yolunu bulmaları gerekiyor. Eğer müzakereler başlarsa, müzakereleri en kısa zamanda sonuca vardıracak siyasi iradeyi göstermeleri, en azından bu seferinde bunu yapmaları gerekiyor.

 “Kıbrıs sorununun çözümüyle tüm sorunların üstesinden gelmenin yolu açılacaktır ve adamızda Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin, tüm Kıbrıslıların barış içerisinde birlikte yaşayabilmesi mümkün olacaktır”

Bizim açımızdan müzakere için tek bir zemin var. O da BM kararlarında da belirtildiği şekilde, iki toplumun siyasi eşitliğinin olacağı bir devlete götürecek olan iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü. Müzakerelerin başlangıç noktası Guterres çerçevesi olmalı ve Crans Montana’da kalınan yerden devam edilip, olabildiğince kısa sürede sonuca varmak hedeflenmeli. Sadece Kıbrıs sorununun çözümüyle tüm sorunların üstesinden gelmenin yolu açılacaktır ve adamızda Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin, tüm Kıbrıslıların barış içerisinde birlikte yaşayabilmesi mümkün olacaktır.

“Bizim Anastasiadis’e baskımız beşli gayrı resmi buluşmaya katılması, her şeyin netleştirilip özlü müzakerelerin bir an önce başlaması”

  • Soru: Akıncı gayrı resmi beşli toplantıyı gündeme getirdi, Anastasiadis de buna sıcak baktı. Bunun ardından Türk tarafından ‘alternatif modeller de masada olmalı’ gibi açıklamalar da geliyor. Örneğin Özersay beşli zeminde eski zeminde gidilmemesi gerektiğini ve hükümet olarak destek vermeyeceklerini söylüyor. 5’li görüşme süreci çözüm müzakerelerine doğru itebilir mi?
  • Kiprianu: BM Genel Sekreteri hangi koşullarda yeni bir insiyatif yüklenebileceğini çok net bir şekilde ortaya koydu. Özünde “Guterres çerçevesi temelinde devam edilmeli” dedi ve iki bölgeli, iki toplumlu federasyondan söz ediyor. Genel Sekreter iki müzakere masasından söz ediyor, bu masalardan birinde güvenlik ve garantiler konusunun görüşüleceğini, diğer masada da Kıbrıs sorununun iç yanlarının ele alınacağını söylüyor. Ayrıca Genel Sekreter “yeni bir insiyatif üstlenmem için bu kez sonuna kadar gideceğinize dair beni ikna etmelisiniz” diyor. Böylesi bir gayrı resmi beşli görüşmenin sonuç verebilmesi için bu noktalarda anlaşmaya varılması ve bunların hedeflenmesi lazım. Türkiye’den yetkililerin, Sayın Tatar’ın ve Sayın Özersay’ın dedikleri tamamen bunların dışında ve kabul edilebilir olması söz konusu değil. Bizim Sayın Anastasiadis’e baskımız bu beşli gayrı resmi buluşmaya katılması, herşeyin netleştirilip özlü müzakerelerin bir an önce başlaması yönünde, çünkü Kıbrıs sorununun çözümü için başka bir yol yok.
     
  • Soru: Aslında Pandora’nın kutusunu açan da Anastasiades değil mi? ‘Gevşek federasyon, densentralize federasyon’ dedi. Çavuşoğlu ve Rum tarafından bazı kişiler, Anastasiades’in iki devletli çözümü de telaffuz ettiğini söylüyor. Federasyon dışı konuların gündeme getirilmesine neden olan Anastasiades’in farklı çıkışları değil miydi?
  • Kiprianu: Bu nedenle biz Sayın Anastasiadis’i çok yoğun bir biçimde eleştiriyoruz. Bize göre, bu meseleler hakkında ortaya koyduğu tutumlarla aslında Türkiye’nin işini kolaylaştırmış oluyor. Bu şekilde hareket edenler, bilerek ya da bilmeden, yurdumuzu ne yazık ki TAKSİM’e doğru götürüyorlar.

“Sayın Anastasiadis’in ‘Crans Montana’da kalınan yerden devam etmeye hazırız’ yönündeki sözlü ifadeleri BM Genel Sekreteri’ni ikna etmekte yeterli değil. Hem sözleri, hem de hareketleriyle gerçekten bunu istediğine BM Genel Sekreteri’ni ikna etmesi gerekiyor”

 

“Anastasiades’in Guterres’i ikna etmesi gerekiyor”

  • Soru: AKEL bir açıklamasında “Anastasiadis sürecin anlamlı ilerlemeye yol açacağına dair BM’yi ikna etmelidir” dedi. Anastasiadis, BM’yi ikna etmek için ne yapmalı?
  • Kiprianu: Gerek desentralize federasyon, gerekse daha sonra sözünü ettiği parlamenter sisteminin uygulanması gibi fikirler BM Genel Sekreteri’nin çerçevesinin tamamen dışında ve bu çerçeveyle çatışan fikirler, yaklaşımlar. Bu anlamıyla Sayın Anastasiadis’in “CransMontana’da kalınan yerden devam etmeye hazırız” yönündeki sözlü ifadeleri BM Genel Sekreteri’ni ikna etmekte yeterli değil. Hem sözleri, hem de hareketleriyle gerçekten bunu istediğine BM Genel Sekreteri’ni ikna etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, sadece Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk toplumunda da çözümü değil, TAKSİM’i isteyenlerin işini kolaylaştırmış oluyor.

