1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Coğrafya kederdir!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Coğrafya kederdir!

A+A-

Hoşçakalın güzel çocuklar…
Hoşçakalın…

Size doyamadan bu veda…
Sizi tam da tanımayadan ve anlayamadan…
İyice eksilmişken buralarda, şimdi biraz daha yalnız ve biraz daha sessiz kaldık.

İnsanlık adına, umut adına, medeniyet ve barış adına size mahcubuz…
Sizi dünyaya değil bir bilinmeze uğurluyoruz ve gözlerimiz ağırlaşıyor giderek.

Kurbanlarısınız çarpık yapılaşmanın, ihmalin, gericiliğin, özensizliğin… Nutuklar ülkesinin, yalanlar ülkesinin, utançlar ülkesinin kurbanlarısınız…

Hoşçakalın güzel çocuklar…
“Affediniz” demeye hakkımız yok.
Hatta affetmeyiniz asla…
Koruyamadı ve kollayamadı, doya doya yaşatamadı sizi bu ülke…
Gözlerinize bakmaya doyamadan, toprak atıyoruz şimdi….

***

Siz “büyükler” (!)
Devlet erkanı mı ne derler hani…
Size de bir çift sözüm var…

Tören ihtişamına gösterdiğiniz özeni binalara gösterseydiniz keşke, yollara, hastanelere, afet organizasyonlarına…
Ölüme değil hayata…

Bayrak yerine battaniye örtseydiniz çocuklarımızın üzerine, annelerinin kokusunun sindiği battaniyelerini yalnıza… Bayrakla utanç gizleniyor çünkü, çürümüşlük gizleniyor; onca yalan, talan, sorumsuzluk gizleniyor.

***

Enkazı kaldırmak, naaşa ulaşmak, selasını okumak, tabutlarını bayraklara sarmalayarak teslim etmek evlatların… 
Ah....
Bu değil…
Seslerini istiyoruz biz çocuklarımızın, o uçakların merdivenlerinden koşarak inmelerini…

İnsanı merkezine alan bir ülke yaratmadıkça; batsın sizin milliyetçiliğiniz, tören adımlarınız, protokol gösteriniz, külliyeleriniz…

***

Türkiye’de 23 kez İmar Affı çıktı. İnsanlara al kardeşim bu senin mezarın dediler” sözleriyle anlatıyor bir uzman işin aslını ekranda… Kefenlerine sarılıyor canlarımız…
Yirmi üç kez değil çok daha fazla...

Çocuklar uyanmasın diye ayak uçlarında gezdiğimiz evler ışıksız şimdi…. Kaç gecedir başımıza çöküyor tavan… Dört yanı hüznün ortasında uçsuz bucaksız bir matem koridoru burası… Ah evlatlarımız… Öğretmenleri… Anne babaları…. Hani neredeyse huzur duyuyoruz annesi, babası, evladı birlikte yitenlere; çünkü aklımız ermiyor, nasıl göğüs gerilir böylesi bir acıya, kendi evladını teşhis etmek zorunda kalmak... Nasıl dayanılır...

***

Hüznü yükleneceğiz hep birlikte, altında ezilmemek için… Sarıp sarmalayacağız en acılı insanlarımızı… Bu hayat yaşanacak ne olursa olsun, geride kalanlara ışıkla, sorumlulukla, sevgiyle; toprağa bıraktıklarımızın anısını yaşatmanın direnciyle yaşanacak. Yeni evlatlara layık bir ülke yaratmak için yaşanacak.

Ayakta duracağız, ayakta…
Ama kandırmasınlar bizi daha fazla… İlimin, bilimin, aklın, insanlığın yolundan çıkarmasınlar… 

***

Mağusam…
Hüzün Kent Mağusam…
Öksüz Mağusam…
Yitik Mağusam…

O kolej 6 Şubat Koleji mi olacak şimdi?
Her sınıfında bir evladımızın ismi…
Çocuklarımızın masalarına çiçekler bırakılacak…

Yeni öğrenciler gelip geçecek o sıralardan, o avlularda yeni çocukların sesleri yankılanacak…
Ağaçlar dikilecek anılarına, ormanlar büyütülecek, anıtlar yapılacak kente…

Teselli işte…
Yine birileri nutuk atacak ardından, yalan söyleyecek, yine birileri sessizce ağlayacak.
Birileri yaşayacak ama hep eksik kalacak.

***

Evlatlarımızı koruyup, kollayamadınız…
Her biri kurbanıdır çarpık yapılaşmanın, ihmalin, gericiliğin…
Canımızı yaktınız canımızı…

Üzerlerine formalarını örtseydiniz keşke…
Sırt numaraları sonsuzluk…

Coğrafya kaderdir derler…
Keder oldu coğrafya!

Hoşçakalın çocuklar…
Sizi unutmayacağız.

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 3478 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar