“Çocukların % 83’ü kayıt hakkı kazanamayacak"
Kolej giriş sisteminin aileleri ekonomik olarak yıprattığını belirtem KTÖS Eğitim Sekreteri Burak Maviş, öğrenci nüfusunun 1/7’sinin faydalanabileceği bir sisteme milyonların akıtıldığını kaydetti.
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Eğitim Sekreteri Burak Maviş, kolejlere giriş sınavlarını eleştirerek, çocukların ilgi, yetenek, beceri ve potansiyellerine göre değerlendirilip, yönlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Maviş yaptığı yazılı açıklamada, 2020-2021 eğitim öğretim yılı için Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na “bu yanlış uygulamadan vazgeçmesi çağrısında” bulundu.
Kolej giriş sınavlarının kaldırılması talebinin bu okulların kapatılması anlamına gelmediğini belirten Maviş, yabancı dil öğretimine ağırlık veren kolej müfredatının devam etmesi ve kamusal eğitim içerisinde yaygınlaştırılarak daha fazla çocuğun bu fırsata ulaşması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini kaydetti.
Kolej giriş sisteminin aileleri ekonomik olarak yıprattığını belirten Maviş, öğrenci nüfusunun 1/7’sinin faydalanabileceği bir sisteme milyonların akıtıldığını kaydetti.
Maviş, ilkokul beşinci sınıflarda çağ nüfusunun 3 bin 700 (3 bin 191/kamu okulları) civarında olduğunu kolej sınavlarının ilk oturumuna 1978 (1729 kolej/249 ilahiyat) öğrencinin kayıt yaptırdığını kaydetti.
“Çağ nüfusunun yüzde 53’ü sınava kayıt yaptırırken, sınava kayıt yaptıranların yüzde 31’i, çağ nüfusunun ise yüzde 17’si kolejlere kayıt hakkını kazanabilecek.”
“Yüzde 17’si kayıt hakkı kazanacak”
Yarışmacı sınav sonucunda, Haziran ayında 620 öğrencinin kolejlere kayıt hakkı kazanacağına işaret eden Maviş, çağ nüfusunun yüzde 53’ünün sınava kayıt yaptırırken, sınava kayıt yaptıranların yüzde 31’inin, çağ nüfusunun ise yüzde 17’sinin kolejlere kayıt hakkını kazanabileceğini, ilahiyat kolejini dışarı çıkararak oranlara bakıldığında ise yüzde 13,5 oranına ulaşıldığını ifade etti.
“Telafisi mümkün olmayan travmalar…”
Kolejlere giriş ile ilgili çoktan seçmeli sınavın ilk oturumu gerçekleştiğini anımsatan Maviş, “Çocukları yarıştıran bu sistemin kazananı olmayacağı gibi, bu sistem çocukları, öğrencileri ve okulları başarılı/başarısız diye ayrıştırmaya devam edecektir” dedi.
Çocukların ilgi, yetenek, beceri ve potansiyellerine göre değerlendirilip, yönlendirilmesi gerektiğini kaydeden Maviş, 2020-2021 eğitim öğretim yılı için bakanlığa “bu yanlış uygulamadan vazgeçmesi için” çağrıda bulundu.
Maviş, çocuk psikolojisi ve pedagojisine göre kullanılan çoktan seçmeli testlerin, öğrencilerin belli bir konu üzerinde düşünme, düşündüklerini yazılı ve sözlü olarak ifade etme, yaratıcılıklarını ortaya koyma, eleştirel düşünme, yorumlama, çözümleme ve konu üzerinde değerlendirmelerde bulunmasına olumsuz etki ettiğini kaydetti.
Maviş, “Kolej giriş sınavları eğitimde yozlaşmaya neden olmakta, öğretmenliği teknisyenliğe çevirmekte, aileleri yanlış tutumlar içine sürüklemekte ve çocuklara telafisi mümkün olmayacak ölçülerde travmalar yaşatmaktadır.” iddiasında bulundu.
“İlkokul beşinci sınıflarda çağ nüfusu 3700 (3191/kamu okulları) civarında. Kolej sınavlarının ilk oturumuna 1978 (1729 kolej/249 ilahiyat) öğrenci kayıt oldu. Yarışmacı sınav sonucunda, Haziran ayında 620 öğrenci kolejlere kayıt hakkı kazanacak.”
