Fehime Alasya

İş kadını olarak yıllardır başarısı ile bilinen tekstil firmalarının önde gelen ismi, Cin Tekstil Ltd. Direktörü Fisun Aroğlu, başarısının sırrını ADRES okuyucularıyla paylaştı.

Sektördeki sıkıntılara da değinen Aroğlu, geçmişten günümüze birçok anısını ve yaşananları bizimle paylaşıyor.

Aroğlu, “Çocukluğumuz çapıtların içinde, çarşıdaki Arasta dükkanımızda geçti” diyerek geçmiş yılları yad ediyor… 

İş yaşamının yanında oldukça sosyal bir kişiliğe de sahip olan Aroğlu, 2014 yılında KKTC Anneler Derneği tarafından, “Yılın Annesi” seçildi.

Lefkoşa’da Metropol Yolu’nda yıllardır hizmet veren Cin Tekstil, güvenilirliği ve kalitesi ile gün be gün başarıyla geleceğe taşınıyor.

“Hem rahat olalım hem de ekonomimiz iyi olsun, çok para az iş, lüks hayat mümkün değil” diyen Aroğlu, her sabah saat onda iş yerine gittiğini, gece onda ise çıktığını anlatırken, bu saatlerin kimi zaman gece yarısını da bulduğunu ifade ediyor.

Sektördeki en yoğun dönemin mart ve kasım ayları olduğuna değinen Aroğlu, yoğunluğun nedenini anlatırken bu dönemlerde yurtlar, üniversite ve otellerin yanında inşaat şirketlerinin de çok yoğun olduğunu ifade ediyor.  

Aroğlu, fuarlar ve organizasyonlara yeniliği takip etmek için fırsat buldukça katıldıklarını belirtti.

Fisun Aroğlu ile yaptığımız keyifli sohbetin detayları; 

CİN TEKSTİL’İN DOĞUŞU

Çocukluğumuz ‘çapıtların’ içinde, çarşıdaki Arasta dükkânımızda geçti. Tatillerde babamın yanında çalışırdım. Tıp okumak istedim ama kazanamadım, İngiltere’de kimya tahsili gördüm ve 1980’li yıllarda geri döndüm, iş imkânım olmadı, tüm aile de ticaret hayatındaydı. Babamın hissedar olduğu bir bankaya girip üç yıl bankacılık yaptım. Sonrasında kızım dünyaya geldi. Tüm ailem tekstil sektörünün geliştiğini ve bu işe girmem gerektiğini düşünüyordu. Babamın da destek ve tavsiyesi ile ailemin de yoğun isteği ile 1985 yılında bu işe başladım. Aile şirketini kardeşime devrettik ve ben de Cin Tekstil adında, çok az bir sermaye ile şirket kurdum.

İLK ÜRETİM DENEYİMİ…

Cin Tekstil’de üretim yapmam gerektiğini düşündüm ve ilk olarak elyaf yorgan dikerek buna başladım. Ardından koltuk kılıfı dikmeye başladık. Satıcılar kuyruk oluştururdu. Koltuk döşemek daha masraflıydı diye... İlk üretim deneyimimiz bu şekilde başladı, günümüze dek geldi...

Yastık, yorgan, nevresim, alez, yatak örtüsü, perde, minder döşeme, stor, zebra, sahne perdesi, dikey perde, jaluzi üretiyoruz. Malzemelerimiz ham madde olarak gelip burada üretiliyor. Tekstil adına her üretimi yapıyoruz. Gelen ham maddelerimizi burada işliyoruz.

