“Çok cesaretlendim”
BM’nin Kıbrıs’taki en üst düzey temsilcisi Colin Stewart, Kıbrıs Türk basınında ilk röportajını YENİDÜZEN’e verdi: “Gergin bir konu, çok olumlu bir sonuca yol açtı”
Ödül Aşık ÜLKER
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) Başkanı Colin Stewart, Pile-Yiğitler yolunun inşasıyla başlayan sürecin olumlu sonuçlanmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “18 Ağustos’taki çok talihsiz olaydan sonraki yapıcı tutum beni çok etkiledi. O noktada gördüğüm şey, her iki tarafın da bir anlaşma bulmaya kararlı olduğuydu ve bu cesaret vericiydi” diye konuştu.
BM’nin Kıbrıs’taki en üst düzey temsilcisi Colin Stewart, Kıbrıs Türk basınında ilk röportajını 24 Ekim BM Günü’nde Yenidüzen’e verdi.
“Böylesine gergin bir konu, çok olumlu bir sonuca yol açtı” diyen Stewart, “Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların, çok zor bir konuda oturup, ileriye dönük ortak bir yol bulabileceklerinin çok iyi bir örneği. Ve düşündüm ki, bunu bir örnek olarak kullanalım, insanlara bunun yapılabileceğini anlatalım ki insanlara umut verelim” ifadelerini kullandı.
Temel çerçeve...
Soru: Pile’deki yapılacak yeni düzenlemeler konusunda mutabakata, bir anlayışa varıldığı açıklamıştınız ancak detay yok. Detaylar nedir?
Stewart: Çok fazla detaya girmek istemem, taraflarla çok hassas müzakereler yapılıyor, aslında içerikle ilgili değil ama ifadelerle ilgili… Temelde, Pile bölgesindeki hassasiyet nedeniyle, BM’nin orada herhangi bir sivil gelişmeye yıllarca direnmesinin ardından, Kıbrıs Türk tarafının söz konusu yolu inşa etmekte ısrar etmeye devam edeceği sonucuna vardık. Bunu, BM de dahil olmak üzere, herkes için kabul edilebilir bir şekilde yapmanın mümkün olup olmadığını görmek istedik. Nihayetinde bu bizi, “Bölgede sivil kalkınma olması için her iki taraftan da uzun zamandır teklifler var. Peki BM’nin, yol ya da Kıbrıslı Rumların önerdiği konut ve başka bazı projeler gibi bir sivil kalkınmaya izin vermek için ne gibi şartları var” diye düşünmeye itti.
Her şeyden önce, ara bölgenin bütünlüğünün sorgulanmayacağından kesinlikle emin olmamız gerekiyordu. Bildiğiniz gibi, bu alanın bir kısmında çok uzun süredir devam eden bir anlaşmazlık var ancak bu anlaşmazlıkla ilgili de bir düzenleme üzerinde çalıştık. On yıllardır var olan durumu kesinlikle korumak istedik. Önemli olan bir diğer nokta, ara bölgeye kesinlikle askeri bir hareketin olmamasıydı. Elbette bu bizim için bir kırmızı çizgiydi ve Kıbrıslı Rumları da endişelendiren bir konuydu. Daha genel bir ifadeyle, BM’nin ara bölgedeki otoritesi devam etmeliydi. Şunu söylemeliyim ki, bu konular oldukça hızlı bir şekilde güvence altına alındı. Tahsin (Ertuğruloğlu) bana her zaman, söz konusu yolla, hiçbir zaman askeri bir amaçlarının olmadığını söylemişti. Bu yüzden, orada bir mutabakata varma ihtimalimiz olduğunu görebiliyordum.
