“Çocuklarım bana ağlayarak; ‘Bundan sonra ne yapacağız’ diye sordu, yüreğim sızladı…”
Türkiye’de meydana gelen ve 10 ilde binlerce kişinin yaşamını yitirdiği depremi Hatay/Antakya’da yaşayan 44 yaşındaki depremzede Naife Sezer, iki çocuğuyla birlikte Kıbrıs’taki eşinin yanına geldi…
Naife Sezer o anları ve Kıbrıs’a uzanan yolcuğu YENİDÜZEN’e anlattı: “Çocuklarım bana ağlayarak baktı ‘Bundan sonra ne yapacağız’ dedi, yüreğim sızladı. Eşim de yanımda yoktu… Öyle günler yaşadık ki, ateş nerede yanıyorsa koşuyorduk. Nerede bir tas çorba veriliyorsa oraya gidiyorduk. Çok zor, Yaşamayan bilemez…”
Hüseyin ÖZBARIŞCI
Türkiye’de 6 Şubat sabahı meydana gelen ve 10 ilde binlerce kişinin yaşamını yitirdiği depremde Hatay/Antakya’da o sabahı yaşayan ve iki çocuğuyla birlikte kurtularak günler sonra ülkemizdeki eşinin yanına gelen 44 yaşındaki Naife Sezer, yaşadıklarını YENİDÜZEN’e anlattı.
O anları anlatırken duygu dolu anlar yaşayan Sezer, ilk sarsıntılarda evden çıkamadıklarını, apartmanın en üstünde katında olmaları nedeniyle, çatının uçmasıyla depoların da patladığını ve evinin sular içinde kaldığını söyledi.
Sarsıntıların durmasıyla bin bir zorlukla evden çıkabildiklerini ifade eden Sezer, “Dışarıya çıktığımda sokakta hiç ev kalmamıştı. Kaçan kaçtı, kaçamayan enkaz altında kaldı. Kaldığımız bölgede 4 sokak yerle bir oldu. Gözümle arabanın ters döndüğünü gördüm” dedi.
Uzun yıllardır Kıbrıs’ta yaşayan baba Murat Damar ise eşini ve çocuklarını yanına getirdiği için çok mutlu olduğunu belirterek, şu anda tek isteklerinin çocuklarını sıcak bir evin içerisine koyabilmek olduğunu söyledi.
12 yaşında bir kızları, 9 yaşında da bir oğulları olan Damar ailesi, şu anda geçici olarak 1 odalı bir işçi evinde kalıyor.
“Oğlumu son anda kurtardım, çatının uçmasıyla ev sular altında kaldı”
44 yaşındaki Naife Sezer, deprem anını şöyle anlatıyor:
“Uyuyorduk önce bir sarsıntı oldu, her zamanki gibi küçük çaplı depremlerden biri olduğunu düşündüm. Bir anda eşyaların devrilmesi, çatının çökmesi olayın ciddiyetini gözümün önüne serdi. Vakit kaybetmeden hemen çocuklarımın yanına koştum. Oğlumu yatağından alır almaz evimde büyük bir cam vitrin vardı o tam oğlumun yatağının üzerine düştü. Oğlumu kıl payı kurtardım. Bunun üzerine kızım uyandı. Kızımı toparlamaya çalışırken, bir anda evin çatısı uçtu. En üst katta yaşıyorduk ve çatının uçmasıyla yukarıdaki depolar da düştü ve sular altında kaldık. Yanımızdaki 7 katlı apartman bir anda çöktü. Bizim apartmanlar bağlantılıydı. O nedenle bizim duvarlar da etkilendi. Dışarıya çıkamadık. Çok şiddetli bir depremdi. Deprem öyle bir sarstı ki bir anda evleri yıktı. Komşularım kaçabildiler ama ben en yüksekte olduğum için ilk etapta kaçamadım. Bir köşeye saklanmaya çalıştım ama sarsıntı ona bile fırsat vermedi. O anda pencereden dışarıya da bakamadım. Zaten o anda hem çocuklarımın, hem de kendi canımın derdine düştüm. Tam o sırada balkonun kapısını açma fırsatım oldu ve en azından sular aşağıya gitti. Balkonun kapısını açarken etrafıma baktım, her yer yıkılmış, bir biz kalmıştık. Kapıyı açtıktan sonra sarsıntı biraz azalmıştı, sular da dışarıya gidiyordu. Çocuklarımla birlikte bir köşeye sığınma fırsatı bulduk ve bekledik. Duvarlarda nereye dokunsak kan izlerimiz kaldı.”
“Bağırıyoruz ‘Bizi kurtarın’ diye, hiç kimse yardım edemedi. Herkes kendi derdindeydi”
Sarsıntıların geçmesiyle zorluklarla çocuklarıyla birlikte evin 7’nci katından aşağıya inen ve dışarı çıkmayı başaran Naife Sezer, “Dışarıya çıktığımda sokakta hiç ev kalmamıştı” dedi. Sezer şöyle devam etti: “Saat 5’ten sonra sarsıntı da durunca dışarıya çıktık. Çıkana kadar çok zorluklar yaşadık. Öyle bir olmuştu ki, duvarı tuttuğumuzda duvar kırılıyordu. Molozların üzerine basa basa çocuklarımla birlikte yavaş yavaş bastığımız yer kaya kaya dışarıya çıkmayı başardık. Dışarıya çıktığımda sokakta hiç ev kalmamıştı. Kaçan kaçtı, kaçamayan enkaz altında kalmıştı. Kaldığımız bölgedeki 4 sokak yerle bir oldu. Gözümle arabanın ters döndüğünü gördüm. Aşağıya inince bir köşeye saklandık. Oradan sonra da evimizin yanındaki parka gittik. Herkes ağlıyordu. Herkes kan revan içindeydi. Bağırıyoruz ‘Bizi kurtarın’ diye, hiç kimse yardım edemedi çünkü herkes kendi canının derdindeydi. Çocuklarım korkudan ‘anne’ diyemedi. Çok yağmur da yağıyordu, çok soğuktu… Öğlen olan depremde dışarda olduğumuz için saklanabildik ama o da çok kötüydü… Çok şükür ki, bizim apartmanımızdan ölen biri olmadı. Dün oradaki arkadaşlarımı aradım ve bana o 4 sokağa iş makinelerinin bile girmediğini söylediler.”
“Zorluklar içinde bir evde 4-5 gün kaldık”
Depremlerin ardından neler yaşadıklarını da anlatan Naife Sezer, 4-5 gün bir evde kaldıklarını ancak o evde elektrik ve su olmadığını söyledi.
Sezer şöyle devam etti:
“Ailem bizim öldüğümüzü zannetti, komşudan ölmediğimizi öğrenince akşamüzeri bizi sığındığımız parktan gelip aldılar. Annemin uzakta tek katlı bir evi vardı, o yıkılmamıştı oraya yerleştik. O eve sığındık, 4-5 gün kaldık ama su yok, elektrik yok, yiyecek buluyorsak, yemek pişirmek için tüp gaz yoktu. Soğuk olduğu için evin içine giremiyorduk, dışarıda ateş yaktık orada bekliyorduk. Her artçı depremde çocuklarımızı alıp, dışarda bir yere saklandık. 4-5 gün sonra Mersin yollarına düştük. Bir kamyona 15-17 kişi sığıştık. Mersin’e gittik orada 2-3 gün kaldık. Mersin halkına çok teşekkür ediyorum, bize evlerini açtılar…”
“Çocuklarım korkudan yanımdan ayrılamıyor. Bense uyuyamıyorum, o anlar aklıma geliyor”
Hem kendisinin, hem de çocuklarının olaydan çok etkilendiğini söyleyen Naife Sezer, “Sağından - solundan ölü geçiyor psikolojin daha da bozuluyor” ifadelerini kullandı.
