Çocuk Yarının Değil Bugünün İnsanıdır
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günü vesilesi ile, memleketi yönettiğini iddia eden dudaklardan yine süslü cümleler döküldü. Çözüm üretmesi gerekenler, bolca konuştular. Bir nevi vicdanlarını rahatlatıp, günü boş geçirmemiş olmanın huzurunu yaşadılar. Bir tik daha atıldı listeye. Takip edebildiğim kadarıyla, tüm “özel” günler için bu durum geçerli. Bir sosyal medya görseli, üstüne iki cümle, yeter. Tüm problemler anında ortadan kalktı. Sihirli değnek mübarek.
Mesela çocuk meselesini ele alalım. Eğer bu konudaki sorunları çözmeye yetkiliyseniz, yani hükümet sıralarında oturuyorsanız, o zaman öncelikle öz eleştiri yapmanız gerekir. Eğer vaatleriniz varsa, zaten yerine getirdiğinizde onları da görebileceğiz! Ülkedeki yoksulluğun iyice derinleştiği, demokratik yapımız başta olmak üzere özgürlüğümüzün teslim edilmeye çalışıldığı bu dönemde, çocuk hakları konusunda da pembe bir tablo çizmek mümkün değil. Eğitimden sağlığa kadar pek çok anayasal hak, “geleceğimiz” diye övündüğümüz çocuklara eşit bir şekilde sağlanmıyor.
***
Özel ve devlet okullarının sundukları imkânlar arasında fark açıldıkça, çocukların eşit koşularda öğrenim görebilme fırsatları kalmıyor. Alım gücünün düştüğü, insanların açlık sınırının altında maaş alabildikleri bir ortamda, çocukların sağlıklı besin maddelerine erişimi de engelleniyor. Bu sorunlara paralel olarak maruz kaldıkları suçlar, özellikle istismar ve ihmal vakaları da gün geçtikçe daha fazla gündemimize geliyor. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiği zaman, çocukların yaşam hakkına saygılı ve haklarını koruyan, sağlıklı ve eğitimli bireyler olarak yetişmelerine zemin yaratacak bir idareye sahip olmadığımız ortada.
Ayrıca okul çağındaki çocuklar tehlikeli işlerde çalıştırılıyor, bunun sonucunda yaralanıyor hatta hayatlarını kaybediyorlar. Küçücük çocuklar oyun oynaması, eğitimini her türlü alanda geliştirmesi gerekirken; sokaklarda, korunaklı olmayan alanlarda bir şeyler satıyorlar, dilendiriliyorlar. Hâlbuki kamusal etüt merkezlerinin açılması, tüm gün çalışan ve çocuğunun bakımı için yeterli miktarda geliri olmayan kişilere can simidi olacaktır.
***
Çocukları koruyucu mekanizmalar kurmak kadar onları hakları konusunda eğitip daha da güçlenmelerini sağlamak gerekir. Özellikle cinsel istismar ve ihmalin önüne geçmek için bu eğitimlerin önemi büyüktür. Bu konuda da pek bir ilerleme yok.
Suça sürüklenen çocuklarla ilgili, yasal ve kurumsal yönden ivedi şekilde adım atılmalıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi 1996 yılında Meclisten geçirilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar çocuklarla ilgili sadece Ceza, Aile ve Evlilik Dışı Çocuklar Yasalarında ilerleme kat edilmiştir. Ama Fasıl 352 Çocuklar Yasası (son değişiklik 2006 yılı) ve Fasıl 157 Çocuk Suçluları Yasası (son değişiklik 1999 yılı) içerisinde çağdışı kalmış, uygulamada işe yaramayan, sorun çözmede yetersiz kalan, uygulanmasa bile çocuk hakkı ihlali yaratan pek çok düzenleme mevcuttur. Sözleşme çocuk tanımını 18 yaş altı bireyler için de kullanırken, yerel yasalarımız 16-18 yaş arasındaki çocukları çoğu zaman koruma dışında tutmakta, onlara “genç kişi” diyerek yetişkin muamelesi yapılmasına neden olmaktadır.
***
Yasal eksiklikler yanında, mevcut yasaların uygulanmaması da problem yaratıyor. Mesela gözaltına alınan, tutuklanan veya cezaevine gönderilen çocukların, yetişkinlerle aynı yerde tutulmaması gerekir. Bu kural hemen hemen hiçbir şekilde uygulanmıyor. Çocuklar o ortamda hem yeni suçlarla tanışıyor hem de istismara açık oluyorlar. Keza cezaevi dışında cezalandırıcı – yeniden topluma kazandırıcı alternatif bir sistemin de olmaması ayrı bir sorun yaşatıyor.
***
Unutmamamız gereken bir nokta da, bu ülkede ayrıca yabancı, göçmen, mülteci çocuklar da var. Devlet, kontrolü altında yaşayan her çocuğun en temel anlamda; yaşam, sağlık, eğitim ve güvenlik hakkını ayrım yapmadan sağlamak zorundadır. Eğer tam tersi uygulamalara devam edilirse, gelecekte yaşanacak ve hali hazırda yaşanmaya başlanan sosyal problemler ve kutuplaşma, bizi daha da kötü bir noktaya taşıyacak.
Son üç senedir güç geçtikçe daha da karanlığa gömülen kaos ortamı, bu tip hak ihlallerine ve sosyal sorunlara çözüm üretmenin çok uzağında. Kıbrıs sorunundaki bilinmezlik ve karmaşa da çocukların geleceklerini bu ülkede görmemelerine neden oluyor. Bize düşen görev; çocukların barış içinde yaşayacakları, haklarına sahip oldukları ve kendilerini özgürce gerçekleştirebilecekleri Kıbrıs’ı kurmaktır. Başarmak zorundayız, başka yolu yok.