Çocuk İşi Felsefe
... çoğunlukla öğrenciler karşınıza felsefenin boş, mantık dışı, kafa karıştırıcı, gereksiz olduğu ile ilgili bazı ön bilgilerle gelmektedirler. Gerçekten de felsefe kafa karıştırıcı ve zor bir uğraşı alanı mıdır?
Nügen Derman Duru
[email protected]
Öğretmenlik oldukça meşakkatli bir iştir; elbette hakkını vererek yapmanız durumunda... Hele bir de felsefe öğretmeni iseniz, işiniz daha da zor demektir. Çünkü çoğunlukla öğrenciler karşınıza felsefenin boş, mantık dışı, kafa karıştırıcı, gereksiz olduğu ile ilgili bazı ön bilgilerle gelmektedirler. Gerçekten de felsefe kafa karıştırıcı ve zor bir uğraşı alanı mıdır?
Böylesi bir soruya doğrudan bir evet-hayır yerine, Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Ioanna Kuçuradi’nin şu sözü ile yanıt verilebilir: “Öğrenmek, eğlenmek değildir; bir uğraştır, bu da çaba gerektirir.” Bahsi geçen çaba, bilgiye biçilen değerin bir göstergesidir bir anlamda. Çünkü bilgi edinme uğraşının doğrudan kendisi keyif verici olmalı. Bu nedenledir ki bilmek için bilmek, felsefe ile başa baş giden bir deyiştir. Bilen için bilmek eyleminin kendisi haz veren bir nitelik taşır çoğu zaman. Günümüzde “bilme”nin özne açısından böyle bir kendilik değeri söz konusu mu? Özellikle de konu eğitim olunca, özne diye bahsedilen öğrenci konumundaki çocuklar için, böylesi bir haz alma durumundan söz etmek olası mıdır?
BM Çocuk Hakları Bildirgesi’nin birinci maddesine göre on sekiz yaşına gelene kadar her insan çocuktur ve yine aynı bildirgeye göre çocukların en temel haklarından birisi eğitim hakkıdır. Ancak söz konusu eğitimin içeriğinin ne olacağı, iktidarı elinde bulunduranların yetkisinde olmuştur. Çünkü eğitim, egemenlerin elinde mevcut düzeni devam ettirmenin temel aracı durumundadır. Var olan düzenin devamı için gereken insan modeli, itaatkâr ve sürekli tüketen insandır. Oysa ki insanlık tarihinin bize tekrar tekrar öğrettiği tek gerçeklik “daha çok insanlaşmak” gerekliliğidir. Eğitim sistemini, çok kazanan, başarılı fakat duygusuz ve bencil insanlar yetiştiren yapıdan çıkararak, özgür düşünebilen, anlama yeteneğini kullanabilen, önyargılarının farkına varabilmenin yanında, etik değerlerin bilgisiyle de gelişimlerini destekleyen bir yapıya dönüştürmek elzemdir. “İnsan olma özü”nden ya da “insanlaşma serüveni”nden kastedilen de icatları ve keşifleri insanlığın yararına kullanmayı dünya görüşünün temeline oturtmuş insanlar yetiştirme sürecidir. İşte tam da bu noktada yollar felsefe eğitimine çıkmaktadır. İnsanlaşma yolunda atılacak ilk adım, yeni kuşakların düşünme ufuklarını açan bir eğitim sistemini kurgulamaktır. Yeni kuşaklar ancak bu şekilde yaşamın kendilerine sunduğu olanakların farkına varabilir, bunları değerlendirme kabiliyetlerini geliştirilebilir ve bu olanaklara açık olabilirler. Böylesi bir donanıma sahip birey aldığı kararların etik boyutunu da gözeterek eyleme geçme cesaretini kendinde bulur. Özgürleşen insan, sığ dünya görüşünden kurtulan insandır. Felsefenin eğitim sistemindeki en önemli işlevi de budur. Felsefe eğitimi konusunda çok boyutlu ve her kademe yaş grupları için ayrı ayrı tartışma zeminleri geliştirmek olasıdır. Bu yazının asıl konusu, felsefe eğitiminin daha küçük yaşlara çekilmesi, dünyada ve Türkiye’de hızla yaygınlaşan Çocuklar İçin Felsefe (Phylosophy for Children - P4C) uygulamaları ve kendi coğrafyamızdaki durumu ile ilgilidir.
