1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Çocukluğumuz Oyunları, Düzen ve Özgürlük
Çocukluğumuz Oyunları, Düzen ve Özgürlük

Çocukluğumuz Oyunları, Düzen ve Özgürlük

Çocukluğumuz Oyunları, Düzen ve Özgürlük

A+A-

 

Serap Kanay
[email protected]

Gelenektendir,  her yeni bir yıla girerken hepimiz özelde kendimiz, genelde ailemiz, yakınlarımız ve belki de ülkemiz  için daha iyiyi, daha güzeli, daha çok bereketi, kısacası daha mutlu bir yılı düşünür öyle dileriz. Bu doğrultuda da bazı sözler veririz kendimize, bu yıl neler yapıp yapmayacağım diye,  bazılarımız listeler bile hazırlar yıl içinde başarılabilenleri tiklemek için. Hepimizin bu yılki dileklerinin gerçek olabilmesi adına ben de, kritik zamanlardan geçen ve belki de, nihayet, gerçek değişimin eşiğinde olan güzelim Kıbrısımız ve de dünyamız için, doğruya, temel taşı sevgi olan, huzur ve barışa dair günlerle dolu  sağlıklı, bir yeni yıl diliyorum. Memleketimizde bu dileklerime bireyler ve toplum olarak biraz yardımcı olmamız gerektiğine inanıyorum. Bu yardımı da en iyi şekilde yapabilmenin bir yolunun, geçmişimizden bugüne ve bugünümüzden geçerek geleceğimize uzanabilecek bu yolculukta büyük küçük birlikte oyun oynamaktan geçtiğini savunuyorum. Aşağıdakileri dinlerseniz neden böyle düşündüğümü göreceksiniz.

Oyun Nedir ?

Oyun ve oynamak en doğal bir davranış biçimi, aynı zamanda etkili bir öğrenme ve paylaşma işlevidir.  İnsan gelişim ve evriminin en temel  ve en etkili öğesi olan oyun. Hem eğitim hem öğrenimdir. Oynamak gelişimimiz için bir gereklilik, kendimizi ifade için bir araç,  birbirimizle iletişim için, bir yöntemdir. Oynamak önce düşünmek,  sonra anlamak ve anlaşmak, bundan dolayı da paylaşarak birlikte hareket etmektir.   Oynama sırasında tamamen kendimizi oyuna verirken içtenlikle eğleniyor, coşarken zamanı unutuyor ve başka bir boyutta hareket ediyoruz adeta.  Bu vurguyu Oyun kuramının ilk yazarı Hollandalı, ünlü kültürel tarih bilimci Johan Huizinga’nın şu sözlerinde de bulabiliriz: “Her oyun, oyuncuyu, her an tümüyle içine alabilir.”   Aynı bağlamada oynamak özgürlüktür, bunun ekosunu da Huizinga’da duyabiliriz.  “Oyun serbesttir, oyun özgürlüktür.” (Huizinga 1995:25). Ama her şeyden önce oyun oynamak, her yaşta, bir zevk, neşe, coşku ve keyiftir. Özetle oyun oynamak yaşadığımızın farkına varmaktır…


Neden Şimdi?

Yaşadığımız coğrafyada, anne babası olan gençlerimizin, ebeveynleri tekdüze işlerde yoğun bir tempoda çalışıyor, yaşamları evden işe, işten eve, yorgunluk, bıkkınlık, geçim kaygısı ile geçiyor ve onlar da bu hissedilenleri hafifletmek adına, evdeki zamanlarını televizyon seyretme, içki, sigara tüketimi ve bilgisayar önünde geçiriyorsa, büyüyünce nasıl bir yaşantınız olacağı konusunda çok umutlu olmayabilirsiniz genç nesil olarak. Büyüsem ne olacak hissine de kapılabilirsiniz. Kıbrıs’ta  bir türlü çözümlenmeyen politik durumla birleşince bu halin çocuklarımıza çok da parlak bir gelecek vaat etmediğini söyleyebiliriz.

