Çiya Sofrası-Kadıköy-İstanbul
Kadıköy-İstanbul’da yaşayan kızı İl ve sevgili eşi Serdar ile Kutlu abimizin gittiği ve tattığı Kadıköy mekanlarına gittik.
Zekai Altan
Benim hayatımda çok önemli bir yere sahip Kutlu Adalı. Kendisinden çok şey öğrendiğim ve bana yardımcı olan Kutlu abimi saygıyla anıp yüreğimde yaşatıyorum. Ve onun hayatta iken Kadıköy-İstanbul’da yaşayan kızı İl ve sevgili eşi Serdar ile Kutlu abimizin gittiği ve tattığı Kadıköy mekanlarına gittik. Onun oturduğu yerde de yemek yedim. Gizemli kitabımın İstanbul’da gerçekleşen baskısı için İstanbul seyahatimde İl ve Serdar ile kısa bir gün yaşadık. İl’in o sempatik sıcakkanlı, güler yüzlü duruşu ile eşi Serdar’ın yardımsever ve içten dostlukları ile kısa bir günü paylaştık. Bizi Kadıköy’de Balıkçılar Çarşısındaki Çiya Sofrasına götürdüler. Çarşıda yürürken Serdar’ın tarih ve kültür birikimini heyecanlı olarak anlatması beni son derece etkiledi. Çarşının her köşesinin geçmişini ve bugünkü durumunu özetleyerek anlatmaya çalıştı. İl de aynı birikimleri bizimle paylaştı. Her ikisi de inanılmaz bir hümanist yapıya, çevre bilinci ile kültüre büyük saygı duyan bir karaktere ve vizyona sahip. Ve yavaş yavaş Çiya Sofrasına geldik.
Mekân
Çiya Sofrası mekanı oldukça geniş. İç ve dış alan sahip. Tipik bir çarşı sokağı içerisinde. Yan yana dizilmiş mekanlar. Renkli ve zengin bir görünüm. Kalabalık. Çiya iç mekanı klimalı ve düzenli. Her gün değişen mönülerin sıralı bir biçimde sergilendiği uzun bir büfe. Anadolu’nun birçok yöresine ait çorbalar, yemekler, pilavlar. Profesyonel giyinmiş bilgili bir personel kadrosu. Mekan beni çok etkiledi. Misafir profili de çok özel. Karnını doyurmaya gelenler değil Anadolu lezzetlerinin harmanlandığı lezzetleri tatmaya gelenler. Çiya Sofrası öncesi Çiya Kebap, lahmacun ve pide konsepti ile hizmete girdi 1987 yılında. Mütevazi bir ortamda hizmetini sürdürürken Eylül 1998 yılında Çiya Sofrası ve Ekim 2011’de de Çiya Kebap II hizmete girdi. Üniformalı, nezih bir ortamda sunulan ve servis edilen Otantik lezzetler ile bütünleşirsiniz. Buraya gelen misafirler bu konseptin adeta bir parçası olurlar. Yani bütünleyen olursunuz.
Mönü ve Lezzet
Mönü çok geniş bir yelpazeye sahip. Anadolu’nun ve tarihin içinden gelen birçok lezzete sahip. Fast –food’a karşı direnen bir mönü. Tümü her gün servis edilmiyor. Her gün farklı lezzetler sunuluyor. Biz mönümüzü seçtik. Beğendili veya beğendi kebap, kübül leberiye, yoğurtlu çorba. Güneydoğu Anadolu yöresinin lezzetlerinden biri olan lebeniye çorbasının adı da Arapçadan geliyor. İçindeki minik köfteleri ilk bakışta biraz zahmetli ve uğraştırıcı gibi görünüyor ancak lezzeti her şeye değiyor. Dana incik, fasulye tava, perde pilavı. Perde Pilavı Siirt yöresine ait çok eski Türk yemeklerindendir. Perde pilavını ilk kez dostum Çoşkun Aral ile tatmıştım. Perde pilavının asıl vatanı Orta Asya’dır. Yemeği oluşturan her malzeme ayrı bir mesaj ve anlam içerir. Gaynana evine yeni gelen geline el yapımı yufka ile kaplanmış pilavı verirken “kızım bu ev artık senin de evin; bu evin sırlarını, sorunlarını kendi sırrın, kendi sorununmuş gibi saklamalı ve kendi annen baban dahi olsa belli etmemelisin” anlamını taşır. Pilavda kullanılan pirinç taneleri de bolluk ve bereketin simgesidir. Pilavın iç malzemesinde kullanılan pademler erkek torun, dolmalık fıstıklar ise kız torun hasretini, kuş üzümleri sağlığı, acı ve tatlı baharatlar ise hayatın acı ve tatlı günlerini temsil etmektedir.
Humus, aside (bamya özel sosu ile). Ve bir de inanamayacaksınız. Bizim molohiyamız. Ancak Muhliya olarak ve de çorbası servis ediliyor. Kuru molehiyadan yapılmış çorba. İçinde buğday taneleri ile hazırlanan. Domatesi ve ekşisi de tam kıvamında. Bayıldım. Ancak ben böyle yağcıklı yemeğine bayılırım. Bir de buradaki mönü yelpazesinde golokas ve bullez de mevsimine göre lezzetler arasında yer alıyor. Tüm mönüler tarihçeleri ve aslına uygun tarifler ile hazırlanıyor. Bilinçli ve kaynaklara dayanılarak. Tümü de inanılmaz lezzete sahip. Tarihin süzgecinden geçerek bugünlere ulaşan lezzetleri tatmak tam anlamı ile bir zevk ve heyecan. Daha da önemlisi Musa Dağdeviren. Çıya’nın daha doğrusu Çıya zincir işletmelerinin kurucusu. Yakından tanıştım. İnanılmaz bir araştırmacı. Karşılıklı kitaplarımızı alıp-verdik. Mutfak kültürünü araştırmakla kalmadı tümüne hayat verdi. Lezzetleri yaşatma için inanılmaz bir efor sarf ediyor. Birçok yayınları vardır. Yemek ve Kültür adında 3 ayda bir yayınlanır. Çiya yayınları adı altında. Çok derin bir sohbet ve işbirliği yönünde de paylaşımlar yaptık. Musa beyi tanımak da ayrı bir zenginlik oldu. Dostlarım İl ve Serdar’a bizi Kutlu abimizin yemek yediği mekanlara götürdükleri ve Musa bey gibi değerli bir dost ile tanıştırmaları bana daha çok bir heyecan ve motivasyon verdi. Evet, Çiya Sofrasını, Çiya Kebap II’yi ve Çiya kebap ve lahmacun mekanlarını mutlaka ziyaret edin ve geleneksel tarihi lezzetleri tadın. Kadıköy’de Balıkçılar Çarşısında.
Adres: Caferağa Mahallesi Güneşlibahçe sk. No 43/a KADIKÖY/ İSTANBUL
[email protected] / www. Ciya.com.tr .