1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Çok doğru bir insan, çok doğru  işlerle nefis bir eser yarattı
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Çok doğru bir insan, çok doğru  işlerle nefis bir eser yarattı

A+A-

Lefkoşa’da bugün sabah neredeyse 35 yıllık meslek yaşantımın oldukça ilginç bir basın toplantısına katıldım!

-*-*-

Neredeyse 40 yıl önce Ankara’daki öğrencilik yıllarımda bir “abi” olarak tanıdığım Mağusa Belediye Başkanı Dr. Süleyman Uluçay, bir yıllık görev süresini basın mensuplarına özetledi, anlattı…

-*-*-

Peki, neden bu toplantı ilginçti?
Çünkü Dr. Uluçay “çok samimi”ydi!
Abartmadı, yalan söylemedi, hikaye anlatmadı, saçma sapan ve yapılmayacak vaatlerde bulunmadı!

-*-*-

Evet, bu durum, belki İngiltere’de de yaptığım bu meslekte karşılaşmış olabileceğim bir durumdur ama ülkemiz siyasetinde, yemin ederim ve iddia ederim ki ilk defa, “doğruları” dinlediğim bir siyasi basın toplantısında bulundum!

-*-*-

Evelemedi Dr. Süleyman Uluçay, gevelemedi!
Son derece kibar ve kendine has üslubuyla iyisini de kötüsünü de anlattı…

-*-*-

“Maraş’ın açılması bir siyasi skandal ya da fiyasko mu?” diye sordum…
Belli ki, “siyasi meseleye çok fazla girmek istemedi” ve “Maraş’ın açılması başarıdır” dedi…
“Sadece turistik anlamda” da demedi ama özetle dedi ki; “… Eskiden özellikle Türkiye’den gelenler bir tek Girne’yi ve Lefkoşa’yı bilirdi artık Mağusa’yı da biliyorlar ve bunun sebebi Maraş’tır”…

-*-*-

Bana göre, Maraş’ın açılması kesinlikle bir siyasi skandal veya fiyaskodur ama Süleyman başkan; belli ki faşist güruhla sert bir kavgaya girmek istemeyişinin de bir şekilde mesajını verdi!
Peki, “barış ve çözüme katkı?”…
Bir arkadaşımız bu konuda soru sordu; Süleyman Uluçay çok netti; “… Barış sürecine katkı koymaya, iki toplumlu tüm çalışmalara destek vermeye devam edeceğiz…”

-*-*-

Dr. Süleyman Uluçay, “eksiklikleri” veya “sıkıntıları” gizlemedi…
Halkın, bir yıldan beridir kazılan yollardan dolayı çok ciddi sıkıntı yaşadığını asla saklamadı; “… İnsanlar toz içinde kaldı, arabaları zarar gördü” dedi…
Ama kentine en az yarısına hizmet verecek kanalizasyonun Şubat sonunda biteceğini ifade etti…
Yine yalan söylemedi, yine sahte vaatlere baş vurmadı; asfaltlamanın “yamalama” usulü olacağını da net bir şekilde vurguladı…

-*-*-

Belediyeye ait dükkan kiracılarına mavi boncuk dağıtmadı; “… enflasyon oranında kiraları artırdık, ama yine de kiralar makuldür” dedi…

-*-*-

Dr. Süleyman Uluçay’ın bir yıllık görev süresi bence muhteşem bir başarıdır…
Gazetelerde eminim haberlerini göreceksiniz, okuyacaksınız…
Ama bir miktarını ben de özetlemek isterim…

-*-*-

Ülkenin en ciddi sorunu olan çam kese böcekleri konusunda kent genelinde 6 bin çam ağacı ilaçlandı…
5 ayda 400’den fazla sokak köpeği kısırlaştırıldı…
4 ayda 16 bin porsiyon öğle yemeği dağıtıldı… Drone ile havadan ilaçlama yapıldı… 
MAGEM’de çıraklık okulu açıldı…
Onlarca, yüzlerce kültürel faaliyete imza atıldı… 
Belediye Kreşi tadil edildi…

-*-*-

Sadece temizlik birimine 14; tüm belediyeye 26 yeni araç satın alındı… 
Belediye’nin 200 milyon TL’ye yakın borcunun yarısı kapandı… Çalışanların sigorta ve ihtiyat sandığı borçları geriye dönük ödendi. 
Bu konuda gecikmeden dolayı yıllık 1,2 milyon ceza ödeniyordu, bu da durmuş oldu.
Maaşlar günü gününe ödenmeye başlandı.
Çok ciddi tasarruf sağlandı, dıştan alımlar ciddi anlamda azaltıldı.
Toplamda neredeyse 50 milyon TL’lik bir tasarruf sağlandı…

-*-*-

Ama hepsinden önemlisi; “GÜVEN” sağlanması…
“Bize peşin para veya o günkü tarihle çek yazmazsak fincan dahi satmayan esnaf, artık belediyeye yeniden güveniyor… Güven kazandık, birlik ve beraberlikle bunu sağladık, en büyük kazancımız budur…”

