Çocuklar Dinsel Öğretime Mahkum Olmasın
Öğretmen yine kavgaya tutuştu...
Haspolat, Sedat Simavi Meslek Liselerinde, sokakta, bakanlık önünde ...
Ne maaş ne de zümresel çıkar, toplumsal bir kavga için sıvadı kolları...
Ve yükseliyor öğretmenin direnişinde nağme nağme toplumun sesi...
Tarih
Öğretmen yine kavgaya tutuştu...
Haspolat, Sedat Simavi Meslek Liselerinde, sokakta, bakanlık önünde ...
Ne maaş ne de zümresel çıkar, toplumsal bir kavga için sıvadı kolları...
Ve yükseliyor öğretmenin direnişinde nağme nağme toplumun sesi...
Tarih de, kültür de...
Hak, adalet, özgürlük, eşitlik de...
Müslüman da, laik olan da biziz...
Kim değiştirmek istiyor bizi? Kim ve ne hakla?
Bugün dinimi, yarın dilimi, öbürsü gün kültürümü değiştirmek istiyorlar...
Bu coğrafyada Kıbrıs Türkü’nün “kendi olma” hakkı yok mu?
Bakın! Bu ülkenin müftüsü söylüyor Kıbrıs Türkü için: “Aile bağları güçlü, hoşgörü sınırları gelişmiş, şiddet eğilimi olmayan, kul hakkı yemeyen bir toplumda dini değerlerin düşük olduğundan bahsedilemez.”
Ve müftü diyor ki: “Kul hakkı yemeyen, gösteriş için namaz kılandan daha Müslümandır.”
İşte Kıbrıs Türkü böyledir. Bunların geliştirilmesi gerekmez mi? Aynı biçimde laik anlayışın, demokratik yaşamın, bilimsel düşüncenin... geliştirilmesi gerekmez mi?
Öyleyse niyet nedir ki, meslek liselerine ilahiyat bölümleri açılmak, ilkokullara Kur’an kursları konmak isteniyor. Ortaokullarda din dersleri zorunlu yapılıyor.
Siz hiç gördünüz mü? Bir doktorun, avukatın, öğretmenin, memurun çocuğunun Kur’an kursuna gittiğini...
Siz hiç gördünüz mü, ya da duydunuz mu? Bir iş insanı çocuğunu Kur’an kursuna göndersin...
Bu kurslara genellikle kırsalda, şehir varoşlarında yaşayan gelir ve eğitim düzeyi düşük, büyük çoğunluğu Türkiye kökenli göçmen işçi ailelerinin çocukları gidiyor. Eğer devlet var ise bu çocuklara sahip çıkmalıdır. Onların eğitimlerini sürdürmesini engelleyen sosyal ve ekonomik sorunlarını, ortadan kaldıracak, kültürel uyumlarını sağlayacak programlar uygulaması gerekmektedir.
Siz hiç duydunuz mu, Lefkoşa surlar içinden veya Karpaz’dan bir çocuk koleji kazansın. Siyasi çıkarlar uğruna dinsel öğretim onlara bir nimet gibi sunulmak isteniyor.
Ve kişisel siyasi çıkarını, toplumsal çıkarın üzerinde gören zihniyet “Buzdolabı, çamaşır makinesi tamirciliği gibi ilahiyat programları da meslek liselerinde açılır.” düşüncesini üretmekte gecikmedi.
Ne büyük aymazlık! Yapılacak olan ne buzdolabı, ne de çamaşır makinesi tamircisi yetiştirmeye benzer. Bir ülkenin eğitim sistemi içine yasalara rağmen din öğretimini entegre etmektir. Bu yelteniş; topluma, Atatürkçü laik eğitime ihanettir. Eşitsizlik, adaletsizliktir. Yasaları hiçe saymazlıktır.
Ayrımcılıktır, insan haklarına aykırıdır.
Gittikçe ne olacak biliyor musunuz? Kıbrıslı ailelerin çocukları özel okullara ve kollejlere, Türkiye kökenli göçmen işçi ailelerin çocukları da meslek liseleri ile ilahiyat bölümlerine kayacaklardır. Ve bu ayrımcılık sosyal kökenlerine göre devlet eliyle yapılacaktır. Ayrımcılık kalın ve keskin çizgi haline gelecektir.
Ne yazık ki Türkiye’de zamanında oynanan süreçler ve oyunlar, burada da oynanmak isteniyor.
“Kasaba ve kentlerde yaşayan 14 milyonun çocuklarını eğitmekten aciz kalmış bir eğitim politikası, köy kesminde yaşayan 22 milyonun üzerine bir kara perde çekmekten başka hicbir şey yapmamıştır. 1960-1970 arasındaki dönemde, köy çocuklarından 15 bin imam-hatip mezunu ve 190 bin Kur’an kursu mezunu yaratılmıştır. Köy çocukları için sadece dinsel öğretim kapısı açık bırakılarak, Atatürkçü eğitim politikasına ihanet edilmiştir, 1961 Anayasası çiğnenmiştir. Bugün, imam-hatip okulları yılda 4 bin, Kur’an kursları yılda 30 bin “zekası köreltilmiş ve beyni dondurulmuş” köy çocuğu yetiştirir kuruluşlar olarak faaliyette bulunmaktadır.”(Server Tanilli, 2009)
Bu ülkede Kur’an kurslarıyla, ilahiyat bölümleriyle 2 bine yakın öğrenci mezun edilmek istenmektedir. Niyet belli, bizi ne beklediği belli...
Öğretmen örgütlerine seslenmek istiyorum. Giriştiğiniz kavga, direniş zümresel değil toplumsaldır. Bu nedenle direnişi sadece diğer okullara yaymak; direnişi yine aynı zümere içinde tutmak demektir. Farklı alanlardaki sivil toplum örgütlerinin de direnişe katılmaları sağlanmalıdır.Yanı sıra halkı aydınlatıcı programlar, eylemler... yapılmalı. Toplumu ne beklediği anlatılmalıdır. Kırsal kesim ve surlar içindeki aileleri bilgilendirici çalışmalar yapılmalıdır. Bu ailelere belirli bir siyasal kesmin çıkarı uğruna, çocuklarını dinsel öğretime mahkum etmemeleri gerektiği anlatılmalıdır. Onların da demokratik, laik, çağdaş ve bilimsel eğitim alma hakları olduğu anlatılmalıdır.
Direniş, çocukların dinsel öğretime mahkum olmaması içindir.