1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Çoklu Krizlerin Gölgesinde 2022 Erken Genel Seçimleri ve Sol Partilerin Stratejileri
Çoklu Krizlerin Gölgesinde 2022 Erken Genel Seçimleri ve Sol Partilerin Stratejileri

Çoklu Krizlerin Gölgesinde 2022 Erken Genel Seçimleri ve Sol Partilerin Stratejileri

Sadece federasyon ve Kıbrıs sorunun çözümüyle ilgili pozisyon alan sol partilerin, federasyonun yakın bir ihtimal olmaktan çıktığı dönemlerde nepotik ilişkilerle iktidara gelmek için iş sözü veren ve bunu uygulayan UBP'nin ekmeğine yağ süreceği aşikârdır.

A+A-

Umut Bozkurt
[email protected]

 

23 Ocak 2022’de yapılacak parlementer seçimlere geri sayım başladı. Sekiz partinin beş yüz adayla katıldığı seçimler, adada pek de heyecan yaratmadı. Ülkenin muhtelif sorunlardan geçtiği, seçmenin bir çok başka kurumun yanı sıra siyasi partilere de güveninin azaldığı bir dönemde bu bir sürpriz değil. Bu yazıda öncelikle 2022 erken genel seçimlerinin nasıl bir bağlamda yapıldığını ele alacağım. Bunun için bir milat olduğunu düşündüğüm 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeleri özetleyeceğim. Bu dönemin Türkiye’nin adanın siyasi kurumlarını düzenlemeyi de içeren daha derin bir müdahalesi, federasyon tezinden vazgeçilerek KKTC’nin tanınmasına vurgu yapılması, pandeminin ve Türk lirasının değer kaybetmesi sonucu derinleşen ekonomik kriz ve artan işşizlikle belirlendiğini anlatacağım. Ardından böyle bir bağlam içinde sol partiler ne yapabilir sorusunu yanıtlamaya çalışacağım. CTP, TDP, Bağımsızlık Yolu’nun seçim bildirgelerindeki temel argümanlarını ele alacağım. Son olarak da 2020 sonrası Kıbrıs’ın kuzey yarısını etkileyen bu çoklu krizler göz önüne alındığı zaman, soldaki partilerin argümanları bir çıkış sağlayabilir mi sorusunu tartışacağım.

***

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında başlayan yeni dönemin en önemli özelliği, önceleri açıktan bir müdahale izlenimi vermekten imtina eden Türkiye’nin, adanın önemli kurumlarını zaptetmeye, şekillendirmeye çalıştığı bir toplum mühendisliğine yeltenmesi oldu. Tatar’ın ikinci turda seçildiği 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Türkiye’nin müdahalesi damgasını vurdu. Ersin Tatar’a oy vermeleri için binlerce seçmenin banka hesabına para yatırıldığı, dönemin Cumhurbaşkanı Akıncı’ya adaylıktan çekilmesi, bazı gazetecilere Akıncı’yı desteklemekten vazgeçmeleri için tehditlerin yapıldığı, sosyal medya trollerinin devreye sokulduğu anti-demokratik bir seçim süreci yaşandı. Akıncı’nın ifadesiyle Türkiye 2020’deki seçimlere Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan, askere, sivil bürokrasisinden medyaya tüm kurumlarıyla müdahale etmiş, Türkiye’den gelen ekipler köy köy gezerek baskı, şantaj ve vaatlerle seçmeni Tatar’a oy vermeye yönlendirmişti.

Müdahale cumhurbaşkanlığı seçimiyle sınırlı kalmadı. AKP kurmayları Ulusal Birlik Partisi (UBP)’nin Ekim 2020’deki parti kurultayına da el attı.  Faiz Sucuoğlu kurultayın ilk turunda Hasan Taçoy’a karşı yarışı önemli bir oy farkıyla önde bitirmişti. Ancak AKP’nin, AKP Başkan Vekili Binali Yıldırım ile sıkı ilişkileri olan Hasan Taçoy lehine bir müdahalesiyle UBP’nin olağanüstü kurultayı resmen iptal edildi. Ardından Aralık 2020’de gerçekleştirilen UBP'nin 12’nci Olağanüstü Kurultay’ında 'tek aday' olan Hamza Ersan Saner, UBP'nin Genel Başkanı olarak seçildi.