İnsanın doğrudan doğruya kendisini konu edinen bir uğraşı olarak felsefe dersi ne yazık ki zaman zaman olumsuz niteliklerle anılabilmektedir. Sadece felsefe dersi bağlamında değil, genel anlamda özgür olmayan sınıf ortamları, ezbere dayalı ders müfredatları, klasik eğitim anlayışından çıkmış, kendini geliştiremeyen öğretmenler ve korkuya dayalı eğitim sistemi bu durumun temel nedenleri arasında sayılabilir. Oysa biliyoruz ki özgür düşünce ancak özgür ortamlarda yeşerebilir. İşte tam da bu yüzden felsefe zor bir uğraşı mıdır sorusuna “çocuk işi” demeyi tercih ederim. Bu söylemdeki ince dokunuş, çocukların merak ve sorgulama konusundaki yeteneklerinden dolayıdır. Ancak yaş ilerledikçe çevresel etkenler ve özellikle de yetişkinlerin müdahaleleri ile düşüncelere zincirler vurulmaktadır. Bu yeteneklerini gösterebilme ve geliştirebilmeleri için, onlara özgür öğrenme ortamlarının oluşturulması şarttır. Bilimsel çalışmalar da baskının kişilik gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerini göstermektedir. Korku ve baskıyı bir eğitim aracı olarak kullanma, bir yanda korku kültürünün oluşmasına neden olurken, diğer yandan da toplumsal ve bireysel iyi oluş halini olumsuz yönde etkiler.[ 1] Değişen koşullara bağlı olarak, eğitimcilerin taşıyacakları özelliklerinde de bir yenilenme şarttır. Öncelikle eğitimcinin kişisel niteliklerinin (sabırlı, hoşgörülü, anlayışlı, cesaretlendirici, destekleyici) yanında, mesleki olarak da (konu alan bilgisi, genel kültür, pedagoji bilgisi) yeterli donanıma sahip olması gerekir. Çünkü bir eğitimcinin en büyük sermayesi yukarıda bahsi geçen özelliklerdir. Bu özelliklere sahip bir eğitimci ancak özgür bir öğrenme atmosferi oluşturabilir. Bu koşulların tersi ortamlar, sadece felsefe dersi için değil genel anlamda öğrenme ortamlarının tümünün verimsizliğine neden olmaktadır. Felsefeye olan mesafeli duruşun temelinde de benzer nedenler yer alır. Ayrıca, soyut ve zor bir alan olduğu ile ilgili önyargılar ve ezbere dayalı eğitim sistemi de söz konusu durumu pekiştirmektedir.
Dersin sevilmesinde öğretmenin rolünün de göz ardı edilemeyeceğine değinilmişti. Bu konudaki birçok araştırma, bir alana yönelik ilk fikirlerimizin, genellikle öğretmenlerimiz ile başladığını göstermektedir. Dersi sevip sevmeme konusunda öğrencilerin en çok öğretmeninden etkilendiği araştırmalarla desteklenmektedir. Öğretmenin kişiliği, heyecanı, sabır ve hoşgörüsü özgür sınıf atmosferinin oluşturulmasında en önemli etmendir. [2] Bütün çocuklar öğrenebilir ve bu öğrenme farklı şekillerde gerçekleşebilir. Bu noktada eğitimciye düşen görev, sınıftaki her çocuğun aktif katılımını sağlayacak bir sınıf atmosferi oluşturmaktır. [3 Gelişmiş toplumlarda, felsefe eğitiminin insan düşüncesinde özgürleşme, gerekçeli düşünebilme, kendini ifade edebilme ve üst düzey düşünebilme becerisindeki öneminin kavranmış olması, farklı arayışlara gidilmesine neden olmuştur. Bu konuda belki de en önemli adım, felsefe eğitim-öğretimini olabildiğince küçük yaşlara çekme çalışmalarıdır. Bu çalışmalarla, hem öğrencilerin düşünme becerilerini geliştirme erken yaşlara çekilmiş olacak, hem de felsefeye ilişkin önyargıların oluşmasının önüne geçilerek, felsefenin sıradan insanın yaşamındaki yerinin de anlaşılmasına olanak sağlanacaktır.