Bu temelde, BM, her iki tarafa yönelik uzun süredir devam eden politikasını değiştirmeye karar verdi ve “Tamam, bazı sivil kalkınmalar olabilir, dikkatlice planlanmış, yerel topluluklara danışılmış, BM’nin gereksinimlerini karşılayan kalkınmalar...” Yerel toplumlar ya da taraflar arasında gerginlik yaratmayacak şeyler olacağından da emin olmamız gerekiyordu. Temel çerçeve budur. Biraz zaman aldı, ama sonunda herkesi uzlaşmaya ikna ettik ve bence çok iyi bir sonuç çıktı. Aslında, bu sonuç, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerin, Pile gibi karmaşık ve hassas başka konulara da, aynı yapıcı tutumla yaklaşarak mutabakata varabileceklerine dair umut verdi.
“BM, taraflarla istişare ettikten sonra, nihai kararları alır”
Soru: Pile’de yaşayanların konut ve diğer kalkınma projelerine dair hala bazı endişeleri var. Düzenlemeler nasıl yapılacak? Otorite kim olacak? Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum muhtarların bu düzenlemelerde herhangi bir rolü olacak mı?
Stewart: Otorite, BM otoritesidir. BM, taraflarla istişare ettikten sonra, nihai kararları alır, bu da her zaman taraflarla tam bir mutabakat sağladığımız anlamına gelmez. Temel çerçeve üzerinde anlaşmaya vardık. Her bir projeye teker teker bakmamız ve temel ilkelerimizi bozmadığından emin olmamız gerekecek. Gerginlik yaratmayacak şeyler olması, bu temel ilkelerden biridir. Pile’nin iki toplumlu doğasının korunması gerektiği ve bu yaklaşımın olası gelişmelerde de uygulanacağı konusunda anlaşmaya varıldı.
“Yeni bir geçiş noktasına dönüşmeyecek”
Soru: Söz konusu yolu kim kullanacak? Sadece Pyla’da yaşayan Kıbrıslı Türkler mi? Konutlarda kim oturacak?
Stewart: BM için, yolu kimin kullanacağı konusunda herhangi bir kısıtlama yok. Temel yasal gereklilik, kuzeyden AB bölgesine bir geçiş olduğu için, kontrollerin olması gerektiğidir. Bu konuda, her iki tarafla da mutabakata varılmıştır. Kıbrıs Türk tarafı yolun sadece Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılmasını istediğini söyledi, dolayısıyla bu konu onlara bağlı. Pratikte, Kıbrıs Türk tarafında bir kontrol noktası olacaksa, oradaki kısıtlamalar yolu kimin tarafından kullanabileceğini belirleyecek. Kıbrıslı Türklerin, yolu Kıbrıslı Türklerin kullanmasına izin verme niyeti var, ancak bu, tüm trafik için, yeni bir geçiş noktasına dönüşmeyecek. Bu kabul edildi. AB kurallarına uyulmasını sağlamak için BM noktası oluşturulacak. BM himayesi altında, kontrolü kimin yapacağı hala tartışılıyor.
Soru: Peki konutlar, onları kimler kullanacak?
Stewart: Dediğim gibi, eğer konut inşaatı yapılacaksa, bu iki toplumlu olacak ve her iki toplumun üyelerine de açık olacak. Her iki toplulukla, muhtarlarla ve aynı zamanda herkesin memnun olduğunu görmek için sadece köydeki insanlarla görüşmeye başladık, devam edeceğiz. Bölgedeki iki toplumlu yapının iki şekilde sağlanabileceğini düşünüyoruz. Her bir proje, doğası gereği iki toplumlu olabilir, ancak bir toplumun diğerinden daha fazla ilgilendiği bir proje varsa, her toplumun kendi projesinin olması da mümkündür. Bunların hiçbirine karar verilmiş değil, temel prensip, BM’nin her iki toplumun çıkarlarının dikkate alınmasını sağlamasıdır.
Pile’de neler oluyor?
Soru: Pazartesi gün Pile’de, BM gözetiminde bazı çalışmalar yapılmaya başlandı. Pile’de neler oluyor?
