Çivisi çıkmış bir memleket
İçinde bulunduğumuz hal, hal olmaktan çıktı. Tam bir acizlik dönemindeyiz. UBP zihniyeti, önce müdahaleyi davet etti, müdahale ardından döndü kendini vurdu, sonra yeni hükümet oluşumuna kadar işler vardı. Bugün çivisi çıkmış bir memleketin siyasi yönetim ile liyakatin ve sorumluluğun olmadığı bir zamandan geçiyoruz.
Birileri memleketi tutup salladı. Ortalığı yıktı geçirdi.
Ne ekonomik ne siyasi ve sosyal ne de başka bir şey. Toplum bir gün sonrasını görebilecek durumda değil. İçinde bulunduğumuz duruma pandemi koşulları da eklenince, toplum psikolojisi diye bir şey bırakılmadı.
Kimin ne yaptığı, ne dediği, niçin dediği belli değil.
İnsanlık tarihine geçecek bir virüs bu. Bu yazıyı yazdığım saate kadar 102 milyon kişi virüse yakalanmış, 2 milyon 204 bin kişiyi kaybetmişiz. Her an sayı artıyor.
KKTC’nin kapasitesi sınırlı; tamam. Ama KKTC’de yaşayanların, yöneticilerin sorun çözme yeteneksizliği mi söz konusu? Dünyayı izleme sorunları mı var ?
Mart 2020’den itibaren ortalığı Pandemi Hastanesi diye diye yıktık. Neden?
Konu çok basit. Bu virüs bize de gelecek. Yayılacak. Bizim iki enstrümana ihtiyacımız var. 1. Aşı 2. Güçlü sağlık alt yapısı.
Aşılama konusunda bize en büyük katkıyı yapabilecek olan Türkiye; bu bir gerçek. Avrupa Birliği ile Sayın Tatar’ın arası olmadığı için, talep edilen ve gelen miktar konularında sıkıntılar var. Dolayısıyla AB’den bizim katkı alabilme olanağımız belirsiz. Türkiye’den belirli mi, verilen bilgi onun da belirsiz olduğu yönünde ancak bir şekilde belli bir düzeyde geliyor.
Güçlü sağlık alt yapımız olmadığı gibi, sağlıkta güçlü sistemimiz de yok. Sistem konusunda belki şu anda yapacak pek bir şeyimiz yok. Ancak Pandemi Hastanesi konusunu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık.
Dünya duysa rezil olacağız. Hastanesi olup da hasta bakamayan ve yoğun bakım üniteleri ile yatak kapasitesinin yetersizliğini veri olarak not eden başka bir yer, dünyada sanırım yoktur. Ben duymadım.
Pandemi hastanesinin hiçbir izni alınmamış. Mimarlık, İnşaat ve Elektrik odalarından alınması gereken izin yok. Planlama İnşaat Dairesi devrede mi ? O da değil. E nasıl yapıldı bu inşaat buraya, kimse bilmez ! Buna trajikomik durum denir. Bir yanı ile trajedi bir diğer yanı ile de komedi.
Şimdi trajedi tamamlandı, sıra geldi bir diğer komediye…
Lefkoşa’ya 500 yatak kapasiteli yeni bir hastane yapılmasını da Pandemi hastanesi ile aynı Protokolde imzalamışlar. İmzalayan KKTC- TC tarafları.
Soru soruyoruz Komitede : İhale Ankara’da çıkıyor, peki. Bizim Mimar ve Müteahhitlerimizin bu sürece dahil olması söz konusu olamaz mı ? Kendi kurumlarımızla dahil olmamız, şekillendirmemiz, katkı koymamız mümkün değil mi? Vize sistemi nasıl olacak, Planlama İnşaat devrede mi ?
* * *
Biz Pandemi Hastanesi mutlaka yapılmalı derken, iş ola bir yapımdan bahsetmedik. Kendi imar yasalarımıza uygun bir işten bahsettik. Şimdi, işi düşmanlığa kadar vardıranlar mı istersiniz, neden sorguluyorsunuz noktasına getirenler mi ? Zihniyet aynı “ben yaparım olur”. Tamam da sen hem yapamıyorsun hem de yaptığın olmuyor.
* * *
Pandemi hastanesi bugün tam teşekküllü devrede olmuş olsa; doktoru, hemşiresi, sağlık personeli ile. Tıkır tıkır çalışsa. Virüs nereden gelirse gelsin biz buradayız diyebilecek bir özgüven ve sağduyu ile olaylara yaklaşsak. Aşı konusunda bu kadar dağınık olmasak. Gerek tedarik gerekse aşılama sürecini planlasak…Çok mu zor…Bence değil. Hatta yapılması gerekenler arasında inanın, en kolayı.
* * *
Her şey dip noktasında.
Memleketin çivisi gerçekten çıkmış durumda.
Zamana ihtiyacımız var. Zamana, programa ve sorgulamaya. Başka yolu yok.