1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Cinsiyet Ayrımcılığında Hamilik Üzerine
Cinsiyet Ayrımcılığında Hamilik Üzerine

Cinsiyet Ayrımcılığında Hamilik Üzerine

Cinsiyet Ayrımcılığında Hamilik Üzerine

A+A-

 

Hüseyin Çakal
[email protected]


1. Kadınlar baş tacı yapılmaya layıktırlar...
2. Ne kadar başarılı olursa olsun kadınsız bir erkeğin hayatında boşluk vardır...
3. Kadınlara değer vermek ve onları korumak gerekir...
4. Erkekler, yerine göre kadınlar için fedakârlıkta bulunmalıdırlar...
5. Herhangi bir tehlike anında ilk önce kadınları kurtarmak gerekir...
6. Kadınlar erkeklere nazaran daha ahlâklıdırlar...
7. Kadınlar erkeklere nazaran daha ince zevk sahibidirler…


Rica ediyorum, yukarıdaki yargılara katılıp katılmadığınızı bir yere not edin ve yazıyı okumaya devam edin.

Zaman hızla geçerken değer yargılarımız da hızla değişiyor, zamana ayak uyduruyor. Değişen değer yargılarımıza bağlı olarak tutum ve davranışlarımız da değişiyor. Gün geçmiyor ki 10-15 yıl önce konuşulmayan bazı kavramlar artık günlük hayatımızın bir parçası haline gelsin. Öte yandan, dün normal sayılan tutum ve davranışlarımız bugün artık suç sayılabiliyor ya da eskiden suç sayılan bazı eylem ve söylemler yasal olarak suç olmaktan çıkıyor. Örneğin ırka, cinsiyete, cinsel yönelime dayalı ayrımcılık ve bunlara bağlı her türlü eylem ve söylem bugün artık birçok ülkede suç sayılıyor, hatta özel bir terim bile var bu tip suçlar için: ‘Nefret suçu’. Kuzey Kıbrıs’ta henüz o seviyede değiliz ama, bu konuda yapılan yasa değişikliği ile şu bizim meşhur ‘doğaya aykırı cinsel ilişki’ kavramı artık yürürlükten kalktı. Hiç değilse nefret suçu olarak isimlendirilen ve yasal olarak suç sayılan bu tip ayrımcılıkları önleme yolunda bir adım atmış olduk.

Tabii, bu yönde adım atmakla bu tip ayrımcılıkları tamamıyla ortadan kaldırmak pek mümkün görünmüyor. Değişen yasalar, sosyal kural ve normlarla birlikte önyargılar ve ayrımcılık da kabuk değiştirip gizli hâle geliyor ve farklı kisveler altında ifade ediliyor. Cinsiyet ayrımcılığı veya cinsiyete dayalı ayrımcılık da, kabuk değiştirip daha sinsi bir kılığa bürünen önyargı ve davranışlardan sadece bir tanesi. Bu konuda son yıllarda yapılan sosyal psikolojik araştırmalar, insanların özellikle cinsiyete dayalı önyargı ve ayrımcı davranışlarını ağırlıklı olarak ‘eski kafa’ ayrımcılık ve ‘korumacı’ veya ‘yardımsever’ ayrımcılık olarak iki farklı şekilde dışarıya yansıttıklarını gösteriyor.

Düşmanca ya da ‘eski kafa’ ayrımcılık, açık ve net bir şekilde özellikle toplumda sivrilip bir yere gelmiş başarılı kadınları hedef alıyor. Yani, erkeğin toplum içerisindeki egemen rolünü sorgulayan, sosyal yaşamın eğitim, kariyer veya politika gibi farklı boyutlarında elde ettiği başarılarla erkek egemenliğine tehdit olarak algılanan kadınları. Bunu hepimiz ya biliyoruz, ya da farklı koşullarda yaşıyoruz. Yapılan araştırmalar, bu ‘eski tip’ cinsiyet ayrımcılığında erkekler ve kadınlar arasında büyük farklar olduğunu gösteriyor. Bu konuda 50’den fazla ülkede gerçekleştirilen araştırmalara göre erkekler, toplumdaki erkek egemen düzene ve zihniyete tehdit olarak algıladıkları kadınlara karşı müthiş bir önyargı ve ayrımcılık yapmaya eğilimliler. Doğal olarak, kadınlar, kendi hemcinslerine karşı bu konuda erkeklere göre çok daha az önyargılı tutum ve davranışlarda bulunuyorlar. Daha önce de değindiğim gibi, cinsiyet ayrımcılığının bu yüzü, yapılan yasal değişikliklerle artık kontrol altına alınmış durumda. Çok yakın bir gelecekte Kuzey Kıbrıs’ta da benzer adımların atılmasını umut ediyoruz.