İlerlemeci bir öğretim yöntemi olan Çocuklar İçin Felsefe böylesi bir çabanın ürünüdür. 1970’li yıllarda Amerika’da Matthew Lipman isimli akademisyenin geliştirdiği P4C, 1990’li yıllarda Sharp tarafından okullarda kullanılabilecek bir şekle dönüştürüldü. [3] Bugün Türkiye Felsefe Kurumu’nda bu isim altındaki birim, Türkiye’de de bu çalışmalar yapılmaktadır. Ioanna Kuçuradi, Nuran Direk ve Betül Çotuksöken gibi felsefeci akademisyenler, bu konuda çalışmalar yürütmektedirler. Çocuklara yönelik felsefe atölyeleri, olimpiyatlar düzenleyerek, eğitimcileri eğiterek bu çalışmaların yaygınlaşması için yoğun bir şekilde çaba sarf etmektedirler. 2014’den 2016’a yılına kadar süren “Eğitimde Çok Kültürlülük” başlıklı AB projesini Lefkoşa Türk Lisesi’nde (LTL) yürütürken, Ioanna Kuçuradi konuk edilmişti. O günlerde felsefenin ve felsefi düşünüşün özgür, yaratıcı, insan ve canlı haklarının bilgisine sahip, gezegenimizin kıymetini bilen ve bu doğrultularda ahlaki eylemlerinin sorumluluğunu taşıyabilen insan yetiştirmedeki yeri bol bol konuşulmuştu. Felsefenin, felsefi düşünüşün çocuk yaşlara çekilmesi gerektiği ve bu konuda Kıbrıs’ta da bazı çalışmalar başlatılabileceği fikri yine o dönemde gündeme gelmişti. 2001 yılında LTL’de kurulan Felsefe ve Düşünce Kulübü’nde kısmen de olsa bu uygulamaya yapılıyordu. Kıbrıs Türk Eğitim sisteminde bir öğrencinin felsefe dersi ile karşılaşması 16 yaş düzeyindedir. Kulübün kurulması ile başlayan felsefe atölyeleri, sınırlı sayıda öğrenciyle de olsa, 14 yaşına çekilmiştir. 2010 ve 2014 yıllarında uygulanan AB projeleri ile kulübün altyapı ve eğitim materyalleri geliştirilmiş, öğretmenler gönüllü olarak bu süreçte yoğun eğitimler almıştır. Yenilikçi eğitim yöntemlerinin uygulanması, öğrenci merkezli tartışmalarda öğretmenin yalnızca yol gösterici olması, yaratıcı drama ve atölye çalışmaları ile atölyelerin zenginleştirilmesi, kulübe ilginin giderek artmasına neden olmuştur. [4] Bu çalışmalar sayesinde Türkiye Felsefe Kurumu’nun öncülüğünde 2018’de ikincisi düzenlenen KKTC Felsefe Olimpiyatları’nda öğrenciler önemli başarılar gösterebilecek düzeye gelmiştir. Bu deneyimler, benzeri uygulamaların diğer liselerin yanı sıra, ilkokul ve ortaokul düzeyindeki tüm okullarda da uygulanabileceği konusunda önemli göstergeler sunmaktadır.
