“Çocuklar geliyor, 3 liralık yemiş beğeniyor elinde 1 lira var, ne diyeceksin?”
YENİDÜZEN, farklı kesimlerin kapısını araladı, Lefkoşa Surlariçi'ndeki kimilerine göre "öteki" görülen bölgedeki insanımıza mikrofon uzattı, "Nasıl geçiniyorsunuz, hayat pahalılığı sizi nasıl etkiledi?" diye sordu
Dila ŞİMŞEK-Fehime ALASYA
Lefkoşa Surlariçi’nde yaşayan aileler, geçim derdini anlatıyor.
Surlariçi’ne yaşayan aileler, asgari ücret veya çok daha azıyla geçinmeye çalışıyor.
Üç çocuk annesi bir ev hanımı, tek dayanaklarının iki işte çalışan eşi olduğunu söylerken, bölgenin küçük bakkalı, veresiye verdiği ürünler yüzünden geçinemediğini belirtiyor. Yıllarca asgari ücretle çalışıp, tam emekli olduğunda dinlenip güzel günler geçirmeyi umanı ise, banka borcu, ilaç parası derken, aldığı maaşla bir ayı bile geçiremiyor.
Surlariçi’ne, ‘daha ucuz kira’ nedeniyle yıllar önce taşındıklarını, yenilerde bölgeye olan talep nedeniyle, kirasını karşılayamamaya başladıklarını ifade ediyorlar. Kira fiyatlarının 300-500 TL arttığını belirtiyorlar.
YENİDÜZEN’e konuşan kadınlar, ailelerin et yemeğini unuttuğunu, karın tokluğuna bile geçinemediklerini söylüyor.
Bakkala biriken binlerce lira borç, aylık 800 ile 1500 TL arasında değişen ev kiraları derken, asgari ücret resmen eriyor.
En temel ihtiyaçları bile karşılayamadıklarına değinen kadınlar, ‘çözüm’ diye bir şey olmadığını belirterek, umutsuzluk içinde olduklarını belirtiyor. “Konuşsak ne olacak? Kim duyacak?” diye sitem ederken, kurulu düzenin böyle süreceği inancında olduklarını kaydediyorlar.
Ortaokul çocuğuna 5 TL harçlık verdiğini anlatan anne, “Diğer arkadaşları 20 TL getiriyor, üzülüyor ama ne yapacaksın…” diyor.
Ocaklar eskisi gibi tütmüyor, meyve-sebze bile cep yakıyor
Kimisinin eşi ek iş yapıyor, kimisinin büyüyen çocukları işe giriyor, buna rağmen artık mutfaktaki ocakları eskisi gibi tütmüyor…
Kimisi et fiyatlarını işaret ederek ‘artık yemekler etsiz pişiyor’ diyor, kimisi sebze meyvenin bile artık cep yaktığını anlatıyor.
En büyük gider mutfakta…
Eskiden çok daha rahat geçinebildiğini anlatan ev hanımları, şimdilerde et tavuk kullanmadan yemeğini nasıl tatlandıracağını düşünür oldu…
Kimi zaman çocuklarını okula harçlıksız gönderen aileler, uzun yıllardır burada yaşadığını söylerken, geçmiş günleri anımsatıyor. “Eskiden aylığı alıyorduk, ay bitiyor, yarısı da bize kalıyordu, bir köşeye atıyorduk” diyen ev hanımları, en çok da mutfak giderlerinin pahalı olmasından şikâyetçi.
Evin giderlerine yardımcı olmak için çalışmak istediğini ifade eden birçok anne ise çocuğunu bırakacak uygun fiyata kreş veya bakıcı bulamadığı için işe gidemediğini anlattı.
Ev hanımı Deniz Yaman: “Çocuğum, anne çantam çok eskidi, arkadaşlarımınki hep daha güzel diyor”
Üç çocuk annesi, ev hanımı Deniz Yaman, sadece eşi askere gittiği dönemde, kızı ile kendisine bakabilmek için çalışmış. O zamandan beri ise hiç çalışmamış. Çalışmamasının bir nedeni de, günümüzde aranan dil ve yaş gibi niteliklere uymamasından kaynaklanıyor, istese de kolayca iş bulamadığını söylüyor. Çocuklarının ilkokul ve ortaokul çağında olduğunu belirten Yaman, onları evde yalnız bırakamayacağını kaydederek “Annem ve babam hasta, bir emekli maaşıyla çok zor geçiniyorlar, annem kanser, ilaçlarını bile ödeyemiyor. Çocuklarıma onlar bakamaz. Etüde göndereyim desem, aldığım maaş oraya gidecek. Çocuklarıma beşer TL harçlık veriyorum, kıyafeti, ihtiyaçları, okul masrafı derken hiçbir şeye gücümüz yetmiyor. Çocuğum, anne çantam çok eskidi, arkadaşlarımınki hep daha güzel diyor…” diye konuşuyor. Eşinin 6’dan sonra işten gelip yemek yediğini, sonrasında hiç dinlenmeden başka işe gittiğini söyleyen Yaman, “Pazar günleri bile çalıştığı oluyor, en azından harçlığımız çıkıyor. Tabii bu ek işleri de her zaman yakalayamıyor, ara sıra çıkıyor. Bakkala devamlı borçlanıyoruz, bir ekmek, yumurta, yoğurt derken ay sonu bin lira borç çıkıyor. Elde nakit yok…” diyor.