“Çocukların yüzde 83’ü kayıt hakkı kazanamayacak"
Maviş, şöyle devam etti:
“İlkokul beşinci sınıflarda çağ nüfusu 3700 (3191/kamu okulları) civarındadır. Kolej sınavlarının ilk oturumuna 1978 (1729 kolej/249 ilahiyat) öğrenci kayıt oldu. Yarışmacı sınav sonucunda, Haziran ayında 620 öğrenci kolejlere kayıt hakkı kazanacak. Çağ nüfusunun yüzde 53’ü sınava kayıt yaptırırken, sınava kayıt yaptıranların yüzde 31’i, çağ nüfusunun ise yüzde 17’si kolejlere kayıt hakkını kazanabilecek. İlahiyat Koleji’ni dışarı çıkarıp oranlara yeniden bakarsak, bu oran yüzde 13,5 olacaktır. 31 öğrencinin başvurduğu Lefke Gazi Lisesi’ne başvuranların 25’i, 249 öğrencinin başvurduğu İlahiyat Koleji’ne ise 120 öğrencinin alınacak olması ölçme değerlendirme sisteminin yanlışlığını ortaya koymaktadır.
Buna göre yüzde 83 oranında öğrenci, kolejlere kayıt hakkı olmamasına rağmen, bu yarışın stresini sınıfları içinde hissetmektedir. Şu an ki sistem çoğunluğun ilgi, beceri ve yeteneklerini görmezden gelerek, yüzde 16’nın kayıt hakkı kazanabileceği çoktan seçmeli sınavlara endekslenmiştir.”
“Kolejlerin temel amacı yabancı dil öğretimi olmalıdır”
Maviş, kolejlerin kuruluş felsefesinin yabancı dil öğretimi ve üçüncü dünya ülkelerine öğrenci göndermek olmasına rağmen “dayatma bir felsefe ile açılan İlahiyat Koleji ve sistem içerisinde oluşturulan ÖSYS sınıflarının” bu felsefenin dışına çıkarak kolej eğitim programlarının hedefini anlamsızlaştırdığını ileri sürdü.
V. Eğitim Şurası’nda alınan kararlara değinen Maviş, bu doğrultuda İlahiyat Koleji’nin programının laik ve bilimsel bir anlayışa dönüştürülmesi ve ÖSYS sınıfları uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğini savundu.
Maviş, yabancı dil öğretiminin, tüm okullar için takip edilen bir eğitim programına dönüştürülmesi gerektiğini belirtti.
“Çocuklar psikolojik, aileler ekonomik olarak yıpranıyor…
21-24 bin TL’lik rant piyasası oluştu”
Kolej giriş sisteminin aileleri ekonomik olarak yıprattığını belirten Maviş, öğrenci nüfusunun 1/7’sinin faydalanabileceği bir sisteme milyonların akıtıldığını kaydetti.
Maviş, şöyle devam etti:
“Dershanelere ve özel derslere giden öğrenci oranın (3/4/5.sınıf) 3 bin 500 ile 4 bin arasında olduğu belirtilmektedir. Yıllık dershane ücretlerinin 6 bin TL olduğunu gerçeğinden hareket edersek toplamda 21 milyon ile 24 milyon arası bir rant piyasası oluşmuştur. Taşımacılık ve yemek hizmeti ile bu rakam 32 milyona ulaşmaktadır. Bununla birlikte A-Level, IGCSE, GCE’lere hazırlananlar, ek özel ders alanlar, Grade’lere hazırlananlar ve üniversiteye hazırlananları da hesaba katarsak, özel derslere harcanan miktarların korkunç boyutlara ulaştığını ve kayıt dışı ekonominin bir parçası olduğunu görürüz.”
