“Çocukluğumdan beri göçebeyim”
Cazdan popa, reggae’den rock müziğe kadar müzikal yelpazenin birçok türünde kendini ifade eden Fikri Karayel, 7 yıl önce verdiği Türk Sanat Müziği konserini Lefkoşa’da daha geniş bir saz ekibi ve repertuarla tekrarladı.
Murat OBENLER
Cazdan popa, reggae’den rock müziğe kadar müzikal yelpazenin birçok türünde kendini ifade eden Fikri Karayel, 7 yıl önce verdiği Türk Sanat Müziği konserini Lefkoşa’da daha geniş bir saz ekibi ve repertuarla tekrarladı. Geliri Lefkoşa Hayvan Barınağı’na giden bu konser vesilesiyle Fikri ile buluşarak farklı konulara değindiğimiz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
“Dönülmez Akşamın Ufkundayım” parçası benim için uyandırıcı oldu. Türk pop müziğini anlamak için TSM’ni de anlamak önemlidir
İki yıl önce “Uzaktan” albümün sonrasında buluşup bir röportaj yapmıştık. Şimdi de “Fikri Karayel’in Türk Sanat Hadisesi” konseri sonrasında buluşuyoruz. 7 yıl önce de Lefkoşa’da bir TSM konseri vermiştin. Nedir bu hadisenin hikayesi?
Fikri Karayel: TSM ile ilgilenmediğim, bu müziği araştırmadığım zamanlara bakacak olursak çoğu insan gibi ben de TSM ile çok bilgiye dayanmayan bir ilişki içindeydim. “Dönülmez Akşamın Ufkundayım” parçası benim için uyandırıcı oldu. TSM’nin neler içerebileceğiyle ilgili o parça beni uyandırdı. Kayıtların kalitesinden kullanılan dile ve melodilere, özellikle Münir Nurettin Selçuk’un tavrı, tarzı beni tavlayan bir müzik oldu. TSM’nin köklü geçmişini düşündüğümüzde ne kadar zengin bir tür olduğu gözlemleniyor. Bir müzik türünün popüler denebilecek kadar hayatta kalması benim için büyük bir olaydır. Türk müziğinin de en kaliteli edebiyatı, en süslü, en iyi melodilerinin olduğu tarz olarak TSM beni etkiliyor. Türkiye’de geriye kalan türlerin buradan evrimleştiğini görüyorum. Örneğin Sezen Aksu’nun dörtlükleri bir meyan içermektedir ve Türk pop müziğini anlamak için TSM’ni de anlamak önemlidir.
“Üslup açısından TSM gerçekten zariftir ve özellikle son yıllarda bu zarifliğe ihtiyaç duyuyoruz. TSM meyhanelere, tavernalara mal edilir ama ben TSM’ni daha kaliteli yerlerde düşünüyorum”
Bugünkü Türkiye’ye baktığımızda Anadolu topraklarında yaşamış çok çeşitli kültürlerin müzikal etkilerini görmekteyiz. TSM de bunların en köklü dallarından birisi olarak müzik yaşamımızı zenginleştiriyor. Tam olarak nereye oturuyor TSM?
Saray müziği, Hafif Batı Müziği, Mısır Müziği, Arap Müziği, Bizans müziği, Ermeni müziği ve daha birçokları Anadolu topraklarında icra edilmiş ve edilmektedir ancak TSM en iyi Türkçe güftelerin yazıldığı, kaliteli edebiyatın kullanıldığı ilk durumdur. Arabesk de güzel olabilir ama bana göre daha çilekeştir. TSM çok daha tatlı olarak, insan ruhuna nüfuz edebilecek incelikte icra edilir. Üslup açısından TSM gerçekten zariftir ve özellikle son yıllarda bu zarifliğe ihtiyaç duyuyoruz. O ahenge, o zarifliğe, o kibarlığa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum ve hem kendimin ihtiyacı olduğu için hem de seyircinin de ihtiyacı olduğunu düşünerek bu konseri hazırlamaya giriştik. TSM meyhanelere, tavernalara mal edilir ama ben TSM’ni daha kaliteli yerlerde düşünüyorum. O mekanlarda çalındıkça TSM de Arabeskleşmeye başladı. Bu algılardan da kurtarmak adına 2. Bir girişim yaptık.
