“Çok travmalı bir toplumumuz var”
Son zamanlarda izlediğim en etkileyici oyun Yağmur Durduğunda… Oyun biter bitmez, gözyaşlarımı saklamak için kendimi dışarı attığımı itiraf ediyorum.
Simge ÇERKEZOĞLU
Son zamanlarda izlediğim en etkileyici oyun Yağmur Durduğunda… Oyun biter bitmez, gözyaşlarımı saklamak için kendimi dışarı attığımı itiraf ediyorum. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ve Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları oyuncularının iş birliğinde sahnelenen oyun, buna imkan yarattığı için de çok değerli. Yönetmen Nehir Demirel içinse mesleğinde kendini bir üst düzeye taşıdığı oyun diyebiliriz. Katmanlı hikayeler, derin anlamlar taşıyan bu oyun hem oyuncuların, hem de yönetmenin kendini göstermesi açısından eşsiz bir fırsat. Oyunun sonunda herkesi gidip kucaklamak istiyor insan…
“Çocukluğumda tiyatroyla ilgili bir şey olacağımı biliyordum”
Hiç saşırmıyorum, Nehir Demirel’in tiyatroya ilgisi, kıymetli bir şair olan annesi Filiz Naldöven sayesinde başlıyor, gerisi geliyor.
“Sekiz yaşındayken annem Lefkoşa Türk Belediyesi Tiyatrosu’nun Teope oyununa koro metni yazmıştı. Provalara gitmesi gerekiyordu ancak beni bırakabileceği kimse yoktu. İlk kez provaya gittiğimde, bu insanlar neden bağısıyor diye düşünmeden edemedim, çok sıkıldım. Birkaç kez daha gittikten sonra ilgimi çekmeye başladı. Hatta annem kalk eve gidelim, işimiz bitti dediğinde, ben kalmak istiyorum dediğimi hatırlıyorum. Osman Alkaş ile de komşuyduk. Beni o eve bırakır diyerek, tiyatroda kaldım. Herkes bir şeyler olduğunu anlamıştı. O günden sonra da tüm provalara, tüm temsillere gittim. Yine o yıllarda Maymun Davası oyununda oynadım. İnanışmaz bir kadroydu. Herkes oradaydı. Daha sonra genlik tiyatrosuna başladım. Lisede Satirigo Tiyatrosu ile ortak sahnelenen bir oyunda rol aldım. Ben artık tiyatro ile ilgili bir şey olacağını biliyordum. Sadece ne olacağını bilmiyordum. İlk başta herkes tiyatro denince sahnede olmak ister. Ancak daha sonra fark ettim ki daha bir konsept üzerine çalışmalıydım. Böylece Yaşar Ersoy’un da güzel yönlendirmeleri ile Bilkent Üniversitesi’nde Tiyatro Yönetmenliği bölümüne gittim. Beni çok mutlu, tatmin eden bir mesleğim var. İlk başta bu çok anlaşılmaz ama yaptıkça gelişen bir süreçtir.”
“Sahne farklı bir konsantrasyon ve yetenek gerektiriyor”
Sahne yerine, neden sahne arkasında olmayı tercih ettiğini sorduğumda ise Nehir Demirel’den şöyle bir yanıt geliyor...
“Oyuncuların yaptığı işe saygım çok. Ne büyük bir konsantrasyon, odaklanma… Her şeyi biliyorlar, unutmuyorlar. Provalar aslında onlar için söz ezberinden çok duygu takibini ezberleme anlamına geliyor. Replik, duygu ve mizanseni eş zamanlı ezberliyor oyuncular. Kesinlikle sahnede olmak farklı bir konsantrasyon ve yetenek gerektiriyor. Ben daha çok metin analizi, konsept yaratma ve metinden yola çıkarak kendi fotoğrafımı oluşturmaya yatkınım, diye düşünüyorum. Bu nedenle de yönetmen olmayı seçtim.”
“Barış Kıbrıslıların bir araya gelerek üretmesidir”
Her ne kadar yaş olarak genç bir yönetmen olsa da, deneyim olarak hayli oyunu geride bıraktığını fark ediyorum. Saydıkça tüm oyunlarını izlediğini fark etmem, mutluluk veriyor. Onunla birlikte mesleki gelişimine şahitlik ettiğimi hissediyorum.
