Çocuğum Zeki Mi?
Ortaokul ve liselerde sınav haftası başladı… İlkokullarda ise kolej sınavı maratonu çok daha önceden başlamıştı… Öğrenciler sınavlarla boğuşurken, anne-babalar da ne yapacağının şaşkınlığını üzerinden atma telaşıyla şu diyalogların içinde kendilerini buluyorlar…
- Aslında bizim çocuk çok zekidir ama çalışmıyor.
- Yani siz onun hem fen bilimlerinden, hem sosyal bilgilerden hem de matematikten düşük notlar aldığına bakmayın… Küçükken bütün notları hep 10’du... Öğretmenlerinin çözemediği problemleri çözerdi...
- Hep sistemin kabahati... Eğitim sistemi tembel etti çocukları...
Yukarıdaki gibi abartılı olmasa da benzer diyaloglara ya tanık olmuşsunuzdur ya da bizzat katılmışsınızdır.
Bireyde en az sekiz farklı zeka alanının bulunduğunu ortaya koyan Çoklu Zeka Kuramı, eğitim bilimciler tarafından tartışmasız olarak desteklenmektedir. Başka bir ifadeyle, her kişide tek bir zeka yoktur, en az sekiz farklı zeka vardır. Osya okullarımız bu zeka alanlarının sadece iki tanesine; matematiksel ve sözel zeka alanlarına göre yapılanmıştır. Bu anlamda eğitim sistemimizin mevcut yapılanması çocuklarımızın farklı zeka alanlarındaki becerilerini ortaya çıkaracak şekilde düzenlenmemiştir diyebiliriz. Dahası beceri odaklı bir eğitim yapılanmamız yok. Birçok olgu ezbere bilgi üzerine kurgulanmaktadır. Bu açılardan bakıldığında sistemin, tüm çocukların zekasını desteklediği söylenemez elbette…
Peki, ama biz anne-babalar olarak bu konularda üzerimize düşeni yaptık mı?
Bu bağlamda anne – babalar çocuklarının iyi beslenip beslenmediğine iki açıdan bakmak durumundadırlar. Birincisi fiziksel beslenme, ikincisi zihinsel beslenmedir.
Fiziksel beslenme ne yazık ki anne – çocuk ya da nine – çocuk savaşlarının en temel konusudur. Anneler, bu savaşı kazanmanın en kolay yollarından birisinin, televizyon karşısında çocuklarına yemek yedirmek olarak bulmuş olabilirler. Oysa dikkat bozukluğu ve konsantrasyon eksikliği bu tür davranışların neden olduğu olumsuzluklarından sadece bir kaçıdır. Anneler, yemek yeme savaşını kazanmaları için çok gereksiz hassasiyetler göstermektedirler.
Zihinsel beslenmede ise durum daha da vahimdir. Çünkü buradaki sonuçlar ilkinde olduğu gibi açıkça gözlenememektedir. Çocukların zihinsel beslenmeleri ile aşırı derecede ilgilenmekle, hiç ilgilenmemek arasında çok da fark yoktur. Bu anlamda Anne – babaların çocuklara aşırı derecede yüklenmesi faydadan çok zarar getireceği aşikardır. Örneğin onları bir özel dersten ötekine, etütten çıkıp dershaneye koşuşturmak zihinlerinin beslendiği anlamına gelmiyor.
Yapılması gereken çocuğunuzu iyi tanıyıp; ilgi, istek ve ihtiyaçları doğrultusunda ona destek olmaktan başka bir şey değildir…
-----------------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
Benzerlikler ve Farklılıklar
Özellikle ortaöğretimde “rüya eğitim sistemi” olarak nitelendirilen Finlandiya eğitim sistemi ile bizim eğitim sistemi arasındaki benzerlikler ve farklar nedir? Bu konuda makalelere biraz göz atınca 4 benzerlik ve 4 de farklılık göze çarpıyor. Benzerliklerin ve farklılıklarını önemi konusundaki yorumu size bırakarak durumu özetlemeye çalışayım… İşte benzerlikler:
1. Finlandiya’da ilk ve ortaöğretim okullarının çoğu belediyeler tarafından idare edilse de İlköğretimde % 98 ortaöğretimde % 87 okulların finansmanı kamu tarafından karşılanır. Tıpkı bizdeki gibi…
2. Finlandiya’da özel kurumlar devlet gözetimi altında bulundurulmaktadır. Bu kurumlar da Ulusal Eğitim Kurulu tarafından onaylanan ana ulusal öğretim programı ve yeterlilik tüzüklerini takip etmektedirler. Tıpkı bizdeki gibi…
3. 9 yıl süren zorunlu eğitimin ilk 6 yılında eğitimi sınıf öğretmenleri verirken, son üç yılda branş öğretmenleri verir. Tıpkı bizdeki gibi…
4. Tüm temel öğretim ücretsizdir. Yerel yönetim her çocuğa yaşadıkları yere yakın bir okul yeri tayin etmek zorundadır. Tıpkı bizdeki gibi…
İyi de o zaman neden onlar dünya birincisi, biz ise daha nerede olduğumuzu bilmiyoruz… İşte farklar:
1. Finlandiyalı eğitimcilerin fikrine göre, yetenekli çocukları daha da yüksek performans göstermeleri için teşvik etmektense, zayıf ve geride kalan öğrencilere daha çok eğilmek, toplamda çok daha iyi sonuçlar veriyor… Buradaki temel anlayış; öğrencinin yüksek performans göstermesi değil; yaratıcı, düşünme becerisi sahip, esnek ve sorgulayan öğrenci yetiştirmek…
2. Finlilerin okumaya duydukları derin 'aşk'… Finlandiya’ da kişi başına kitap okuma oranı yılda 57 kitap… Finlandiya'da doğan her çocuğa devlet tarafından verilen hediye paketinin içinde mutlaka resimli bir kitap bulunuyor.
3. Tutarlı ve uzun vadeli eğitim politikaları… Eğitim sistemlerinde en son yapılan önemli değişiklik tam 44 yıl önce olmuş…
4. Öğretmenlik, ülkedeki en saygın meslek... Tüm öğretmenlerin yüksek lisans sahibi olması ve meslek içerisinde kendini geliştirdiğini ispatlaması zorunlu…
-------------------------------------------------------
Anlayana Gülmece
Yabancı Dil
İki erkek arkadaş, şehir meydanında bir banka oturmuş, sohbet ediyorlarken, Yanlarına yaklaşan iki turist kız, adres sormak bahanesiyle yanlarına yaklaşır. Önce İngilizce sormuş bizimkilerden tık yok… Sonra Fransızca sormuş, yine kapı duvar… Almancayı denemiş, bizimkiler duvara bakar gibi bakıyor… İtalyanca tekrarlamış, hala aval aval bakıyorlar… Sonunda kızlar pes ederek geldikleri gibi oradan uzaklaşırken erklerden biri, diğerine dönerek:
- "Hiç olmazsa bir yancı dil bilseydik şimdiye kızları tavlamış olurduk..."
Diğeri gülümseyerek yanıt verir:
- “Yok ya… Yabancı dil hiçbir işe yaramaz. Bak kız dört dil biliyor, işini halledebiliyor mu?”