“DOLAYLI YOLDAN İHRACATIMIZ VAR”

Dolaylı yoldan ihracatımız var. Rum kesiminde de çok iş yapıyoruz. Yeşil hat tüzüğü ile geçip iş yapıyoruz. Rum kesimindeki fiyatlar, bize göre yarı yarıya pahalı... Yerli üretim olduğumuz için fiyatlarımız uygun. Her türlü montaj ve tadilat hizmeti verip ücret almıyoruz. Bunun dışında Avustralya’ya kolilerce mal gönderdik. Müşteri, ürünleri Rum kesimi üzerinden kargo ile götürüyor çünkü yarı yarıya ucuzmuş... İngiltere, Kanada, İsviçre, Hollanda gibi ülkelere gemi kargo vasıtası ile gönderiyoruz. Direkt olarak ihracat yapma şansımız yok. Katar'dan Araplar geldi, 300 hane için fiyat teklifi aldılar, beklemedeyiz...

“HAKSIZ REKABET BAŞA BELA OLSA DA HALKIMIZ HER DAİM YANIMIZDA”

Türkiye’den tekstilciler gelip bavulla mal getiriyor vergi ödemiyor veya büyük şirketlerin vergi muafiyeti var, bunlarla rekabet etmek çok zor. Büyük savaş veriyoruz, kâr payımız bu yüzden çok düşük durumda. Biz çok pahalı elektrik, su vergi ödüyoruz.

İç piyasada da rekabet var. Hızlı, kurumsal ve yılların şirketi olduğumuz için. Güvenilirlik çok önemli… Dürüst bir iş sahibi, sözünde duran bir firmaysanız bu size çok güzel artılar getirir. Biz yıllardır bunu yapıyoruz.

Ama her koşulda bizi destekleyen Kıbrıs halkına çok teşekkür ediyoruz. Bizi her şekliyle destekliyorlar.

“EN BÜYÜK SIKINTIMIZ REKABET...”

Türkiye’den gelen sektör, gümrüksüz malzeme izni bizi çok zora sokuyor. Bizim sektörümüz buna çok elverişli değil, bunu düşünerek birçok iş yeri yerele dönmüş durumda. Örneğin bir otel zebra perdeyi yurt dışından getirirse bozulduğu zaman bize koşuyor ve artık bizimle çalışmayı tercih ediyor. Devlet en azından yerli firma ile çalışma zorunluluğu getirse yerli firmalarımız da faydalanır. Sadece ben değil… Suyuna kadar Türkiye’den getiren otel veya yurtlar oluyor, bu kabul edilir bir durum değil.

“BATTIK BİTTİK POLİTİKASINA KARŞIYIM”

Şu anda işlerimizden ve gidişattan çok memnumum, yetişemez durumdayız. Müşterilerimden de çok memnumum. En iyi hizmet için 7/24 çalışıyorum. Ekonomiden ve işimizin gidişatından çok memnumum. Battık bittik politikasına karşıyım. Memnuniyetsizlik size başarı getirmez, olumlu düşünmek lazım. Hem rahat olalım hem de ekonomimiz iyi olsun, çok para az iş, lüks hayat mümkün değil. Çok çalışacağız ki çok para kazanalım... Bu maddiyattan ziyade hırs ve karakter meselesi de... Her sabah onda gelirim, normal şartlarda gece onda çıkıyorum, bu haftalarda gece yarısı bire kadar geciktiğim çok oldu. İkide yatıp, sabah onda yeniden işe geldiğimi çok biliyorum. İki çocuğum iş sahibi oldu, o açıdan rahatım, evde çok fazla sorumluluğum yok... Oğlumuz bizimle bu sektöre girmeyi tercih etti.  

“GÜLMESİNİ BİLMEYEN DÜKKÂN AÇMASIN”

Müşterimi, vatandaşımı, insanları çok seviyorum ve severek yapıyorum. Sanırım o yüzden bu kadar uzun saatlerde çalışabiliyorum.

Hiç unutmuyorum, 350 adet perdeyi üç günde iki vardiya ile üretip zamanında teslim ettik. Ortalama otuza yakın personel ile çalışıyorum, yazın ise bazı öğrencilerden yardım alıyorum. 20 yıllık çalışanımın yanında en yenisi iki yıllık personelim var, onlar benim ailem oldu... Tüm günümüz birlikte geçiyor...

Son olarak; Gülmesini bilmeyen dükkân açmasın, güler yüz çok önemli…