“Et alamıyoruz çünkü borçla vermiyorlar…”
Et fiyatlarının dudak uçuklattığını söyleyen Yaman, beş kişilik bir aile için inanılmaz pahalı olduğunu, zaten veresiye alma durumu da olmadığı için hiç et tüketemediklerini belirtiyor. “Zaten yediğimiz tek şey makarna, kahvaltılık, mercimek, pilav, ekmek falan… Hadi bugün de değişiklik olsun deme şansımız yok. 800 TL ev kirası ödüyoruz, ama gelecek aya zam yapılacağını duyduk. İki çocuğum hastalandı, iki gündür okula gitmiyorlar. Normalde soba açmam ama mecburen çocuklar hasta diye açıyoruz. Kaldığımız apartmanın suyu yok, mecburen kendimiz çağırıyoruz, her defasında 50 TL de ona ödüyoruz. 8 senedir bu böyle…” şeklinde konuşuyor.
Bakkal Fatma Turan: “Çocuklar geliyor, 3 liralık yemiş beğeniyor elinde 1 lira var, ne diyeceksin?”
Fatma Turan, Surlariçi’nde yaşıyor, bakkallık yapıyor. Veresiye hesabı yaparken, bir yandan da sorularımızı cevaplıyor. “15 sene önce açtım bu bakkalı, her gün aynı sorunu yaşıyorum. Veresiye listemi görüyorsunuz, çevredeki neredeyse tüm ailelerin, binlerce liralık borcu var bu defterde. Kimse geçinemiyor, vicdanen hayır veremem de diyemiyorum, ama ben kendimi, ailemi geçindirmekte zorlanıyorum. İşin içinden çıkılmıyor ki, asgari ücret düşük, ailelerde genelde sadece bir kişi çalışıyor, müşterilerim hep böyle, hep iki veya üç çocukları var. Kiralar desen patlama yaptı, bölgeye olan ilgi yükseldikçe insanların elinde avucunda bir şey kalmadı. Çocuklar geliyor, 3 liralık yemiş beğeniyor elinde 1 lira var, ne diyeceksin? Bir iki defalığına tamam diyorsun, ama bu kez ay sonu hem borçlanıp, hem de para kazanmamış oluyorsun…” diye anlatıyor.
Emekli Ayşe Yıldız: “Banka borcu, ilaçlar, faturalar derken elimde bir şey kalmıyor”
Emekli Ayşe Yıldız, yıllarca asgari ücretle çalıştıktan sonra sonunda emekli olduğunu, ama yine geçim sıkıntısı yaşadığını söylüyor. Banka borcuyla kendine Surlariçi’nden, epey bir tadilat gerektiren bir ev almış, şimdi ise maaşıyla hem borcunu ödüyor, hem de kalp hastalığı nedeniyle yüzlerce lira ilaç parası veriyor. Yağışlardan dolayı evindeki bir odaya devamlı su dolduğu için, tadilatın kaça mal olacağını bir ustaya sorduğunu anlatıyor. “Zaten yıllarca asgari ücretle çalıştım, eşimden ayrıldım, üç çocuğum var ama büyüdüler. Sadece biri benimle yaşıyor, salonda yatıyor. Emekli maaşımdan ilacı, banka borcunu ve elektrikle suyu ödeyince 500 TL belki kalıyor. Onla da evin mutfak masrafını anca karşılıyorum. Bir ayım böyle geçiyor. Çamaşırı arkaya, komşularımın evinin oraya seriyorum. Evimde mutfakla tuvaletin arasındaki avlunun üstü açık, kışta yağmurda göl gibi oluyor. Kapatsam yazda esmiyor, hem de baya pahalıya denk gelecek. Mutfak alışverişini karşılayamadığımda bakkala gidip borçlanıyorum” şeklinde konuşuyor.
Vesile Dağdelen: “Mutfak yanıyor, tencerelerde et pişmez oldu”
“Üç çocuk sahibiyim, sadece eşim çalışıyor, bir oğlum 20 yaşında, o da işliyor, yardım ediyor da ancak geçiniyoruz. Ev geçindirmek, çocuk okutmak çok zor. Büyük oğlumu okutamadık, 3 çocuk büyütüyorduk ve sadece elim çalışıyordu, bu benim içimde kaldı. Keşke okutabilseydik… Mutfak yanıyor, tencerelerde et pişmez oldu. Bir çocuğum da hasta, mecburen vitaminli şeyler pişirmek zorundayım, kendimizden kesip onlar için mutfağa masraf yapıyoruz. Eşim çoğu zaman ek iş yapıyor da ancak geçiniyoruz.”
Sadiye Aygül: “Ucuz bir kreş olsa çocuklarımı verip ben de işlerim ama yok”
“Dört çocuğum var, eşim asgari ücrete çalışıyor. Bundan 2, 3 sene önce sofralarımız daha zengindi, şimdi zor yetişiyoruz. Kendime bir şey alamıyorum, her şey çocuklar için. Üçü okula gidiyor, günde 2 TL harçlık versek, toplamda 6 TL yapıyor, kimi zaman okula harçlıksız gidiyorlar. Yeri geldi mi veriyorum, yeri geldi mi vermiyorum.
Eskiden çok daha rahattık, her şeyimiz boldu, artık ekmeği bile doymuyoruz. Ucuz bir kreş olsa çocuklarımı verip ben de işlerim ama yok, çalışsam maaşımın yarısı bakıcıya gidecek, çalışamıyorum.”
Emine Korkmaz: “Ay sonunu zar zor getirir olduk”
“Ev kiraları çok pahalı, artık mutfaklar eskisi gibi zengin sofralarla bezenmiyor. Eskiden her yemeğimiz etliydi, şimdi et alamıyoruz. Ay sonunu zar zor getirir olduk. Çocukları bırakacağım ucuz bir yer olsa ben de işlerim ama yok.”
Asiye Güldüren: “Domates 10 TL, patates, soğanın kilosu deseniz dünya para”
“Geçim artık çok zor. Ben de çalıştığım halde geçim çok zor, bir maaş ile geçinenler ne yapsın. Ekmek fırınında çalışıyorum, geçmiş yıllara göre insanların alım gücü düştü. Domates 10 TL, patates, soğanın kilosu deseniz dünya para, et artık alınmaz oldu. Geçinmek çok güç oldu.”
Fatma Baston: “Eskiden aylığı alıyorduk, ay bitiyor, yarısı da bize kalıyordu, bir köşeye atıyorduk”
“20 yıl önce eşim kalp krizinden öldü, dört çocuğumuz var. Ben 1974 yılında bu adaya geldim, çocuklarımın ikisini eşim, ikisini de ben baş göz ettik. Eskiden aybaşı aylığı alıyorduk, ay bitiyor, yarısı da bize kalıyordu, bir köşeye atıyorduk. Canımızın istediğini de alıyorduk. Şimdi kıt kanaat geçiniyoruz, bir şey alacağımızda kara kara düşünüyoruz, yine de aylık az geliyor.”
Samiha Beyoğlu: “Gaza, benzine, her şeye zam geliyor ama asgari cüret yerinde sayıyor”
“Her şey giderek zamlanıyor, gaza, benzine, her şeye zam geliyor ama asgari cüret yerinde sayıyor. Vatandaş bu durumda zorda kalıyor. Eskiden her yemek et ile pişerdi, şimdi tavuğu zor alıyoruz. Çocukları bırakacağım bir yer olsa, çay kahve yapımında işe girerim, çalışırım ama yok. Bakıcılar da kreşler de pahalı. Ben 20 yıldır buradayım. 50 TL ev kirası ödeyerek başladık, şimdi 800 TL ödüyoruz, bunu bile beğenmiyorlar. Yıllar önce yememiz içmemiz yerindeydi, şimdi her şey pahalı oldu, ondan bile kısmak zorunda kaldık.”
Hüsne Kötüce: “Sebze meyve ne alsan kilosu 5 TL’den başlıyor…”
“Ne alsan kilosu 5 TL’den başlıyor, soğan, patates, domates, her şey dünya pahası. Artık tazelik bile almaya korkuyoruz. Nüfus giderek arttı, ev kiraları çok yükseldi. Kiralar pahalı oldu, ödenmiyor. Emekli maaşı ile tüm bunları yapmaya çalışıyoruz. Yetmiyor ama artık daha kötüsü gelmesin de buna da şükür.”
Menekşe Aslan: “Baharatlarla yemeklerimizi tatlandırmaya çalışıyoruz”
“Artık tencerelerde et, tavuk pişmiyor, arada bir canımız çektikçe. Bu krizde nerede et pişer ki? Kilosu 75 TL. Sürekli et alamıyoruz, soğanıydı sarımsağıydı, biberiydi bunları kullanıyoruz. Baharatlarla yemeklerimizi tatlandırmaya çalışıyoruz.”