“2011 yılında mezun olarak Kıbrıs’a döndüm. İlk yönettiğim oyun Savaş İkinci Perde’idi. Tüm belediye tiyatrosu kadrosunun yer aldığı bir oyundu. Acemilik dönemimdi. Zamanla gerisi geldi. Bir Kibrit Kutusu, Bay Biedermann ve Kundakçılar, Hır Gür,Kim Bay Schmitt ilk hatırladıklarım. Tabii güneyde de çalıştım. Başka oyuncularla, başka tasarımcılarla, farklı bir seyirci için üretmeliyim duygusu içindeydim. Tesadüfen Larnaka’da Scala tiyatrosundan teklif geldi. Yunanca bile bilmeden, ürkerek bu işe soyundum. Tiyatronun ortak dili yeterliydi. Herkesle çok iyi anlaştık. Bana göre barış Kıbrıslıların biraraya gelerek üretmesidir. Bizim de orada yaptığımız şey barıştı.Projelerimizin devamı geldi tabii. Güneyde pek çok projede çalıştım. Üç oyun yaptım. Türkiye Devlet Tiyatroları için de bir oyuna yönetmenlik yaptık. Devamında Cut isimli, Nejdet Serkan Sadıkoğlu ile yazdığım ve yönettiğim bir oyun geldi. Şahane bir süreçti.”
“Tiyatronun derdi benzer duyguları yaşatmaktır”
Yağmur Durduğunda uzun zamandır izlediğim en etkileyici oyun, metin ve hikaye… Zor bir oyun ve bu oyunu seçme gerekçesini konuşuyoruz.
“Oyun benim seçimim. Daha önce Bilkent Üniversitesi’nde sahnelenmişti. O dönem metin bizi çok etkilemişti. Hep içimdeydi. Bu oyunu bir gün yapacaktım. Tüm ekip metni çok beğendi. Bulmacayı çözmeye çalışmak, seyirciyi yorar mı diye düşündüm ama mesele hissetmekti. Olayları anlamaktı. Tiyatronun derdi zaten bir salonda buluşup, benzer duygular yaşamaktır. Bir şeyler hissetmektir. Konuşulmayanın sahnede konuşulması önemliydi. Sanatın amacı da budur.”
Evleri içinde neler olduğunu, insanların iç dünyasında neler yaşanıyor olabileceğini anlatan bir oyun Yağmur Durduğunda. Hayatın içinden bir oyun. Çünkü hiçbirimiz insanların içinde neler yaşandığını, neler olduğunu aslında asla, tam olarak bilemiyoruz.
“Aileler içinde neler var, ne dolantılar, ne trajediler bilemiyoruz. Kıbrıs dışarıdan bakınca hep güneşli, mutlu, sorunsuz bir yer gibi geliyor. Küçük yerdir duyulmasın meselesi de bizi çok bloke eden bir durumdur. Maalesef çok travmalı insanlar var. Çok travmalı bir toplumumuz var. Oyunda sürekli yağan bir yağmur, istismar, sürekli yaşanan doğal felaketlere vurgu, demans, kadınların sessizliği, onların yükü, suskunlukları… ”
“İki kurum en son 1980’li yıllarda iş birliği yaptı”
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ve Devlet Tiyatroları oyuncuları çok uzun yıllardan sonra birlikte, sahnede bu oyunla buluştu. İlk duyduğum andan itibaren heyecan verici buldum ve merakla bekledim. Haklıydım sanırım, çünkü kırk yıl aradan sonra yapılan bir iş birliğinden söz ediyoruz.
“Çok uzun yıllar evvel, 1980’li yıllarda Yücel Erten’nin yönettiği Midasın Kulakları oyununda iki kurum işbirliği yapmıştı. Ben daha doğmamıştım. Bireysel bir çabam oldu bu yönde. Her iki kurumda da oyun yönetmiş olmanın avantajı ile Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Müdürü Nazım Ced de işin kendisi iyi olsun diye, büyük çabaları var. Binanın bitmesi için de çok büyük çaba gösterdi. Cesur davranıyor. Benim için de harika bir cast oldu. Daha iyisi olamazdı.”
RÖPORTAJ FOTOĞRAFLARI: BURÇİN AYBARS