“TSM benim karakterime tam oturdu. Gökkuşağının renk çeşitliliği gibi farklı tarzları müzikal yaşamımda ön plana koyuyorum”
Saygın bir örnek ortaya koyarak “TSM böyle olmalıdır. Ona ortamı ile seyircisi ile yakışan budur. ” da demek istedin bir başka yönden bakacak olursak.
TSM’ni benim icra ettiğim şekilde, daha müzikal açıdan icra etme konusunda başka müzisyenlere de bir ilham oluşturursa ne mutlu bana. Bize yüklenen müzikler dışında özgürce istediğimiz, hissettiğimiz, yükseldiğimiz herhangi bir tür müziği yapma anlamında da bu konser ilham olsun. Gökkuşağının renk çeşitliliği gibi farklı tarzları müzikal yaşamımda ön plana koyuyorum. Yıllardır pop, rock, reggae, blues, caz ve sanat müziği gibi türler seslendiriyorum. TSM benim karakterime tam oturdu. Ben de müzikten elimden geldiğince beslenmeye çalışıyorum. Tabağa ne kadar farklı türler koyarsanız o kadar güzel olacağını düşünüyorum.
“7 yıllık araya ben de inanamıyorum. Bu TSM konseptini insanlara ulaşılabilir kıldık ve bunu daha sık insanlarla paylaşacağız. Yakın zamanda tekrarı olacak”
İki TSM konseri arasında 7 yıl var. Bu uzun bir süre değil mi?
“Dönülmez Akşamın Ufkundayım” şarkısını tekrar tekrar dinledikten sonra o eseri söyleyebileceğime kanaat getirip söyledim. Daha sonra başka hangi eserleri icra edebileceğimi düşündüm. Sonrasında Atakan Sarı hocamız ile oturup rakı eşliğindeki konuşmamızdan konser fikri çıktı. 7 yıl önceki ilk konser için iyi bir ekip kurup bir yıl kadar çalıştık. İki konser arasında askere gittim, Covid oldu, Yol çıktı, tekliler çıktı, Türkiye’ye taşındım. İkincisini karar verdikten sonra daha hızlıca çalışarak bu hadiseyi ortaya çıkardık. Şimdi de birçok teklif alıyoruz. Bu TSM konseptini insanlara ulaşılabilir kıldık ve bunu daha sık insanlarla paylaşacağız. Yakın zamanda tekrarı olacak. Bu benim müziğimin ana projesi değil tabi ki. Çok iyi bir egzersiz diyebiliriz. Diğer projelerin arasına sıkışmasını istemediğim değerli bir egzersizdi. 7 yıllık araya ben de inanamıyorum ama kesinlikle bir 7 daha sürmeyecek. Hatta bu yaz bir konser daha olabilir.
“Şimdiki ekibimiz Türk Sanat dünyasının baş karakterlerinden oluşuyor. Bu büyük isimlerle çalışmak bende stres yarattığı kadar gelişimime de büyük katkısı oluyor”
İki konsere baktığımızda hem solistte hem sazlarda hem konseptte ilerlemeler olduğunu rahatça gözlemliyoruz.
İlk konserdeki kadromuzda da çok değerli hocalarımız, çok sevdiğim dostlarımız vardı ve onlarla çalışmak da büyük bir onurdu ama şimdiki ekibimiz Türk Sanat dünyasının baş karakterlerinden oluşuyor. Bora Dicle, Turay Dinleyen, Altan Gözetlik, Barış Durak gibi üstadların önünde söylemek benim için onurdu. Tuğçe Pala’ya da eşliği ile kattıklarından dolayı teşekkür ederim. Kalite anlamında daha ileriye gittiğimizi söyleyebilirim. Bu büyük isimlerle çalışmak bende stres yarattığı kadar gelişimime de büyük katkısı oluyor.
“İnsanlar TSM’ni bana yakıştırmaya ve ilgi göstermeye devam ettiği sürece alıştığımız Fikri Karayel sürecinin içine bu müziği de entegre edebiliriz”
TSM evreni seni bir müzisyen olarak tamamıyla içine çekme ihtimali var mıdır?
İnsanlar TSM’ni bana yakıştırmaya ve ilgi göstermeye devam ettiği sürece alıştığımız Fikri Karayel sürecinin içine bu müziği de entegre edebiliriz. Belki konserlerimizde birkaç TSM parçası gelenek haline gelebilir.