-*-*-

Dr. Uluçay’ın sözleri içerisinde bir de şu notu aldım; “… Sadece esnaf değil; örneğin pis su arıtma sistemini yürüten Alman şirketine birikmiş 1,5 milyon euroluk borç, pazarlıkla 17,1 milyon TL olarak ödendi ama bunun ötesinde, AB ile ilişkilerde de güven sağlanmış oldu…”

-*-*-

Günün özeti; çok doğru bir insan, çok doğru işlerle nefis bir eser yarattı…

-*-*-

Haaaa bir önceki başkan doğru bir insan değil miydi?
Kesinlikle eski başkan da doğru bir insandı; sadece kendisini seçen ve seçtikten sonra yolan ki şu anda merkezi hükümeti yönetenler doğru değildi!
Bilmem anlatabildim mi?

yazi-1-fotosu-001.jpg


İhtiyacımız olan bir ders

Dr. Süleyman Uluçay, Mağusa’nın tarihine büyük önem veriyor… 
Örneğin Canbulat Kapısı’nın iki yanında 80 yıldır var olan “beripterolar” kaldırılıyor…
Efendim aman esnaf mağdur olacak mı?
Olmaması için de elden gelen yapılıyor…

-*-*-

Neyse!
Mağusa, müthiş bir tarihtir… 
Mağusa hisarları, kiliseleri ve Maraş’ı ile müthiş bir geçmiştir…
Değerdir…
Sahip çıkılmalıdır… 

-*-*-

Sevgili meslek büyüğümüz Akay Cemal dün basın toplantısında sorusunu sorarken, bu kasabamızın tarihi zenginliğine vurgu yaptı…
Dr. Süleyman Uluçay da buna özellikle parmak bastı ve tarihe değerin hakkıyla verilmesi gerektiğine vurgu yaptı…

-*-*-

Bir de bugüne kadar hiç işitmediğim, bir olaydan ve yerden söz etti…
Baykal Tüneli…
Mağusa’da Türkler 1974’ten önce büyük oranda surlar içindeydi…
Bir grup Kıbrıslı Türk de Baykal bölgesindeydi…

-*-*-

Meğer, Gazze’deki tüneller gibi, dev bir tünel varmış…
Bu tüneli, milli mücadele yıllarında, eski başbakanlarımızdan Ersan Saner’in babası Osman Saner liderliğindeki bir ekip hazırlamış… 
Ve savaş günlerinde bin 500 Mağusalı bu tinel aracılığı ile Baykal’dan, daha iyi korunan kale içine geçmeyi başarmış!

-*-*-

Dr. Uluçay, “… var oluş mücadelemizi yeni nesillere anlatmak amacıyla bu tüneli yeniden ziyarete açacağız” derken, bunu faşizan bir ruhla değil; “bilelim geçmişimizi be arkadaşlar” ruhuyla anlatması da çok değerliydi…
Belki de başkası olsa, Dr. Uluçay’ın mensubu olduğu CTP’nin ezeli ebedi rakibi UBP’nin kurucularından biri olan Osman Saner’in adını vermezdi…

-*-*-

Bu da ihtiyacımız olan bir ders olarak kayda geçsin lütfen!


Nezaketsiz terbiyesizler!

Ersin Tatar, 1974 öncesinde KKTC’de bulunan Rum mallarının kamulaştırıldığını ve bu malların KKTC devletine ait olduğunu söyledi… (Kıbrıs Postası’ndan sevgili Gökhan Altıner’e söylemiş…)
Komik mi desem, başka bir şey mi desem bilemedim…

-*-*-

Tahsin Ertuğruloğlu, İngiltere’nin Lefkoşa’daki Yüksek Komiseri Irfan Siddiq’ı eleştirdi… 
Neden?
Çünkü Siddiq; Yenidüzen’den Ödül Aşık Ülker’e “Ayrı devlet, egemen eşit devlet mümkün değil” demişti ya…
Bu yüzden!

-*-*-

Başka ne dedi Tahsin abim?
“… Bu zat (Mr. Siddiq) maalesef diplomatik nezaket sınırlarını aşmakla kalmamış, terbiye sınırlarını da aşmayı bir alışkanlık haline getirmiştir. Siddiq, KKTC’ye, Kıbrıs Türkü’ne hakaret etmeyi bir beceri, bir meziyet olarak görmeye başlamıştır”…

-*-*-

Yani, “Kıbrıs’ta egemen eşit ayrı bir Türk devlet ya da KKTC’nin tanınması mümkün değildir” diyen herkes; “nezaketsiz ve terbiyesiz” midir?
Ersin abimle Tahsin abim ve destekçileri rantçılar dışındaki herkes demek ki böyleymiş!
İyi ki öğrenmişiz!
Vay nezaketsiz terbiyesizler vay!
Ceddin deden. 
Neslin baban.
En kahraman Türk milleti!

Bu yazı toplam 3800 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar