Çocuklarımızın sağlıklı geleceği ve külliye!
Bir toplum veya bir millet için, her şeyden daha değerli ve önemli olan nedir?
Çocuklarıdır tabii ki!
-*-*-
Çocuklarının sağlıklı bir şekilde büyümesi ve bunun için de en sağlıklı şekilde beslenmesi, modern devletlerin en başta gelen uğraşıdır!
-*-*-
En sağlıksız beslenen çocukların büyük çoğunluğu; bu konudaki bilimsel verilere bakarsanız, ne yazık ki “Müslüman”dır!
Ve bir çok “devlet”, ya da bir çok “Müslüman Devlet”, çocuklarını beslemek yerine, onlara kutsal kitaplarını ezberletmeyi tercih etmektedir!
-*-*-
Ne acıdır ki, Türkiye’de ve ülkemizde; yoksulluk arttıkça; buna bağlı olarak “Kuran kursu” sayısı da artış gösterebilmektedir…
-*-*-
Size çok basit bir örnek vermek istiyorum…
Ersin Tatar başta olmak üzere; bir çok “siyasetçi”, Lefkoşa’ya külliye inşa ediliyor olmasına alkış tutmuştur…
Bu, elbette kendilerinin siyasi omurgasızlıklarından kaynaklanmaktadır!
-*-*-
Son derece gereksiz veya son derece zamansız yapılmaya çalışılan külliyeye milyarlar harcanırken, ülkede ilkokula, orta okula, liseye giden yüzlerce çocuk, gerektiği gibi beslenememektedir…
-*-*-
Modern, medeni, sağlıklı, ahlaklı bir ülkede çocukların sağlıklı beslenmesi için; “birincil” öneme sahip bir siyaset – özel bir program olmalıdır…
-*-*-
İngiltere’de medya, çocukların obezite sorunu ile ilgili programı 2025’e erteleyen hükümeti topa tutabilmektedir…
Örneğin The Guardian gazetesi konuyu manşetine taşırken, “bu program ne kadar gecikirse, o kadar fazla çocuk, obezite sorunu nedeniyle ileride sağlıksız olma riskiyle karşı karşıya kalacaktır; kalp krizi ve diyabet olasılıkları yükselecektir” diye haber yayınlamaktadır.
-*-*-
Lefkoşa’da, sırf şatafat uğruna, sırf gösteriş maksatlı ve kim bilir, dedikodu gibi olacak ama sırf rant hedefli olarak külliyeyi inşa edenler, inşa edilmesine destek verenler veya sessiz kalanlar; ülkemizdeki çocukların geleceğini düşünmeyenlerdir…
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Mesele, Tatar’ın dediği gibi, “… Türkiye’nin hediyesidir; bir karışamayız ki… Göreceğiz, karşı çıkanlar da yarın tıpış tıpış bu külliyeye girecektir” meselesi değildir!
Mesele, çocuklara okul, çocuklara hastane, çocuklara okulda kahvaltı, çocuklara okulda öğle yemeği sağlamak için yıllarca kullanılabilecek miktarda paranın, gösterişe ayrılıyor olmasıdır…
-*-*-
Sağlıklı kahvaltı bulamayan, tam gün eğitim kapsamında sağlıklı öğle yemeği yiyemeyen çocuklar ne mi yapmalı?
Dua etsinler canlarım benim; dua etsinler!
Külliyeye gidip, camisinde dua etsinler, karınları kesin doyacaktır!
Bizlerin başarı öyküsü!
Turgay Avcı, Ersin Tatar’ın, “ben gördüm” dediği diplomayı dün mahkemeye sunamadı!
Bir diplomayı nasıl olur da Tatar görür ama Avcı mahkemeye götüremez?
-*-*-
Abi, bu memleket bitti!
Abla, bu ülkede gerçekten hayır kalmadı!
-*-*-
Denktaş rahmetliğinin Şener Levent’lere uydurulan casusluk davasında dediği “ben belgeleri gördüm”deki gibi!
Ersin Tatar da, Turgay Avcı’nın diplomasını gördüğünü söylemişti!
Ama aynı Turgay Avcı, dün mahkemeye diplomasının, ders notlarının, kısaca “karnesinin” orijinallerini sunamadı!
Mahkeme 12 Ocak’a ertelendi!
-*-*-
Mesele Turgay Avcı meselesi değildir!
Mesele, “KKTC”nin ne halde olduğudur!
-*-*-
Efendim, ama Turgay bey çok iyi bir insan!
Aksini mi söyledim?
Kesinlikle çok sevdiğim, saydığım bir büyüğümüz!
Bence geçmişteki en başarılı dışişleri bakanlarımızdan da biri; hatta birincisi!
Hiç itirazım yok!
-*-*-
Ama “diploma” da yok!
