CLAY ART’TA GÜZEL ŞEYLER OLUYOR
CLAY ART’TA GÜZEL ŞEYLER OLUYOR
Filiz Uzun
Sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmanın insana verdiği hazzı başka hiçbir şeyde bulamazsınız. Sanatçılarla bugüne kadar yaptığım tüm söyleşilerin en temel cümlesi buydu. Sanırım bunun da temelinde, yaratmak ve üretmenin verdiği mutluluk olsa gerek.
Bu haftaki söyleşimin konuğu Fatma Özok. Hayat tarzı birçok kadından farklı bir kadın Özok. O, çocukluk yaşlarında başarılı bir öğrenci olduğu halde üniversiteye gidememiş, bunun yerine evlenip çocuklarını kendi büyütmüş ve hayallerini çocuklarını büyüttükten sonra gerçekleştirmiş birisi.
Azmine ve merakına hayran oldum. Seramikle tanışması, bu alanda aldığı eğitimleri, atölyesi, üniversite deneyimi ve kendi atölyesinde kurs vermeye başlama süreci de hayli ilginç.
Fatma Özok, şu an sanat galerisi haline getirmeyi hedeflediği kendi binasının bir bölümünü atölye haline getirmiş ve burada çok keyifli kurslar veriyorlar. Öğretmen arkadaşı Mine Korudağ ile birlikte.
Atölyesinin adı Clay Art. Salı, Çarşamba ve Cuma 4-7 saatleri arasında orada bulabilirsiniz Fatma Hanımı. Kursiyerleri ile birlikte çamurla güzel şeyler yaratıyorlar. Bence ziyaret etmelisiniz. Ben denedim. Gerçekten çamura dokunmak bile inanılmaz keyifli. Bu yaz yaptıkları çalışmaları sergilerinde görebileceğiz.
Sizler hala ilgilenecek bir sanat dalı bulamadıysanız tavsiye ederim. Clay Art’a uğrayınız.
Buyurun hep birlikte Fatma Özok’un yaşam hikâyesini ve seramik sanatına olan aşkını okuyunuz… Umarım onun hikâyesi başka kadınlara da örnek teşkil eder. Yaratmanın, üretmenin sihrini çözmüş kadınların, insanların çoğalması ümidi ile…
• F.U: Fatma Özok kimdir? Neler yapar?
• F.Ö: Yıllarca Özok Grup’ta direktör olarak eşimle birlikte çalıştım. Şu an eşim ve oğlum direktör, bense yönetim kurulundayım. Özok bünyesinde çok yeni olarak kurulan British University of Nicosia’da Mütevelli heyetinde ve aynı zamanda da Üniversite’nin işleri ile bire bir ilgilenmekteyim. Genellikle şu an faaliyette olan Girne kampüsündeyim.
• F.U: Üniversitenizde sanat bölümleri var mı?
• F.Ö: Henüz yok ama olacak. Şu an Clay Art adını verdiğimiz merkezimize gelip bizlerden seramik öğrenen arkadaşlara Üniversitemiz aracılığı ile sertifika vermeyi hedefliyoruz. Ayrıca Üniversitemizde okuyan ve sanat kulüplerinde olmak isteyen arkadaşlarımıza 2. Sömestrde Clay Art’ın kapılarını açacağız ve seramik kurslarına katılabilme şansını tanıyacağız.
AZİM VE ÇALIŞMAK
• F.U: Sizin seramikle tanışmanız nasıl oldu?
• F.Ö: 1981 yılında Liseden sonra Üniversiteye gidememek beni hayli üzmüştü. Çocuklarımı doğurup büyüttükten sonra 1998 yılında Atatürk Meslek Lisesindeki kurslara başladım. Birçok hanım bu kursları hobi olarak görürken ben sanki üniversite eğitimine gider gibi ciddiye aldım. Hem buradaki kurslara gidip hem de Semral Öztan hocamın atölyesinde eğitimime devam ettim. 4 yıl boyunca burada kurslara düzenli olarak devam ettim. Daha sonraları eksikliğini duyduğum sırlama ve boyama tekniklerini öğrenmek için İstanbul Üniversitesinde Ufuk Ateş baş hocamın özel atölyesinde kurslarına gittim. Orada Çini eğitimi de aldım. 2002 yılında da kendi atölyemi açtım. Ayrıca kendi mobilya mağazamızda da kişiye özel dekoratif tasarımlar yapmaya başladım.
• F.U: Yaptığınız tasarımları sergilediniz mi hiç?
• F.Ö: 2005 yılında “Toprağa Tutku” adı altında Lüzinyan Evinde bir sergi açtık altı arkadaşımızla birlikte. Benim çalışmalarımın bir bölümünde “Yıllar Tükendi Yollar Tükenmedi” adıyla Lefkoşa’da yaşamış ancak siyasi ya da sanatçı olmayan ama halka mal olmuş kişileri konu ettim. Örneğin; 1980’li yıllarda Lefkoşa’nın dilencisi. Defalarca bizim evin kapısını çalmış bir kadındı. O dönemlerde istediği paradan çok yemek, kıyafet verilirdi. Ya da el arabasıyla Lefkoşa’da portakal satan Portakalcı Hakkı dayı. Bir başka bölümde ise “Kıbrıs’ta 100 yılda Kadın” diye bir çalışmamı sergiledim. Burada da ilk önce çok eski dönemlerde bir kara çarşaflı Kıbrıs kadını fotoğrafı buldum ve oradaki kadını yaptım. 100 yıl sonraki dönemde anneannemin döneminden bir kadın, sonraki 100 yılda anneminin dönemindeki bir kadını, 4. nesil ise benim dönemimin kadınını ve en son da kızımın dönemindeki bir kadın heykeli yaptım. 5 nesli bir araya getirdim. Hatta son nesil kadınının elinde yeni yeni çıkan cep telefonu vardı ve etrafına değil telefona bakmaktaydı. Burada amacım yaptığım eserlerle toplumsal mesaj da vermekti aslında.
• F.U: Sattınız mı eserlerinizi? Elinizde mi?
• F.Ö: Bu eserlerimden özellikle kadın heykellerimden çok etkilenenler oldu. Hatta Amerika’dan gelen bir Kıbrıslı kadın yaptığım 5 nesil kadının hepsini almak istedi ancak götürmek zor olacağından en çok beğendiği 2. nesil yani anneannemin dönemine denk gelen heykeli aldı. Ben onu sonra tekrar yaparak koleksiyonumun arasına ekledim. Satılanlar da oldu tabii.
43 YAŞINDA ÖĞRENCİ
• F.U: Akademik olarak kendini tamamlama isteğinizi gerçekleştirebildiniz mi?
• F.Ö: Aslında sergiden sonra çok yoğun bir şekilde atölyemde çalışırken Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi açıldı. Ve ben atölyemi kapatarak 43 yaşımda Üniversite öğrencisi oldum. Çocuklarımla birlikte okula gittim. 2 yıl boyunca teorik çok katkısı oldu bana. Sanat eğitimi almış oldum. Zaten kendi merakım nedeniyle çok fazla kitap ve kaynağım vardı. Aldığım eğitim dağınık bir kitaplığın tertiplenmesi gibiydi aslında.
• F.U: Eserlerinize katkısı ne oldu?
• F.Ö: Elbette çok değişim oldu. Tamamen bakış açımı da değiştirdi. İlk çalışmalarımda bire bir insan figürleri çalışırdım. Fotoğrafın tam aynısıydı. Güzel Sanatlar Fakültesinden sonra çalışmalarım daha çok soyutlaşmaya başladı.
ATÖLYE ŞANSI
• F.U: Mezun olmama nedeniniz neydi? Bu kadar alt yapı ve tecrübe varken neden tamamlamadınız?
• F.Ö: Mezun olmama nedenim başarısızlık değildi. Fakülte birincisiydim. Ancak zaman ayıramamaya başlamıştım. Çünkü tüm gününüzü oraya ayırmanız gerekiyordu. Özellikle uygulama için çok zaman okulda kalmam gerekiyordu. Şirketin işleri de devam ediyordu. Açıkçası benim istediğim teorik eğitimdi ki bu kısmı aldım. Bundan sonraki dönemde uygulama aşamasıydı. Uygulama için de kendi atölyemde çalışıyordum ben. O dönemlerde yeni kurulan bir bölümdü ve fırın yoktu, seramik çalışacak uygun ortam çok fazla yoktu. Bu yüzden donanım bakımından kendi atölyem daha iyiydi. Özellikle bu 2 yıllık dönemde en büyük katkılardan biri de bilgisayardı. Fotoshop ve Corel programlarını öğrendim. Hayatımda bilgisayar kullanmadığım halde en yüksek notu ben almıştım.
• F.U: Sanat, hayatınıza geç girdi ancak ailede etkilendikleriniz oldu mu?
• F.Ö: Aslında ailemde sanat yapan birçok insan vardı bana göre. En mühimi sanata çok değer verilirdi. Amcam amatörce yapardı ama resim yapardı. Ve ben onu hep resim yaparken görürdüm. Paris Kuaför vardı sahibi teyzemdi ve inanılmaz saçlar yapardı. Bir sanatçı gibi çalışırdı. Annem çiçek yapardı. Gelin başı çiçekleri yapardı. Babam dülgerdi. Tahtadan mobilyalar yapardı. Ailemizde üretmek ve çalışmak çok önemliydi. Ailemden üretmenin ne kadar mutluluk verdiğini öğrendim. Ben de çocukluk yıllarımda hem resime, hem de müziğe çok merakım vardı. Ama o dönemlerde yönlendirme çok yoktu. Mesela Lise yıllarımda resim yarışmasında Teşvik ödülü almıştım.