Stewart: Yaptığımız şey, sadece varılan anlaşmayı uygulamak, 23 Ekim’e kadar hiçbir şeyin başlamayacağı konusunda karşılıklı mutabakat vardı ve öyle oldu. Kıbrıs Türk tarafı, ara bölgede yol inşaatına başlıyor. BM için ara bölge, Kıbrıslı Türk yetkililer ise orayı tartışmalı bölge olarak değerlendiriyor. Rum tarafı da, ilk adım olarak, küçük bir toplu konut projesinin hazırlık çalışmalarına başlıyor. Herhangi bir evin inşa edilmesi altı ay sürecek, bu süre zarfında bölgede olup biten her şeyin, her iki toplum için de kabul edilebilir olmasını sağlamak adına her iki toplumla birlikte çalışacağız.
“Ya projenin kendisi iki toplumlu ya da genel etkisi iki toplumludur”
Dediğim gibi, ya projenin kendisi iki toplumludur ya da genel etkisi iki toplumludur. İki toplumlu çıkara bakmanın birçok yolu olabilir. Eğer konut projeniz varsa, bazı evlerin Kıbrıslı Rumlar, bazılarının ise Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılacağını söyleyebilirsiniz. Ayrıca, inşaattaki istihdamının nasıl bölüneceğini de söyleyebilirsiniz. Bir toplumun, bir şeyde fayda görmesinin pek çok yolu vardır ve biz buna geniş bir perspektiften bakacağız, konu hala tartışılıyor.
“BM Barış Gücü askerlerine yönelik şiddeti kınadık”
Soru: Yol çalışmaları sırasında yaşanan olaylar sonrasında BM, Kıbrıs Türk tarafını kınadı. Türkiye’nin yaşanan olaylarda rolü veya etkisi olduğunu düşünmüyor musunuz?
Stewart: Biz ayrım yapmıyoruz. Orduda ve poliste Türk yetkililer olduğu açık, aynı şekilde Kıbrıs Rum ordusunda da Yunanlı yetkililer var. Biz, otoritenin yerel makamlar olduğunu düşünüyoruz. BM için, bu bir prensip meselesi, iki taraftan bahsediyoruz, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs sorunu iki taraf arasındadır. Elbette Türkiye çok önemli bir rol oynuyor ve Yunanistan’ın da önemli bir rolü var. Biz yolun inşasını kınamadık, kınadığımız şey BM Barış Gücü askerlerine yönelik şiddet içeren saldırılardı, ki bu tamamen haksızdı. Ara bölgede tek taraflı bir eylem olmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunmuştuk ve eğer olursa bunu engelleyeceğimizi de belirtmiştik. Dolayısıyla, görevlilerimizi oraya yerleştirmemiz sürpriz olmamalıydı. Müdahalemizin amacı “hey, bir dakika bekleyin. Bu konuyu konuşmamız gerekiyor. Tek taraflı olarak devam edilemez” demekti. Sonuçta, 18 Ağustos’ta yaşanan ve herkesin üzüntü duyduğu talihsiz olaydan sonra elde edilen de bu oldu, tarafları masaya geri getirdi, her iki tarafın da endişelerinin ele alınabileceği, ileriye dönük ortak bir yol bulabileceğimiz bir konuşma yapmamızı sağladı. Elde etmek istediğimiz ve 18 Ağustos’tan çok önce önerdiğimiz şey buydu, nihayetinde bunu başardık.
“Tek sürpriz zamanlamaydı”
Soru: Tahsin Ertuğruloğlu, size yolu yapma konusunda kararlı olduklarını söylediğini, BM’nin bunu bildiğini, bunun BM’ye sürpriz olmamış olması gerektiğini söylemişti...
