Çocuk olmak yalnızca fiziksel küçüklüktür
Çocuk olmak yalnızca fiziksel küçüklüktür
Seçil Besim
[email protected]
Çocuk olmak, büyük bir iştir aslında. Söz hakkın varmış gibi görünüp, tam fikrini söyleyecekken; “sen çocuksun, büyüklerin lafına karışma!” diye susturulmaktır. Sanki çocuk olmak suçmuş gibi, sık sık yüzüne vurulur çocukluğun. “Sen çocuksun nereden bileceksin?” “Sen çocuksun daha, sana mı soracaktım ne yapacağımı?” Çocuk olmayı belki de bu yüzden istemez çoğu çocuk. Büyümek ister ki söz hakkı olsun. Kararlara katılabilsin, özellikle de kendiyle ilgili kararlara.
Çocuk olmak zor iştir. Çünkü geleceği büyüklerden devralacaksın. Senin için hangi geleceği hazırladılarsa onunla yaşayacaksın.
Çocuk olmak zor iştir. Zamanı olaylarla anlamlandıracaksın saatle değil. Annem eve gelince, okuldan çıkınca, uyuyup uyanınca gibi özgün zaman dilimleri vardır çocukların.
Çocuk olmak zor iştir. Çünkü birçok yetişkinin kurmayı unuttuğu hayallerin mimarları olmaktır çocukluk. Renklerin çok olduğu, sevginin koşulsuz olduğu bir dünyada yaşamaktır çocuk olmak. Minik adımlarla uzun yollar yürümektir. Defalarca düşmek, defalarca kalkmak ve ardından yine gülümseyerek umutla yola devam etmektir çocuk olmak. Hasta olduğunda şımartılmak, iyileşince de şımarıklığından şikâyet edilmektir.
En can sıkıcı olayları, oyuna dönüştürmektir. Her istediğinin alındığı düşünülerek, yalnız bırakılmaktır. Yanlış davranışlardan hemen etkilenen ve bu davranışların anında izlenebildiği en sevimli canlıdır çocuk. Zor iştir çocuk olmak. Ailedeki tüm büyüklerin, kendilerinin gerçekleştiremedikleri ideallerini sizin üstünüzde gerçekleştirmeleridir.
Çocuktur nasılsa, unutur, ilgisi kolaylıkla başka yöne çekilebilir sandığımız olayların izlerini, yürek atışlarında küçük küçük taşımaktır. Bu nedenle çocuk olmak aslında koskocaman bir geleceğin fiziksel bir küçüklüğe sığdırılmasıdır.
Çocuksuluk ve çocuğa görelik onlar için kullanılan ancak değer yanılsamasına neden olan sözcüklerdir. Çocuklara ulaşmayı amaçlayan metinlerde çocuksuluk, aslında çocukların basit, düşünemeyen varlıklar olduğuna inanılmasıyla kaçınılamayan sonucun anlatımıdır. Tek boyutludur. Çünkü sadece yazılmışlardır. Oysa “çocuğa görelik” çok boyutludur. Yazmadan önce ve sonrasında, her açıdan çocuğu düşünmektir. Felsefi bir anlayışla sorgulamaktır aslında; çocuklar için ne yazmalı? Nasıl yazmalı? Hangi duyarlı konu ya da konuları olay örgüsünde işlemeli? Özdeşim kurabilecekleri karakterlerin özelliklerini nasıl belirlemeli? Konuları işlerken doğru iletileri onlara ait pencerelerden içeri nasıl uçurmalı? İletiler, pencerenin camını kırıp içeri giren bir topun sertliğinde mi yoksa pencerenin önündeki minik bir serçenin ürkekliğinde mi girmeli çocukların dünyalarına? Kısacası yazmadan önce, onlar için karar vermektir çocuğa görelik ilkesi. Çocukları değerli kılan bir bakış açısıdır. Çocuk edebiyatı metinleri, ideolojileri değil, insani değerleri öne çıkarmalıdır. Gerçek yaşamla çocuk olma gerçekliği sentezini ustalıkla yapabilmelidir. Çocuğun duyularını harekete geçirerek duyarlı bireyler olabilmeleri için anlama, düşünme ve farklı bakış açıları geliştirebilmelerine etki edebilmelidir.
Çocuklarımıza duyarlık eğitimini ne ölçüde verebilirsek, büyüklerin duyarsızlaştığı konularla gelecekte baş edebilme olasılığını, onlar için o ölçüde yaratmış oluruz.
Kendisiyle barışık olmayan bir bireyin, dünya barışına katkı koymasını beklemek yanılgıya düştüğümüzün göstergesidir. “Barış” kavramı alışılageldiği üzere “savaş” kavramının ardından, özlenen bir kavram olmamalıdır. “Savaş” kavramına duyulan ılımlılığı ortadan kaldırabilecek öncül bir kavram olmalıdır. Tek güçtür “barış”ı sevmek. Gerçekten sevdiğimiz her şeye gösterdiğimiz hassasiyeti düşünün. Yürekten hissettiğimiz o duygu, sevilen şeyi korumaya alır. “Barış” kavramı da öyle olmalıdır. Çünkü azalan şeyler kıymetlidir. Ekonomideki gibi. O şeye karşı farkında olmayı, duyarlı olmayı gerektirir.
Savaşların bedeli vardır ve bu bedel en çok da çocuklar tarafından nesiller boyu ödenir. Oysa barış için bedel gerekmez. Ona değer vermek önemlidir. Tıpkı çocuklar gibi…