“Keşke insanların TSM’ne o derece talepleri olsun da ben de seve seve gidip söyleyeyim. Uzun süreli teklifi değerlendirmeye alırdım”
Fikri Karayel’e bu projesiyle bağlantılı uzun soluklu bir tur, sürekli program vb. gibi bir teklif gelse düşünür müsün?
Keşke insanların TSM’ne o derece talepleri olsun da ben de seve seve gidip söyleyeyim. Benden önce o listede solist olarak yer alacak çok değerli insanlar olduğunu düşünüyorum. Ben bu teklifi değerlendirirdim. Bir yıl TSM ile aktif uğraşsam artık keyiften uçardım herhalde. Bu benim ağır ağır demlendiğim, öğrenme amaçla girdiğim bir projedir.
“Biz insanlarda oluşan kalıp TSM algılarını da kırmak istedik. Şarkıları da makama göre değil de enerjiye göre sıralarım. Bence her TSM konseri “Alaturka” ile başlayıp “Dönülmez Akşamın Ufkundayız” ile bitmelidir ”
TSM dediğimizde okyanus modeli derin bir denizden bahsediyoruz. Siz repertuarı oluştururken nelere dikkat ettiniz, öncelik verdiniz?
Repertuarı oluşturmak (özellikle eleme süreci) çok zor oldu. 100’ün üzerindeki büyük listeden 60 parça ile başlayıp listeyi 25’e indirdik. Biz insanlarda oluşan kalıp TSM algılarını da kırmak istedik. Ben makamlar üzerinden değil de Fikri’nin konserlerindeki gibi duygu boyutuyla TSM’ne yaklaşmak istedim. Şarkıları da makama göre değil de enerjiye göre sıralarım. Programa alaturka ile başladık, farklı duygularla giderek başarıyla sonlandırdık. İnsanları heyecan boyutuyla da konserde tutuğumuz görmek bizi çok mutlu etti.
İlk konserde biraz daha TSM’den okumak istediklerimi okumaya özen gösterdim ama bu defaki repertuarda biraz daha hafiften giderek bilindik parçalara yer verdik. Bu programda Ömrümüzün Son Demi, Söyleme Bilmesinler, Avuçlarında Hala Sıcaklığın Var, Rindlerin Akşamı, Kalamış, Sazlar Çalınır, Alaturka, Yine Mi Çiçek, Kalbim Egede Kaldı gibi parçalar vardı. Bence her TSM konseri “Alaturka” ile başlayıp “Dönülmez Akşamın Ufkundayız” ile bitmelidir.
Bu bilindik parça tercihimiz sonucunda böylece eşlikler biraz daha güçlü oldu, keyifler hep yerindeydi. Bunu böyle devam ettirmeyi düşünüyoruz.
“Üstatların önünde müzik icra etmek çok stresliydi. Şarkı sözlerini de bilen gençlerin konserdeki varlığı beni çok mutlu etti”
Sen nasıl bir duygu içerisindeydin, stres oldun mu, heyecan derecesi nasıldı?
Son ana kadar stres yaptım çünkü arkamdaki isimlere baktığımda “Ne haddime” oluyorum. Seyirci çok fark etmese bile bazı ufak hatalarda dünyanın sonu gelmiş gibi hissettim. Üstatların önünde müzik icra etmek çok stresliydi. Benim yaşımdan fazla TSM dinleyen bir kitlemiz vardı. Konserde sözleri de bilen gençlerin varlığı beni çok mutlu etti. Onlara telefonlarla sunulan sayısız bilgi, imaj, medya vs. düşündüğümde bu güzel katılımı mucizevi bulurum. Bizim konserlerimizde göremediğimiz 50-60 yaş üzeri değerli misafirlerimiz de bizi çok sevindirdi.
“Hayvanlar konusunda çok hassasım. Konserin gelirinin Barınaktaki hayvanlara dokunabilmesi beni de seyirciyi de mutlu etti. Hayvan satın almayalım, sahiplenelim”
Konserin gelirini de çok değerli bir yere bağışladınız. Sizin çok iyi bir hayvan sever olduğunuzu biliyoruz. Hatta evde hayvanlarınız da var. LTB Hayvan Barınağı’ndaki sevimli dostlarla bağlantınız nasıl kuruldu?