Ve Cumhurbaşkanı Tatar, olmayan diplomayı gördüğünü iddia ediyor!
-*-*-
Be arkadaşlar; lütfen, ama lütfen; bu ülkeyi, bu toplumu birazcık seviyorsanız, lütfen istifa ediniz…
Etmiyorlar!
Etmemek bir yana, Ersin Tatar, “KKTC bizlerin başarı öyküsüdür” diye açıklamalar da yapıyor!
-*-*-
Ne müthiş bir başarı öyküsü!
Ülkenin üniversitelerinde diploma ticareti yapılıyor ve bu ticareti yapan online üniversitenin bir yönetim kurulu üyesi, şu andaki kabinede bakandır…
Ülkenin üniversitelerinden birinin rektörü, “para aldı” denilerek tutuklanıyor…
Ötekinin yöneticilerine işlem yapılıyor…
-*-*-
Geçen gün de yazdım; kurunun yanında yaşlar da yanıyor ama mesela bir üniversitemiz (mantar cinsi olanlardan), Türkmenlere, 3 bin Euro’ya öğrenci belgesi veriyor – satıyor… Türkmen kardeş de ülkeye geldiğinde çalışma izniyle falan uğraşmak zorunda kalmıyor…
-*-*-
KKTC neymiş?
“Bizlerin başarı öyküsü”!
Öyle diyor Tatar!
-*-*-
Üniversite öğrencisi aç…
Aç öğrenci hırsızlık da yapar, cinayet de işler!
Son cinayette olduğu gibi ikisini birden de yapar!
Sen öğrenciyi bu ülkeye kandırarak getirmişsin…
-*-*-
Haaa o getirdiğin öğrencilerin yaklaşık 500 tanesi şu anda hapiste!
Hapishanede 930 mahkum ve tutuklu var; yarıdan fazlası Afrika ve Asya’dan ülkeye gelen ya da getirilen “öğrenci”!
-*-*-
KKTC’de bu yılın sadece ilk on ayında kesilen çeklerin yaklaşık bir milyar TL’liği karşılıksız çıktı!
Ülkede ilaç kalmadı!
Kalanlar çok pahalı!
Rüşvet iddiaları ayyuk!
Vatandaş temel gıdaya ulaşamaz halde!
-*-*-
Neymiş?
“KKTC, bizlerin başarı öyküsüymüş!”
Ne büyük bir başarı öyküsü!
Kaçak öğrenci, kaçak araç sürücüsü, kaçak araç, kaçak insan, kaçak devlet!
Başarı öyküsü!
-*-*-
Üniversitelerin üzerindeki en önemli kurumun başındaki kişinin diploma ile ilgili mahkemesi sonuçlanır ve 12 Ocak 2024’te yargıç, Turgay Avcı için “eneşi diploma” derse; Cumhurbaşkanı Tatar, “gördüm” dediği şeyin ne olduğunu, nasıl açıklayacak çok merak ediyorum!
Ne gördüyse!!!
Bir şey gördü herhalde ki “diploma” sandı!
Bahçelerde maydanoz!
CTP Lefkoşa Milletvekili Devrim Barçın dün sabah Sim Tv’de konuğumdu…
Orada açıkladı…
Sene 2022…
TC Devleti, KKTC Devleti’ne 1,2 milyar TL para gönderdi!
Barçın, belgeleriyle anlattı…
-*-*-
Aynı yıl içerisinde KKTC, Türkiye’ye yaklaşık 1,5 milyar TL’lik mal sattı.
-*-*-
Ve yine aynı yıl, Türkiye, KKTC’ye kaç paralık mal satışı gerçekleştirdi?
38 milyar TL!
-*-*-
Başka?
Dahası var!
KKTC’ye Türkiye’den TL olarak gönderilen “maddi katkı”, tabii ki “kredi” olarak kaydediliyor!
TL olarak gelen bu katkı, geldiği günkü kurdan Amerikan dolarına çevriliyor!
-*-*-
Mesela, Barçın’ın anlattığına göre, 7 milyar TL civarındaki kredi; 2020’den bu yana; durduğu yerde, dolara çevrildiği için, olmuş 120 milyar TL!
-*-*-
Barçın diyor ki; “Bu, Türkiye’nin suçu değildir; bizim yönetimlerimizin suçudur”…
Ben ortada zaten suçlu aramadım!
Çünkü suçluya gerek yok; bunun adı “sömürü”dür!
-*-*-
Ne mi yapalım?
Çok basittir yapacağımız; Kıbrıs sorununu çözelim canlarım benim!
Yoksa sorunu çözersek Rumlar bizi kesecek mi?
-*-*-
Neyse… Daha fazla yazmayayım ama bazı durumlarda “kesilmek”, sanki şeyden daha iyidir!
Şeyden canım!
Şey, şey!
Anladınız siz!
Bahçelerde maydanoz!