Çocuklar İçin Felsefe uygulamasının hedefi, bu çalışmaları ortaokul ve ilkokul düzeyine kadar indirmektir. Uygulamanın kendine özgü amaçlarının yanında içeriği, yöntem ve değerlendirme süreci vardır. UNESCO (2007) çocuklar için felsefe eğitiminin amaçlarını, bağımsız düşünebilme, özenli vatandaş olabilme, kişisel gelişimi destekleme, dil, konuşma ve tartışma becerilerini geliştirme ile felsefeyi kavramsallaştırma olarak sıralamıştır. Eğitimin içeriğini, felsefi kavramlar, sorunlar ve sorular oluşturur. [5] Uygulama küçük grupların sınıf ortamında çember halinde oturmaları ile başlatılır. Öğretmen sadece yol göstericidir. Sorularla onlara farklı düşünme ufukları açar, felsefi sorular üretmelerine ve düşüncelerini gerekçelendirerek açıklamalarına destek olur. Çocuklar bir uyaran (soru, söz, resim, fotoğraf, heykel, animasyon, müzik parçası vb.) ile düşünmeye, sorgulamaya, tartışmaya yönlendirilirler. Bu etkinlikler esnasında çocuk eksiği, yanlışı, önyargıyı kendisi bulur ve ihtiyaç hissederse bunu yeni bilgiler ile değiştirir. Eşitlik adalet, dostluk, özgürlük ve daha birçok kavramın üzerinde kafa yormaya başlar. Bu süreçte, yargılama, alay etme vb. herhangi olumsuz davranışlara yer verilmez. En aykırı görüşlerin de ifade edilmesine ortam hazırlanır. Temel amaç çocukların özgürce düşünebilmelerine ve tartışmalarına olanak sağlamaktır. Böylece çocuklar felsefenin bir inanç değil, bir düşünme ve bilgi edinme işi olduğunu keşfederler. [6]
Kuzey Kıbrıs’ta P4C uygulamasını yaratıcı drama ile birleştirerek ilk kez bir program dâhilinde ilkokul ve ortaokul öğrencilerine uygulandı. 2018 yaz döneminde KKTC Başbakanlık Evkaf Genel Müdürlüğü işbirliği ile İstanbul Teknik Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’nde düzenlenen kurslarda, dezavantajlı öğrenci grupları ile çalışıldı. Bu uygulamalardan elde edilen sonuçlar oldukça umut vericidir. Bunlar başka bir yazının konusu olacak. Bu noktada şunu söylemekte fayda var; ilk ve orta öğretim öğretmenlerine yönelik olarak düzenlenecek kapsamlı hizmet içi eğitimler, Kuzey Kıbrıs’ta P4C uygulamalarının yaygınlaşması için gereklidir. Bu yönde yapılacak teşviklerle gönüllü öğretmenler motive edilerek çocuklar için felsefe uygulamaları geliştirilmelidir.
Yaşamın büyük bir bölümünü ve anlamını, yaptığımız seçimler oluşturmaktadır. Bu seçimlerle kişiliğimiz şekil almakta, daha sonra yapacağımız tercihlerimizi olumlu ya da olumsuz etkilemekte ve belirlemektedir. Küreselleşmenin ve internetin sağladığı olanakların içinde, bocalayarak yolunu bulmaya çalışan çocuklara bırakılabilecek en önemli miras, üst düzey düşünebilme becerilerini geliştirmelerine olanak sağlayacak bir eğitim sistemidir. Böylece yeni kuşakların davranışlarının özgür düşünerek, dayatmalara boyun eğmeden, aklın ve vicdanın süzgecinden geçen seçimlere doğru evirileceğini umut edebileceğiz. Var olan eğitim sistemi karşılaşılan sorunları çözmekte yetersiz kalıyorsa mutlaka yeni arayışların içine girmek gerekir. Eğitim, bilimsel çalışmalar üzerine yapılacak bir planlama, zaman ve sabır isteyen bir alandır.
KAYNAKÇA
[1] Eren, Altay, Korku Kültürü, Değerler Kültürü ve Şiddet, Aile ve Toplum, Yıl 7, Cilt 2, Sayı: Ocak- Mart 2005
[2] Semerci, Nuriye, Semerci Çetin, Türkiye’de Öğretmenlik Tutumları, F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi, 2004, 14- (1)
[3] Senge, Peter, Öğrenen Okullar, Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti, 2014
[4] Öksüzoğlu, Meryem, Uludağ, Güven, Duru Nügen, Aksoy, Jülin, Oğuz, Mete, Geleceğe Bin Adım - Eğitimde Çokkültürlülük, Lefkoşa Türk Lisesi Yayını, 2016
[5] Çayır, Nihan, Akkoyunlu, Nihan, Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi Üzerine Nitel Bir Araştırma, Doktora Tezi, 2016
[6] Çotuksöken, Betül-Tepe, Harun, Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2013