Ben hayvanlar konusunda çok hassas birisiyim ve hayvan haklarını her zaman gündemde tutmaya çalışırım. Evimde benim de 2 kedim(Asil hanım ve Misi), 3 köpeğim(Oğluş var, Anne Brandy ve yavruları Caferlirenk, caferbonci, boncirik, boncikong) ve sayısız kuşum var. Zaman zaman onların ihtiyaçlarının karşılanması için düzenlenen organizasyonlarda sahne alırım. Başkan Harmancı ile Maraton sırasında konuşurken projenin LTB bağlantısının ilk adımı atılmıştı. LTB’nin katkısı ile bu konseri hayata geçirebildik. Projemizi, müzisyenlerimizi en iyi şekilde ağırladılar. Tabi Nicosia Group ve Telsim’in de katkıları oldu. Bu konserin gelirinin Barınaktaki hayvanlara dokunabilmesi beni de seyirciyi de çok mutlu etti.
Türkiye’de köpekler ile ilgili büyük tartışmalar da yaratan rahatsız edici gündemin içinden geçtiğimiz bugünlerde Kıbrıs Türk seyircisinin konsere katılım göstererek bu konuya da sahip çıkması benim için ayrı bir gurur kaynağı oldu.
Barınaklar hayvanların geçici olarak bakımının yapıldığı yerdir ve orda bir devir olması gerekir. Ben hayvan sever tüm insanlarımıza “Gidip siz de bir sevimli dostu sahiplenin” çağrısı yapmak isterim. Hayvan satın almayalım, sahiplenelim.
Türkiye’de Brassolist Borusan ile verdiğin konserler dizisi de yine senin farklı türlerdeki gezintinin bir parçasıydı. Onu da senden dinlemek isteriz…
Türkiye’de Brassolist Borusan ile Ankara CSO’da konserler verdik. Caz Ensemble ile konserler verdik. Jülide Özçelik ve Ceren Gündoğdu da projenin içindeki isimlerdi. Brassolist ile de güzel bir ilişkimiz oluştu. Davul dışında tamamen brasslardan oluşan grup ile hem türkülerin dünyasında hem de caz dünyasında turladık. Klarnetçi Selin Gürol ile ben konsere solist olarak katıldık.
“Her şeyin akustik versiyonunu duymaktan çok sıkıldım. Ben müzikal zenginliğe, renkliliğe inanırım”
Akustik bir denemen de olmuş muydu İstanbul’da yoksa yanlış mı hatırlıyorum?
Yok akustik işine girmedik. Her şeyin akustik versiyonunu duymaktan çok sıkıldım. İnsanlar akustiğin bir samimiyet yarattığına inanıyor, lojistiği kolay ama her şeyi de bir gitar ile çalınca olmuyor. Ben müzikal zenginliğe, renkliliğe inanırım. Bana akustik biraz tembel işi geliyor. Düzgün, hakkıyla yapıldığında hiç de kolay bir iş değildir ama kötü yapıldığında da bütün kusurları açık eden bir iştir.
“Defne Samyeli’nin “Ben slogancı değilim” adlı yazısını çok beğendim. Araştırmacı olmak gerekir. İnsanların herhangi bir temel hakkının çiğnendiği, birinin diğerinden aşağı görüldüğü bütün kafa yapılarını kınarım”
Senin hayvan hakları kadar insan haklarına, azınlık haklarına, özel gereksinimli bireylerin haklarına da, özgürlüklere, demokrasiye de duyarlı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Ülkemiz ve dünyadaki meselelerle ilgili duruşunu da merak ediyorum. Herkesin bir sorumluluğu olması gerektiğine inanıyorum. Örneğin Filistindeki katliam sende nasıl karşılık buluyor?
Filistindeki ateş, insanlık dramı ve çekilen acılar, Sudan’daki savaş, Mynmar’daki iç savaş, Ukrayna savaşı, Afganistan’daki kadınların durumu, kız çocuklarının eğitim haklarının ellerinden alınması, Doğu blokundaki her türlü medya yasakları ve diğerleri hep gündemimdedir. Defne Samyeli’nin geçenlerde yazdığı “Ben slogancı değilim” adlı yazısını çok beğendim. Araştırmacı olmak gerekir. Filistin'de 100 yıllık bir savaş vardır. Kültür, din ve politik bir çatışma yaşanıyor. İnançlar da kötü ellerde insanları birbirine düşürmek için kullanılıyor. Bu kötü ellerin ve düşüncelerin benim ülkeme de yaklaşmalarından çok korkuyorum. İnsanları araştırmaya ve öyle fikir ortaya koymaya davet etmek isterim çünkü medya da bu bilgi eksikliğinden faydalanarak insanları farklı yönlere yönlendiriyor. Ciddi bir algı yönetimi her yere yayıldı. İnsanlar uyanık olsun. İnsanların herhangi bir temel hakkının çiğnendiği, birinin diğerinden aşağı görüldüğü bütün kafa yapılarını kınarım ve bizden uzak durmalarını dilerim.