Biraz geriye bakarak düşünecek olursak, bu satırları okuyan hepimiz çocuktuk.  Benden on yaş kadar büyüklerle on yıl  kadar küçük olanlar hatırlayacaklar çoğumuz fakirdik, savaş yıllarında zorluklar ve sıkıntılar içinde, ama yine de oynayarak büyüdük.  Ne zaman konusu açılsa o yılların hazzını yüzümüzde gülümsemeyle anarız. Böyle olmasının sebebi her şeye rağmen oyun zamanımızın hemen hemen hepsinin sokakta geçmesindendir. Sokakta mahallenin çocukları olarak oynarken hem birlik hem de özgürdük. Bir başka deyişle sokakların hakimi bizdik. Arabaların sayısı az, annelerin çoğu evde, babalar da işte meşguldü, sokaklar biz çocukların sözünün geçtiği yerdi. Günümüzde ise maalesef, durum çok farklıdır.  Oyun denince, memleketimizin geleceği olan, son yirmi yirmi beş yılın çocuklarının kafasında biz yetişkinlerden çok daha farklı imgeler oluşur. Günümüzde, teknoloji ve hayat, Kıbrıs adasındaki gibi küçük toplumlarda bile, kapitalist tüketime yönelik düzene paralel olarak gelişmiş, bireyler olarak birbirimizle iletişimimiz; sosyal medya, facebook ve twitter gibi, telefon mesajları ve bütçemizin yeterlilik bağlamında telefon konuşmalarına indirgenmiştir. Bu, şu an Kıbrıs’ta yaşayan üç nesil için de söylenebilir. Yani toplumun birçok kesiminde, çocuklar, anne babalar ve hatta büyükanne ve büyükbabalar dahi, sözünü ettiğim bu yeni teknoloji yolu ile iletişim kurmaktadır. Bu durum hem tüketim toplumunun gereksinimlerini yerine getirmek için çalışma yoğunluğundan, çocuklarımıza ve birbirimize ayıracak zamanın yok denecek kadar azalmasından hem de gençlerin yeni teknoloji bağımlılığı kazanmış olmasındandır.

Genelde, günümüz gençleri bizim sokakta oynadığımız oyunların çoğunu bilmez, büyük bir kısmı, neredeyse hiç sokakta oynamadı.  Trafik,  bilgisayar, elektronik oyunlar, akıllı telefonlar artınca çocuklar ve gençler tamamen sokaklardan çekildi.  Bilgisayarlar ve akıllı telefonlara ek olarak eğitimde ‘iyi’ yer alabilme adına dershane dershane dolaştırılan çocuklarımızın oyun zamanı yok denecek kadar az maalesef ve çoğunluğun nerdeyse hiç fiziksel aktivitesi yok. Oynamayı, oynarken içten gelen o gülmeyi unuttular. İtirazım bu duruma da aslında, sokaklara başta çocuklarımız olmak üzere hepimiz için talip olmak niyetim. Sokakta oynayan çocuk çevresine de duyarlı olur. Eğer çocuklarımız, gençlerimiz oyunları sokaklara parklara taşıyabilmede ısrarcı olabilirlerse, günümüzde şehir planlama da bunu dikkate almak durumunda kalacaktır. Bu bağlamda çevreye daha duyarlı, geniş, yeşil toplumsal kullanım alanları gençlerle birlikte yetişkinler için de açılacaktır. Bu da daha sağlıklı bir geleceğin temellerini atmış olacak.

Ne Yapılabilir?

Kanımca, sağlıklı büyümek ve sağlıklı düşünebilmek toplumsal ve içsel sıkıntılardan uzak kalabilmekle doğru orantılıdır. Gerek fiziksel zindelik gereksinmesi,  gerek adrenalini yükseltmesi, gerekse de zekanızı zorlaması ile, ama en önemlisi de içinde bulunduğunuz sürece sizi ruhen ve bedenen tamamen meşgul edebildiğinden dolayı oyun bu uzaklaşmayı sağlayacak tek eylemdir.  Her ne yaşta olursanız olun oyun oynayabiliyorsanız, bir düzeniniz var ve hayata tutunuyorsunuz demektir. Tüm oyunlar kural üzerine kurulmuştur ve oynamak için bu kuralları uygulamak durumundasınız.  Huizinga’nın “Oyun alanlarının sınırları içinde kendine özgü ve mutlak bir düzen hüküm sürer. Ve işte oyunun daha da pozitif yeni bir çizgisi: oyun düzen yaratır, oyun düzenin ta kendisidir. Dünyanın mükemmel olmaması ve hayatın karışıklığı içinde geçici ve sınırlı bir mükemmellik yaratır ”sözleri ile de bu konuyu oyunla bağdaştırdığını görebiliriz (Huizinga 1995:27). Gelinen bu durumda Kıbrıs’ta yaşamın düze çıkması  ve düzene kavuşması istemi ile hem bireyler hem de toplum olarak daha iyi düşünebilip isabetli kararlar alarak güven arz eden bir gelecek için kendimizi,  çocuk ve gençlerimizi sağlıklı bireyler olarak geliştirip yetiştirmeye her zamankinden daha  fazla özen göstermeli ve dikkat etmeliyiz.