Bugün AKP’nin Kıbrıs’taki siyasi yapıya yönelik müdahaleleri farklı şekillerde tezahür ediyor. Örneğin AKP Kıbrıs’ın kuzeyinde yargı bağımsızlığını önemli bir tehdit olarak gördüğü için bir Adalet Bakanlığı’nın kurulmasına karar verdi ve bu amacı gerçekleştirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Öte yandan Erdoğan yönetimi, Lefkoşa’nın en güzel yeşil alanı içine Meclis ve Cumhurbaşkanlığı sarayının inşasına girişti ve birçok alt yapı projesi iptal edilerek 586 milyon TL’lik bir kaynak yaratıldı. “Külliye inşaatı, yürütme ve yasamanın “birlikteliğini” sembolize edecek biçimde yapılandırıldı” (1).  Seçimden sonra başkanlık sistemi’nin gündeme geleceği, başkanlık sisteminin birçok kafadan ses çıkan parlementer sisteme göre Türkiye’deki tek adam rejiminin daha rahatlıkla kontrol edebileceği bir hükümet sistemi olduğu konuşuluyor.

***

2020 sonrası döneminin bir özelliği Türkiye’nin adaya müdahalesinin derinleşmesi ise, bir başka özelliği de Türk tarafının federasyon çercevesinden uzaklaşması oldu. Bu dönemde Türk tarafı, görüşmelere başlamak için KKTC’nin tanınması önkoşulunu ilan etti ve “egemen eşit iki devlet” vurgusu yaptı.  Kıbrıs’ta 2020 sonrası oluşan ortam, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs’taki iyi niyet misyonu ile ilgili BM Güvenlik Konseyi’ne 19 Haziran 2021 – 15 Aralık 2021 dönemini kapsayan raporunda da ortaya koyuldu. Guterres, “Endişe ile not ederim ki, bu son dönem içerisinde toplumların pozisyonlarının daha sabit hale geldiği ve birbirinden daha da uzaklaştığı görülüyor” dedi ve geçen zamanın Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulunması çabalarını zorlaştırdığını vurguladı (2).

Guterres, Kıbrıs’ta müzakere edilmiş bir anlaşmaya varılacağına olan inancın düşmeye \devam ettiği tespitini yaptı. Bu resmin oluşmasında ise adanın kuzeyinde 2020 sonraki dönemdeki siyasi irade eksikliğinin önemli bir rolü var. Örneğin BM Genel Sekreteri, Kültürel Miras, Yayıncılık ve Telekomünikasyon, ve Sağlık Teknik Komitesi dışındaki komitelerin herhangi bir ilerleme kaydedememiş olduğuna dair endişelerini belirtti ve komitelerin çalışmaları ile ilgili ortak bir zemin olmadığının altını çizdi. Guterres özellikle okul materyallerinin ortak şekilde gözden geçirilmesi çağrısı ile ilgili herhangi bir gelişmenin yaşanmamış olmasını üzücü olarak nitelendirirken, liderlere komitelere pratik ve siyasi destek vermeleri çağrısında bulundu.

***

2020 sonrası Kıbrıs’ı kendi özgül koşullarından kaynaklı çalkantılar yaşarken, tüm dünyayı sarsan pandemiden de nasibini aldı. Hem pandeminin, hem de değer kaybeden Türk lirasının belli kesimler üzerinde son derece yıkıcı etkileri oldu. Bu süreçte İstatistik Kurumu’nun açıklamasına göre KKTC 2020 yılında reel olarak yüzde 16.2 küçüldü. 2018 yılında 13 bin 277 ABD doları olan kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), 2020 yılında 10 bin 55 ABD Dolara düştü (3).  İstatistik Kurumu, DPÖ, CYSTAT ve TÜİK tarafından hazırlanıp Haziran 2021’de kamuoyuyla paylaşılan rapora göre KKTC’deki işsizlik oranı 2020 yılında yüzde 10.1 oldu ve on yıl sonra ilk kez bu oranın çift hanelere çıktığı vurgulandı.  İşsizlerin yanı sıra iş bulma ümidini kaybeden işsizleri, iş aramayan fakat çalışmaya hazır işsizleri, mevsimlik ve zamana bağlı eksik çalışanları kapsayan geniş tanımlı işsizlik verisinin Şubat 2021 dönemi içinde yüzde 28.3 oranında olduğu raporda yer aldı.  KKTC’deki genç işsizliği oranında da ciddi bir artış oldu. Bu oran 2010 yılında yüzde 24,8, 2016 yılında yüzde 17 iken 2020 yılında yüzde 29.3’e yükseldi (4).

Peki, bu zorlu süreçte kendini solda tanımlayan partiler nasıl argümanlar geliştirdiler? Bu soruya üç partinin seçim bildirgelerine bakarak bir yanıt vermeye çalışalım. CTP’nin 2022 seçim bildirgesinde, “Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Önceliklerimiz” başlığı altında ekonomiye dair üç “acil eylem planı” öne çıktı: “Ekonomi Acil Kurtarma Planı”, “İhracat Acil Eylem Planı” ve “Yerel Üretim, Turizm ve Enerji Acil Eylem Planı”. Ekonomi Acil Kurtarma Planı’nda “kaynakların ve dış yardımların, ekonomiyi rahatlatması amacıyla hibe, kredi ve teşvik olarak kullandırılacağına” ve kademeli olarak stabil bir para birimine geçileceği vurgulandı.   Vergi reformu kapsamında vergilendirilmeyen gelirlerin vergilendirilmesi için çalışmalar başlatılacağının, asgari ücretin her koşulda vergiden muaf tutulacağının altı çizildi.  İhracat Acil Eylem Planı çercevesinde girişimcilerin ve firmaların pazar payı artırılarak, yurtdışında iş yapabilmeleri için uygun bir ticaret ortamı oluşturulması hedeflendi. Manifestoda yer alan üçüncü ekonomik plan “Yerel Üretim, Turizm ve Enerji Acil Eylem Planı”na göre CTP iktidarında “İnovasyon ve katma değer odaklı gelişimin ve ekonominin can damarı olan işletmelerin artması, genç ve kadın girişimcilerin ekonomiye katılımı için girişimcilik ikliminin geliştirilmesi”nin sağlanacağı yazıldı. CTP’nin seçim bildirgesinde Türkiye ile imzalanan protokollerin revize edileceği, teşvik sisteminin yeniden yapılandırılacağı, Kıbrıs Türk halkının kendine has kimliği üzerine inşa edilecek bir turizm politikasının izleneceği, tarım için kalkınma planı uygulanacağı, yerel kalkınma, kümelenme ve kooperatifçiliğe teknik ve mali destek verileceği, Kıb-tek’in siyasetten ve siyasi atamalardan arındırılarak özerk yapısının sürdürülebilir kılınmasının amaçlanacağı, kamu yönetiminin liyakata göre yapılandrılacağı vurgulandı. CTP aynı zamanda Kıbrıs sorununun çözümü için etkin ve proaktif bir diplomasi izlenmesi, yargı bağımsızlığının korunması, vatandaşlığın siyasi amaçlarla kullanılmasını engellemek üzere yeni bir vatandaşlık yasasının çıkarılması, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı yasal düzenlemelerin kaldırılması gerektiğinin altını çizdi (5).

***

TDP’nin seçim bildirgesinin başlığı: Şimdi Paylaşım, Adalet, Sosyal Devlet Zamanı oldu. TDP, seçim bildirgesinde sosyal piyasa ekonomisini ve refah devletini öne çıkardı. Bu anlayışa göre, “piyasa hareketlerinin tümü sosyal adalet prensibi ile yönlendirilir ve devlet bu davranışları yasal çerçeveler ile belirler, denetler ve teşvik eder” (6). TDP vergilendirmeyle ilgili, düşük ve orta gelirliler için vergileri azaltmayı, kurumlar vergisi oranlarını gerçekçi bir şekilde yeniden düzenlemeyi ve vergi kaçırmayı zorlaştıracak tedbirlerin alınacağını vaat ediyor. CTP gibi asgari ücretin vergiden tamamen muaf tutulması gerektiğini savunuyor. Ayrıca toplumun %20’sinin, kaynakların %80’ine sahip olduğu, adadaki mülkiyetin %36’sının sahibinin toplumun %4’ü olduğu yönünde bir tespitten hareketle servet vergisi uygulanmasını öneriyor. Bunun dışında TDP, kamusal kreş ve yaşlı bakım hizmetlerine, narenciye ve patates üreticilerine dış pazar yaratılmasına, Merkez Bankası yönetiminin Kıbrıs Türklerinin iradesine alınmasına, mikro ve küçük işletmeler, orta ve büyük sermaye yapılı işletmelere destek olmak üzere belli tedbirlerin uygulanmasına, kamu reformuna, özel sektörde sendikalaşmaya, geçici 10. maddenin derhal kaldırılmasına ve Kıbrıs sorununda çözüm odaklı siyasete dönüşe vurgu yapıyor. Tıpkı CTP gibi TDP de her türlü sosyal dengenin korunması ve tüm olası etik dışı politikaların engellenmesi amacı ile Vatandaşlık Yasası’nın iyileştirilmesini savunuyor. TDP’nin seçim bildirgesinde Türkiye ile yeni bir ilişki biçiminin oluşturulmasına da atıf yapılmıştır ve bu kısımda “TDP’nin şu anki mutlak biat ilişkisini kabullenmesi mümkün değildir” sözlerine yer verilmektedir (7).

***

Bağımsızlık Yolu parti programında özel sektörde sendikalaşmaya özel bir vurgu yapılmıştır. Partinin kuruluşundan beridir, “on kişi ve üzeri çalışanı olan patronların sendikasız işçi çalıştırmasının yasaklanması” için mücadele verdiği belirtilmiştir. Bağımsızlık Yolu, mevcut sendikaların da demokratikleştirilmesi gerektiğine dikkat çeker. Bunun dışında Bağımsızlık Yolu, işsizlik sorununun çözümü için ekonomide uzun vadeli bir planlama yapılması, mesleki teknik eğitimin sektörel ihtiyaçlara göre güçlendirilmesi ve ara eleman yetiştirilmesi, etkin bir toplu taşıma sistemi oluşturulması, buna ek olarak belli bölgelerde işyerlerinin işçilere servis sağlamasının zorunlu hale gelmesi, asgari ücretin kamuda en düşük maaşı çeken işçinin maaşına sabitlenmesi, kadın işçilere yönelik mevcut doğum izninin ebeveyn izni olarak değiştirilmesi, kamuda eşit işe eşit ücret prensibinin yaşama geçmesi için Göç Yasası’nın kaldırılması, geçici  10. Madde’nin kaldırılması ve polis teşkilatının sivil idareye bağlanmasını savunur. Tıpkı CTP ve TDP gibi Bağımsızlık Yolu da yeni bir vatandaşlık yasasının çıkarılmasına ve Bakanlar Kurulu’nun yetkisinde bulunan “istisnai vatandaşlık” uygulamasının derhal kaldırılmasına vurgu yapar. Kıbrıs sorunuyla ilgili ise Bağımsızlık Yolu duruşunu şu cümlelerle ortaya koyar: “Kıbrıs halkları için Kıbrıs sorununun çözümü; Kıbrıs’ın bağımsızlığı, Kıbrıs halklarının yeniden kardeşleşmesi ve bölgemizde emperyalist bir üs alanı olarak kullanımına son verilmesi ile mümkündür. (…) Kıbrıs halkları; ulusal bir bağımsızlık, enternasyonal bir anti-emperyalizm ve evrensel bir sınıf mücadelesi çizgisi takip edilerek özgürleşebilir” (8).