“Filistindeki duruma çok üzülüyorum. Barış için yapılan bir projenin seve seve parçası olurum”
Somut olarak sorayım: Filistin için bir dayanışma konseri olsa katılır mısın?
Filistindeki duruma çok üzülüyorum. Barış için yapılan bir projenin seve seve parçası olurum.
“Ciddi anlamda kalabalıklaşıyoruz, trafik çok kötü durumda, şehir planlama çok kritik bir safhadan geçiyor, yangınlar çok canımızı yakıyor. Ormanlarda piknik yapılmasının derhal yasaklanmasını bekliyorum ”
Dışarı bakarken Kıbrıs'taki bitmeyen çilemiz ile ilgili neler söylemek istersin?
Burası cennet gibi bir ülkedir ve ciddi yatırımlar olmaya başladı. Ciddi anlamda kalabalıklaşıyoruz, trafik çok kötü durumda, şehir planlama çok kritik bir safhadan geçiyor, dikkatli olmamız gerekiyor. Çok kültürlü bir ülke olmaya doğru gidiyoruz. Benim için güzel bir şey ama onun da bir sınırı olması gerekir. Doğamıza saygılı bir şekilde inşaat sektörünün de hareket etmesini arzuluyorum. Yangınlar çok canımızı yakıyor. Ormanlarda piknik yapılmasının derhal yasaklanmasını bekliyorum.
“Çocukluğumdan beri göçebeyim ve bu bir yaşam tarzı haline geldi”
Senin İstanbul ve Kıbrıs(Bostancı) arasında ikili bir yaşamın var. Bu bir zenginlik mi yoksa dert midir senin için?
Çocukluğumdan beri göçebeyim ve bu bir yaşam tarzı haline geldi. 4-5 yılda bir içimde bir taşınma hissi geliyor. 6 yıldır taşındığım İstanbul’da Türk müziğinin yakınında olmak benim için heyecanlı ve sürprizlerle ilerliyor. Kıbrıs ne kadar bana huzur verse de orada işin merkezindesin.
“Hem bilindik şarkılarımdan 1-2 tanesi hem de farklı müzisyenlere verdiğim bestelerin ilk kez benim tarafımdan yapılmış yorumlarının olduğu bir Youtube projesi çektik”
Bizlerin bilmediği ne gibi güzel sürprizler var?
Şu anda bir Youtube projesi çektik. Albüme en yakın çalışma bu oldu. Geniş bir ekiple, zengin bir enstrüman ile çalıştık. Hem benim bilindik şarkılarımdan bir iki tanesi var hem de Merve Özbey, Hande Yener, Murat Boz’a verdiğim bestelerin ilk kez benim tarafımdan yapılmış yorumları var. Bu projenin ilk şarkısı Spotify üzerinden dinleyici ile buluşacak. Genco Arı ile bir prodüksiyona girdik. Birlikte bir şarkı yapıyoruz.
“Kısmetse son nefesime kadar müzikal olarak hayatıma ve insanların hayatına yeni bir şeyler katmaya çalışacağım”
Albüm devrinin kapanıp Amazon, Apple Music, , Spotify gibi müzik uygulamaları üzerinden beğenilerin kriter haline geldiği bir zamana geldik. Senin 167 ülke, 1, 5 milyon dinleyici, 9 milyon canlı yayın(görüntülenme) rakamın çok iyi duruyor.
Benim için de iyi rakamlar bunlar. Her bir dinleyene ilgi gösterip dinledikleri için, sevgileri için teşekkür ederim. Ne kadar çoğalırsak o kadar mutlu olurum. Kısmetse son nefesime kadar müzikal olarak hayatıma ve insanların hayatına yeni bir şeyler katmaya çalışacağım.