Bu süreçte geçmiş değerlerimize sarılarak geleceğe daha emin adımlarla gençlerimizle el ele yürüyebilmeliyiz. “Çocukluk oyunlarımızı” günlük hayatın parçası haline getirmenin tam zamanıdır derim. Yetişkinler bir araya gelip oynasın- ip atlama, bir ayak, pirilli, lastik oyunu , futbol, beşdaş,  yağ satarım bal satarım, yakantop ve ip çekmece, alaydan malaydan , saklambaç, lingiri, ve bezirgan başı gibi eski geleneksel oyunlarımızı yeniden hayata geçirelim-   hatırlarken eğlenelim, gülelim, dertleri, olumsuzlukları biraz olsun unutalım, açık zihinlere kavuşup daha iyi değerlendirmeler yapabilelim.  Bunu yaparken gençlerimize de bu oyunları öğretelim. Ana hedefim kuşaklar içi ve farklı kuşaklararası iletişim için paylaşımın artması. Yani bu oyunları sırf nostalji için bir iki defa oynamak değil benim istediğim, özellikle gençlerimizde var olan genel umutsuzluk ve umursamazlık hissine de biraz su serpmek, umut ekmek… Büyüklerdeki tek iletişimin yeme içme ve ‘söylenme’ olmadığını gösteren,  çoğu fiziksel uğraş yanında zihinsel yaptırım da gerektiren bu oyunları içtenlikle, ciddiye alarak ve de keyifle tartışıp oynamanın da yetişkinlerin yapılabilecekleri seçenekler arasında olduğunu gören gençlerimizde umut tohumları yeşerecektir, bir yandan yetişkinlerle olan iletişimleri artarken.  Bu iletişimin bir diğer ayağı da oyun etkinliklerinin ve burada yer alan oyunların bizden önceki nesil olan anne babalarımız, teyze dayı, hala, hatta nenelerimiz tarafından da konuşulup paylaşılır olmasıdır.  Neden bu yaşta “oyunla” uğraştığımız sorgulanırken ve bizlerin soruları üzerine oyunların onların çocukluğunda nasıl oynandığı aktarılarak, oyun vesilesiyle nesiller arasında oluşturulan üçgen tamamlanacaktır...

Oyunun kendisi bu yüzden önemli… Sokakta oynamanın önemi de toplum olarak kaybettiklerimizi kazanma adına adımlar atmada. Hedeflediğim evden dışarıda da oynanabilineceği fikrinin tekrar canlanması. Toplumumuzda;  zenginleştiren komşuluk ilişkileri, yardımlaşma ve hoşgörünün yeniden hayat bulmasıdır. Bütün bunlar olurken gençler de yetişkinlerde ve büyümede umut olduğunu görebilir,  büyümek çok korkunç ve umutsuz görünmez, alternatifler olduğu farkındalık yaratır. Oyun sayesinde hayal gücü genişleyen gençlerin dünya görüşleri de doğru orantıda gelişecektir.  Kültürümüzün temel öğelerinden olan çocukluğumuz oyunlarını hatırlayıp, hatırlatarak oynamak, öğretmek, yeni nesillere aktarmak, yaşlı, yetişkin, genç, çocuk, toplum olarak hepimizin geleceği içindir... Kıbrısımızda daha olumlu daha güvenli, daha sağlıklı ve en önemlisi daha umutlu bir gelecek içindir.  Oyunlarımızdaki kurallara uyma ve disiplin zamanla yaşantımızın her dalına yansıyacak bizleri geleceğe daha donanımlı bir topluluk olarak taşıyacaktır.

İnsanımız ve toplumumuzun içinden geçmekte olduğu zor ama kanımca umuda açık bu zamanlarda, günümüzde geçmişimizi yaşatarak, nerden gelip nereye gideceğimizi belirleyecek bir geleceğe sağlam, yeşerip yücelecek, tutmuş umut  fideleri ekebiliriz. Oynamak çocuğa has özgürlüktür, mutluluktur, düzenle gücünün farkına varmak ve paylaşmaktır.  Çocukluğunu alıp gelmek, bütün bunlara sahip olmak, hep çocuk kalarak büyüyebilmek,  geleceğe yürüyebilmektir. İnsanı ve dünyayı oyun kurtaracak; hade çocukluğunuzu ve oyununuzu alıp gelin, açık alanlarda, temiz havada hep beraber oynayalım yeni yılda.

 

 

Kaynak: HOMO LUDENS- A STUDY OF THE PLAY-ELEMENT IN CULTURE, By J. HUIZINGA

Bu haber toplam 3575 defa okunmuştur
Gaile 301. Sayısı

Gaile 301. Sayısı