Stewart: Bu yolun 1980’lerden beri Kıbrıslı Türkler tarafından talep edildiği ve bizim de her zaman “hayır” dediğimiz doğru. Onlar ısrar ettikçe, biz de “Tek taraflı bir şey yapmayın. Kabul edilebilir bir şeklini bulmalıyız” diyorduk. Sanırım tek sürpriz zamanlamaydı. Şaşırdığımız için tepki vermedik, tepki gösterdik çünkü ara bölgede tek taraflı bir girişimi kabul etmeyeceğimizi her zaman söylemiştik ve bu her zaman ilkelerimizden biri olmuştur.
“Çok cesaretlendim”
Soru: Pile konusundaki uzlaşının, Kıbrıs sorununun çözümüne de örnek olabileceğine dair açıklamanız da var...
Stewart: 18 Ağustos’taki çok talihsiz olaydan sonraki yapıcı tutum beni çok etkiledi. O noktada gördüğüm şey, her iki tarafın da bir anlaşma bulmaya kararlı olduğuydu ve bu cesaret vericiydi. Yaptığım görüşmelerde, her iki taraf da çok yapıcıydı. Bu deneyimden şöyle bir sonuç çıkardım, “Bu gerçekten çok olumlu”... Bu, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların, çok zor bir konuda oturup, ileriye dönük ortak bir yol bulabileceklerinin çok iyi bir örneği. Ve düşündüm ki, bunu bir örnek olarak kullanalım, insanlara bunun yapılabileceğini anlatalım ki insanlara umut verelim. Kesinlikle diğer anlaşmazlıklar ya da çözülmesi gereken diğer konular için bir model olabilir.
Çok cesaretlendim. Buraya geldiğimden beri ilk defa bu kadar olumlu bir sonuçla karşılaştım. Böylesine gergin bir konu, çok olumlu bir sonuca yol açtı. Bu yüzden oldukça umutluyum.
Şu anda umutlu olmamın birkaç nedeni var. Birincisi, temsilci atanması konusunda da ilerleme olabileceğine dair bazı olumlu işaretler aldık. Bu çok önemli, çünkü bu, taraflar arasında ortak bir zemin oluşturmaya, belki de ileriye yönelik bir yol bulmaya dair elimizde yeni bir araç olduğu anlamına geliyor. Temsilcimiz olması bizim için çok önemli bir adım olacak. Başka şeyler de var, örneğin geçen ay Mağusa’daydım, kendilerini Mağusa’nın iki belediye başkanı olarak tanımlayan belediye başkanları, BM’nin hiçbir müdahalesi olmadan, kendi başlarına bir araya gelip, uzlaşma, yeniden birleşme ve barış çağrısı yaptıkları bir etkinlik düzenledi. Bu çok olumlu bir işaret, çünkü prensipte, rolleri göz önüne alındığında, çok fazla anlaşmazlıkları olması gerekir.
“Siyasi sınıf arasında çok fazla güvensizlik var”
BM’nin Kıbrıs’ta her zaman yapmaya çalıştığı şeylerden biri de budur. Taraflar arasında köprüler kurmak çünkü siyasi sınıf arasında çok fazla güvensizlik olduğunu biliyoruz. İnsanların aslında birbiriyle sorunları yok. Sıkıntı şu ki, iki taraf birbirinden giderek uzaklaşıyor, 50 yıl oldu. Ortak bir zemine veya ileriye dönük bir anlaşmaya götürebilecek koşulları oluşturmak için yapmaya çalıştığımız şeylerden biri de toplumlar arasında köprüler kurmak, bölünmüşlüğü ortadan kaldırmak ve taraflar arasındaki etkileşimi mümkün olduğunca arttırmaya çalışmaktır.
DEVAMI: Pazartesi gün Face to Face’te
- Temsilcinin görevi ne olacak?
- Özel temsilci mi, kişisel temsilci mi?
- Nasıl bir çözüm?
- BM’nin Kıbrıs’taki 60 yılı...
- Liderler arasındaki güven sorunu...
- Stewart, Kıbrıs’ta ne umdu, ne buldu?
Fotoğraflar: Burçin AYBARS