Sezer şunları söyledi:
“Komşularım, arkadaşlarım, kızımın okul arkadaşlarının yarısı hep göçük altında kaldılar. Ben gece oldu mu evin önüne çıkamıyorum. Çocuklarım o kadar bir etkilendi ki, yanımdan ayrılamıyorlar. Depremi ayakta geçirdiğim için denge problemi de yaşadım. Uyuyamıyorum, o anlar aklıma geliyor. Cenazelere ağlayamadık. Şu anda Antakya ölü kokusundan geçilmiyor. Sağından - solundan ölü geçiyor psikolojin daha da bozuluyor.”
“Çocuklarım bana ağlayarak baktı ‘Bundan sonra ne yapacağız’ dedi, yüreğim sızladı”
Çok zor günler yaşadıklarını ifade eden Sezer, şöyle devam etti: “Çocuklarım bana ağlayarak baktı ‘Bundan sonra ne yapacağız’ dedi, yüreğim sızladı. Benim eşim de yanımda yoktu. Eşim yanıma geldiğinde dünyalar benim olmuştu. Öyle günler yaşadık ki, ateş nerede yanıyorsa koşuyorduk. Nerede bir tas çorba veriliyorsa oraya gidiyorduk. Çok zor, Yaşamayan bilemez… Yaşadıklarımızı anlatıyorum, anlatırken gözlerim doluyor, titriyorum.”
“Müteahhitler bu evleri yaparken, hiç mi insanların canını düşünmedi?”
Yaşadıkları ve depremler sonrası adeta yerle bir olan kentlerindeki yapılar hakkında da düşüncelerini söyleyen depremzede Naife Sezer, binaları bu şekilde yapan müteahhitlerin en ağır cezayı almalarını istedi.
Sezer, şöyle konuştu:
“O kadar çarpık bir yapılaşma vardı ki, en başta da söylediğim gibi bizim iki apartmanımızı birbirine bağladılar. Binanın biri yıkılınca, biri ortada kaldı. Evler çok sağlam değil, yıkılma kararı olan evler vardı, defalarca söylenilmesine rağmen yıkılmadı. ‘Yapılacak’ dediler ama bazı şeyler için acele davranmak gerekiyormuş. Yeni yapılan binalar bile çöktü… İki yıllık bina çöker mi ya? Müteahhitler bu evleri yaparken, hiç mi insanların canını düşünmedi? Yakalanan müteahhitlere en ağır cezaları vermelerini istiyorum. Birçok insanımız öldü. Çocuklarımızın geleceklerini çaldılar.”
“Biz çocuğumuza kıyafet bulamazken, millet buzdolabını götürüyordu”
Son olarak yaşananlardan ders alınmadığını da belirten Naife Sezer, “İnsanlarımız azla yetinmiyor… Şu anda Antakya kötü olduğu halde, ben ve birçok insan çocuğuna kıyafet ararken, meyve suyu ararken, millet buzdolabı almış götürüyordu. Kendi gözlerimle gördüm çamaşır makinesi bile götüren vardı…” ifadelerini kullandı.
“Kalacak yer bakıyoruz…”
Naife Sezer ve iki çocuğu, eşi Murat Damar’ın yardımlarıyla geçtiğimiz gün geçici olarak Kıbrıs’a geldi. 12 yaşında bir kızı, 9 yaşında da bir oğlu bulunan Murat – Naife çifti, şu anda bir işçi evinde kalıyor. Çift, sosyal medyadan çağrı yaparak kiralayabilecekleri bir ev arıyor. Konu hakkında düşüncelerini YENİDÜZEN’e anlatan Murat Damar, “Şu anda bundan sonrası için sağlıklı düşünemiyoruz. Ben 33 yıldır buradayım, eşimi çocuklarım da sağ salim geldi. Şu an için kalacak yer bakıyoruz. Önceliğimiz kalacak yer bulabilmek. Benim istediğim zaten geçici bir süre…” şeklinde konuştu.