• F.U: Sanırım sevdiğiniz işi yapmak ve öğrenmekte biraz şanslıydınız da değil mi? Olanaklar sunuldu size. Atölye, özel üniversite, seramik fırını…
• F.Ö: Elbette olanaklar ve ekonomik olarak desteklendim elbette. Özellikle bu işi yapacak iseniz eğer, seramik fırını şarttır. Fırın aldıktan sonra elektrik sistemi bile değişti. Şu an atölyem olan Clay Art kendi evimizdi. İşe gitmek zorunda kalmadım ilk yıllar. (Şu an çalışıyorum ancak kendim çalışmayı çok sevdiğim için) Ancak ekonomik şartları uygun olup benim konumumda olanlar da var. Paralarını başka şeylere harcayanlar da çok adamızda. Kumara gidenler de var, alışverişe harcayanlar da. Yargılamıyorum elbette. Her insanın tercihleri ve mutlu olduğu şeyler farklıdır. Şu bir gerçek ki eğer çok fazla imkânınız bile yoksa ve sanatla uğraşmak niyetindeyseniz yine yaparsınız. Bir yolunu bulur yaparsınız. Fırın alamazsınız ama başka fırınlara götürürsünüz. Yani isteyen bir yolunu buluyor. Benim imkânım olmasa da yapardım. Hatta belki bu işten para kazanacağım ürünler yapar geçimimi bile sağlayabilirdim.
“MUTLULUĞUN NEDENİ; ÜRETMEK”
• F.U: Clay Art koydunuz Atölyenizin adını ve buraya sizden kurs almak için gelen gruplarınız var değil mi?
• F.Ö: Evet Ekim ayından beri Salı, Çarşamba ve Cuma günleri 16.00-19.00 saatlerinde bizler Clay Art’tayız. Hem teorik hem de pratik seramik kurslarımız başladı. Ben ve benimle birlikte Mine Korudağ arkadaşımız birlikte devam ediyoruz kurslarımıza. Mine hocamız YDÜ Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun oldu.
• F.U: Meraklılar var mı?
• F.Ö: Kurslarımız başladıktan sonra gördük ki gerçekten sanata aç bir toplumuz. Birçok sorunumuzun da temelinde sanat yönümüzün eksik olduğunu görüyorum ben. Sanat eğitimi ailede başlayıp ilkokullarda devam etmelidir. Avrupa’da bir sergiyi gezerken ilkokul çocuklarını öğretmenleriyle görebilirsiniz. Maalesef bizde ne sanat müzeleri ne de sanat eğitimi yok.
• F.U: Neler gerekiyor kurslarınıza başvurmak için?
• F.Ö: Kurslarımızın en ilginç yanı da budur bizim. 4-7 saatleri arası kendine en uygun bir saati seçip işinden, evinden çıkıp gelebilir. Hiçbir malzeme getirmesine gerek yoktur. Tüm malzemeleri buradan kullanabilir.
• F.U: Kursiyerleriniz üretmeye başladı mı? Nasıl bir değişim oldu kursiyerlerinizde?
• F.Ö: Elbette. Çok güzel işler çıkardılar ve Haziranda bir sergi açmayı hedefliyoruz. Bir sergi Salı grubum, arkadaş grubum var onlarla da bir sergimiz olacak. Üretmek, eserler ortaya çıkarmak inanılmaz mutlu ediyor onları. Her geçen gün daha iyi oluyorlar. İlk fırın açılıp da ilk eserlerini gördüklerinde inanılmaz mutlu oldular. Hatta Fırın açma seremonisi yaptık ilk an. Üretmenin verdiği hazzı hiçbir şeyde alamazsınız. Ben ilk sergimde aldığım övgü ve beğenilerden sonra şunu düşündüm; hiçbir maddi olanak bu mutluluğu yaşatamaz insana. Eskiden insanların daha mutlu olma nedeni de buydu bence, üretmek.
• F.U: Sanıyorum kişisel sergi hedefleriniz de var? Onun konsepti belli mi?
• F.Ö: Evet. Ekim ayı gibi hedefliyorum. Yine Kıbrıs konulu olacak. Zeytin ağaçları ile olacak. Zeytin ağaçlarının kesilip yerine binalar konulması beni derinden etkiliyor. Ağaçlardan kadın figürlerine dönüşümü ve çekilen acıyı anlatmaya çalışacağım.
• F.U: Doğa ile kadını bütünleştireceksiniz yani.
• F.Ö: Evet. Kadın zaten doğurganlık özelliğinden dolayı doğadır. Mitolojide toprak zaten dişidir. Gökyüzü de erkektir.
• F.U: Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
• F.Ö: Clay Art’a seramik severleri bekleriz. Misafirimiz olsunlar. Biz burada çok eğleniyoruz, üretiyoruz, sanatla ilgili uğraş veriyoruz. Topluma mesaj vermek de sorumluluğumuzdur diye düşünüyorum. “Sanat sanat içindir, sanat toplum içindir” şeklinde bir ikilem var. Bence sanat toplum içindir. Ve topluma bazı mesajlar vermeliyiz. Ve bizler eserlerimizle topluma mesaj vermeye çalışıyoruz.