‘Korumacı’ veya ‘yardımsever’ ayrımcılık konusunda ise durum biraz daha farklı. Bu tip önyargı ve ayrımcılıkta, kadınları korunması gereken yardıma muhtaç hassas varlıklar olarak değerlendirip onların fedailiğine soyunmak ya da onların hamisi gibi davranmak söz konusu. Yani ayrımcılık artık daha sinsi ve çaktırmadan, hatta farkına da vardırılmadan yapılmakta. İşte şeytan tam da bu ayrıntıda gizli. Ataerkil aile ve toplum düzenini benimseyen, başka bir deyişle ‘erkek’ veya ‘maço’ ülkelerde -ki bu tip ülkelere Nijerya, Güney Afrika, Suriye ve Türkiye’yi örnek verebiliriz- kadınların bu erkek korumacılığını erkeklerden daha fazla benimsedikleri görülmüş. Yani, bu tip kadını ezen ülkelerde, kadınlar bu erkek korumacılığını ve erkek hamiliğini arar durumda. Uzmanlara göre bu tip bir davranışın birkaç nedeni var. Birinci neden, kadınların kendilerini bir hami yardımı ile korumak istemeleri. İkinci neden ise daha da ilginç. Geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre,  kendilerini diğer kadınlardan daha özel gören ve diğer kadınlara nazaran daha fazla ilgi görmeyi hak ettiklerini veya ‘aranılan kadın’ olduklarını düşünen kadınlar, korumacı ayrımcılığı daha fazla benimsiyorlar. Sosyal psikologlara göre, kadınların korumacı ayrımcılığa karşı bu olumlu tavrı ve kendi hemcinslerine karşı olan tutumları, uzun vadede cinsiyete dayalı ayrımcılığın önüne geçilmesini engelliyor ve bu tip ayrımcılığın gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlıyor. İşin ilginç tarafı, bu konumdaki kadınların, kadın-erkek eşitsizliği konusunda da kendi hemcinslerine karşı daha acımasız olmalarıdır.

Hamiliğe dayalı ayrımcılığı benimseyen erkek ve kadınların davranışlarına bakıldığında ise, çok daha çarpıcı bazı farklılıkların olduğu görülüyor.  Yapılan onlarca araştırmada, kadınlara karşı korumacılığa veya hami rolünü üstlenmeye yatkın erkeklerin olası bir tecavüz olayında suçu, olaydan zarar gören kadında bulmaya daha meyilli oldukları görülmüş. Bununla birlikte, bu alanda yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, erkeği hamisi olarak kabul eden, yani kendisine ve hemcinslerine karşı korumacı cinsel ayrımcılık yapılmasını benimseyen kadınların mesleklerinde daha başarısız oldukları, yani erkek çalışma arkadaşlarına göre daha az kazanıp daha az terfi aldıkları da saptanmış. Ayrıca, hamiliğe dayanan ayrımcılığı kabullenen kadınların, kendi kariyerleri üzerinde eş ve partnerlerinin getirdiği sınırlamaları daha fazla kabul etmeye meyilli oldukları anlaşılıyor. Yani kariyerlerine zarar verecegini bilseler bile, daha fazla ‘laf dinledikleri’ görülmüş. Bu tip kadınların eş ve partner seçiminde kariyer ve servet sahibi erkekleri seçtikleri yine araştırma sonuçları arasında. Özetle, erkeğin korumacı rolünü kabul etmekle kadınlar, kendilerinin ikinci planda oldukları bir ilişki tarzına da ‘evet’ demiş oluyorlar. Yani bir anlamda kendi özgür iradelerinden ve buna bağlı olarak da kendi kaderini tayin etme haklarından feragat ediyorlar.

Dünyada cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunda son durum bundan ibaret. Kıbrıs’ta cinsiyet ayrımcılığı konusunda yapılan henüz bir araştırma yok. Dolayısıyla, kadınların bu konudaki tutum ve davranışlarıyla ilgili olarak yok denecek kadar az şey biliyoruz. Ancak, bu konuda yakın zamanda gerçekleştireceğimiz bir araştırma projesi var. Eğer bu konuya ilginiz varsa benimle iletişime geçip projeye katılmanızı salık veririm. Sizlerin katılımı, çok daha başarılı bir çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayacaktır. 

Sahi, yazının başında okuduğunuz yargılara katılmış mıydınız?

Bu haber toplam 1502 defa okunmuştur
Gaile 252. Sayısı

Gaile 252. Sayısı