Maviş, kolej giriş sistemine alternatif olabilecek olan V. Eğitim Şurası’nda alınan kararları şöyle sıraladı:
“Öğrencilerin yönlendirilmesi; toplumsal ihtiyaçları da gözetecek şekilde değişen ve gelişen yaşam şartlarında bireyin çevresi ve olanakları hakkında bilgi edinmesi, kendisini tanıması ve geleceğini planlaması için doğru kararlar vermesine yardımcı olacak ilgi, istek ve becerileri esasına göre yapılmalıdır. Bu esas kapsamında öğrencilerin yönlendirilmesi şu temel ilkelere göre düzenlenmelidir:
a. Yönlendirme, tüm öğrencileri kapsayacak şekilde olmalıdır.
b. Yönlendirme, öğrencinin okula ve topluma uyumunu sağlamakla başlayıp, onun eğitimini bilinçli bir çizgide sürdürmesini hedefleyen, geleceğini belirleyecek meslek seçimine kadar varan geniş bir yelpazeyi içermelidir.
c. Yönlendirme, rehberlik hizmetinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilip okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kademeleri boyunca devam eden bir süreçtir. Bu kapsamda okul öncesi ve ilkokullar da dahil olmak üzere tüm öğretim kademelerinde Psikolojik Danışman ve Rehberlerin görev alması sağlanarak rehberlik hizmetleri güçlendirilmelidir.
d. Yönlendirme, ülke sınırları ile sınırlandırılmadan, ülkemizin yaşaması muhtemel her türlü değişim ve gelişim dikkatle izlenerek ulusal ve uluslararası düzeyde ortaya çıkabilecek gelişmeleri dikkate almalıdır.
e. Öğrenciyi merkeze alan ve onunla ilgili her kesimin ortak anlayışını içeren demokratik ve insancıl bir yapıda olmalıdır.
f. Yönlendirme; akademik, zihinsel, sosyal ve psikolojik yönlerinden hiçbirini ihmal etmeden, öğrenciyi tüm yönleriyle tanımayı ve geliştirmeyi amaçlamalıdır.
5. Yukarıda belirtilen “yönlendirme” ilke ve esaslarından hareketle öğrencilerin kademeler arasında geçişlerinde; yarışmacı bir anlayışla yürütülen müfredat odaklı sıralama sınavları yerine, beceriye dayalı düzey belirleme amaçlı çok boyutlu ölçme-değerlendirme teknikleri ile toplanan bilgilerin kullanılması sağlanmalıdır.
Özetle Güzel Sanatlar ve Kolej programlarına 6.sınıftan itibaren başlanmasına devam edilmelidir; kolejlerde sadece GCE, IGCSE ve A-Level programları uygulanmalıdır; ilkokul sonrasında kolejlere giriş yanında ortaokullardaki farklı program koridorlarıyla yaratılacak yatay ve dikey geçişlerle kolejlere girmede fırsat eşitliğinin yaratılmalıdır; kolejlerin mevcut yapısının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir olmayan bugünkü kolejlere giriş sisteminin çağdaş anlayışlara uygun bir şekilde kademeli olarak değiştirilerek süreç temelli bir değerlendirme sistemi ile öğrencilerin ilgi, istek ve yeteneklerine göre yönlendirilmesinin sağlanmalıdır; İlahiyat Koleji’nin programı değiştirilmelidir.”
“Çocuk odaklı düşünelim”
KTÖS Eğitim Sekreteri Burak Maviş, kolej giriş sınavlarının kaldırılması talebinin bu okulların kapatılması anlamına gelmediğini belirterek, yabancı dil öğretimine ağırlık veren kolej müfredatının devam etmesi ve kamusal eğitim içerisinde yaygınlaştırılarak daha fazla çocuğun bu fırsata ulaşması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini kaydetti.
Öğrencilerin kolejlere ve kolej müfredatına geçişi için çağdaş ve bilimsel düzenlemelerin derhal hayata geçirilmesi, kolej müfredatının çağ nüfusunun daha yüksek oranda ulaşabileceği bir şekilde yaygınlaştırılması gerektiğine işaret eden Maviş, mevcut kolej giriş sistemine alternatif yöntemlerin tüm paydaşların katılımıyla tartışılmasını talep etti.
“Çocukların yarışacağı değil, eşit şekilde ulaşabileceği bir kolej giriş sistemi istiyoruz” diyen Maviş, sendikanın önerileri ve eğitim şurasında alınan kararlar ile öğrencilerin bu stresten kurtulacağını, yaparak yaşayarak öğrenme ilkesini ön planda tutarak eğitim hayatlarını yönlendirebileceklerini belirtti.