“Takvimlere gerek yok ama sürecin kısa sürede tamamlanması gerekir”

  • Soru: Eski Rum Yönetimi Başkanı Yorgo Vasiliu, “çıkmazın sonu takvimli müzakeredir” diyor. Guterres de sonu gelmeyen müzakereler döneminin bittiğini söylemişti. Türk tarafı bir takvim olmasını istiyor. Olası bir müzakere sürecinde takvim olmalı mıdır?
  • Kiprianu: Bence taraflardan biri diğerine kabul edilemeyecek şeyleri dayatmamalı. Ancak bunu derken şunu da belirtmek istiyorum, önümüzde uzun bir zamana sahip olma lüksü yok. Zaten varılmış olan noktada siyasi irade gösterildiği takdirde kısa sürede sonuca varılabilmesi mümkün. Biz BM Genel Sekreteri’nin tespitiyle hemfikiriz, takvimlere gerek yok ama bu sürecin kısa sürede tamamlanması gerektiği görüşündeyiz.

 “Liderlerin önümüzdeki kritik buluşmalarında sürece ivme kazandıracak bir biçimde davranması gerekir, aksi takdirde daha bu süreç başlamadan, sonuçları Kıbrıs’ın geleceği açısından yıkıcı olacak bir başarısızlığa yol açılabilir”

 

“Liderlerin sürece ivme kazandıracak bir biçimde davranması gerekir”

  • Soru: BM Güvenlik Konseyi’nin UNFICYP’in görev süresinin yenilenmesini öneren karar taslağını memnuniyet verici buldunuz. Karar prosedür niteliğinde olmasına rağmen özellikle Kıbrıs sorununun bundan sonraki sürecine ilişkin siyasi mesajlar da içeriyor. Bunlarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
  • Kiprianu: Kararda Kıbrıs sorununun çözüm zeminiyle ilgili siyasal eşitlikli, iki bölgeli, iki toplumlu federasyondan başka bir şey olamayacağının altı çizilerek net bir mesaj veriliyor.
    Ayrıca siyasi eşitliğin tanımlanmasına ilişkin olarak 1991 yılında alınan 716 sayılı karara atıfta bulunulması hiç de tesadüfi değil, merkezi devlet organlarına etkin katılımı da içeren siyasi eşitliğe karşı olan görüşlerin kabul edilemeyeceği de böylece vurgulanmış oluyor.
    Bunlara ilaveten, BM Genel Sekreteri’nin de dediği gibi, adadaki mevcut durumun, statükonun yaşayabilir olmadığına da dikkat çekiliyor ve iki lider olumsuz söylemleri bırakıp, anlamlı bir müzakere sürecinin yeniden başlamasını sağlamak için gerekenleri yapmaya çağırılıyor.
    Liderlerin önümüzdeki kritik buluşmalarında sürece ivme kazandıracak bir biçimde davranması gerekir, aksi takdirde daha bu süreç başlamadan, sonuçları Kıbrıs’ın geleceği açısından yıkıcı olacak bir başarısızlığa yol açılabilir.
  • Soru: Son olarak Maraş konusundaki düşüncenizi de almak isterim. Türk tarafı bir açılım yapma niyetinde, öncelikle envanter çalışması yapılacak. Son günlerde yine bu konuda hareketlilik var. Düşünceniz nedir?
  • Kiprianu: Bizim bu konuya ilişkin değerlendirmemiz bu açılımın nasıl yapılacağıyla bağlantılıdır. Bunun nasıl olabileceğini BM Güvenlik Konseyi’nin gerek 550, gerekse 789 sayılı kararları çok açık bir biçimde ortaya koyuyor.Mağusa’nın kapalı kentinin Kıbrıs Türk yönetimi altında değil, BM’nin yönetimi altında yasal sakinlerine iadesinden söz ediyor. Eğer Mağusa’nın kapalı kentinin Kıbrıs Türk yönetimi altında açılması hedeflenirse, bu sadece bölünmeyi derinleştirecek bir adım olur.

 

yeniduzen-satin-aliniz-20190728134144.jpg 

Bu haber toplam 3433 defa okunmuştur