***

Soldaki bu üç partinin söylemlerinde belli başlı ortaklıklar görülüyor. Bu programların hakkıyla uygulanabildiği bir ortam hiç kuşkusuz ülkedeki ekonomik, siyasi yapının adalet, özgürlük, eşitlik prensiplerine göre düzenlenmesi sonucunu getirecektir. Sadece federasyon ve Kıbrıs sorunun çözümüyle ilgili pozisyon alan sol partilerin, federasyonun yakın bir ihtimal olmaktan çıktığı dönemlerde nepotik ilişkilerle iktidara gelmek için iş sözü veren ve bunu uygulayan UBP'nin ekmeğine yağ süreceği aşikârdır. O yüzden soldaki partilerin sosyo-ekonomik meselelere dair somut öneriler getirmeleri çok önemlidir. Ancak yapılan anketler ülkeyi bu noktaya getirmekte önemli bir sorumluluğu olan UBP’nin yükselişte olduğunu ve UBP’nin kurulacak yeni koalisyonun büyük ortağı olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu gösteriyor. O zaman nerede yanlış yapıldı? Sol partilerin seçim bildirgeleri hazırlamanın ötesinde ne yapması gerekirdi?

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda bağımsız aday Mustafa Akıncı, oyların yüzde 48.31’ini almıştı. Mustafa Akıncı’yı bu yazıda bahsi geçen üç parti de desteklemişti. Akıncı’yı destekleyen yüzde 48.31’ün, Türkiye’nin müdahalesine ragmen, federasyonu ve Türkiye’yle karşılıklı saygıya dayalı ilişkileri savunan seçmenin iradesini yansıttığını söyleyebiliriz. Türkiye’nin seçime, UBP kurultayına müdahaleleri, bağımsız yargıyı dizginlemek için kurulmasını önerdiği Adalet Bakanlığı, külliye inşaatı, başkanlık sistemi kurulması için yaptığı telkinleri göz önüne alındığı zaman insanın aklına düşen esas soru şudur: aralarındaki ideolojik benzerlikler farklılıklarından daha baskın olan bu üç parti neden birlikte hareket edemedi? Neden yüzde 48.31lik oy muhafaza edilemedi?  Türkiye’yle Kuzey Kıbrıs arasında böylesine asimetrik bir ilişkinin olduğu ve Türkiye’deki tek adam rejiminin adanın kuzeyindeki kurumlara yönelik bir mühendisliğe giriştiği bir dönemde bu siyasi partilerin ekonomiye ya da siyasete dair ürettikleri güzel fikirlerin ne kadarı uygulanabilecektir?

Naçizane kanaatime göre yüzde 48.31ik seçmen kitlesinin birarada tutulamasının sorumluluğu ortak bir mücadele hattı belirleyemeyen siyasi partilerdedir. Sayın Akıncı’nın 2020’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda aldığı yenilgi üzerine yaptığı konuşmanın da seçimlere müdahalenin yarattığı ağır adaletsizlik duygusuna rağmen birçok insanın mücadele azminin kırılmasına yol açtığını düşünüyorum. Akıncı 18 Ekim gecesi, “bundan sonraki süreç siyasi hayatım bakımından 45 yıllık bir dönemin sonudur. Sonucu kabullenerek hayırlı olmasını diliyorum” derken, “seçim sonuçlarına itiraz edecek misiniz?” sorusuna yönelik ise “ben sonuçları kabul eden biriyim. Arkadaşlarımız bakacak ama böyle bir şey düşünmüyorum” (9) demiştir. Oysaki rövanşist olmayan ama seçimlere müdahaleye yönelik tepkiyi diri tutan başka türlü bir söylem, elbette soldaki siyasi partilerin de ortak hareket etmesiyle, federasyon ve haysiyetli ilişkiyi savunan yüzde 48.31’lik koalisyonu tahkim etme potansiyelini taşıyabilirdi.  

***

İşte böyle koşullar altında yeni bir seçime gidiyoruz. Bu yazıdan çıkan sonuç, siyasetten kaçmak, ne yaparsak yapalım bu ülkede biz esas aktör değiliz o yüzden oy versek ne fark eder gibi bir tavra yaslanmak değildir. Ben bu ülkede herşeye rağmen birşeylerin siyaset üreterek değişebileceğini düşünüyorum. Yeter ki kendimize zor sorular sormaktan, yüzleşmekten korkmayalım ve bundan sonraki stratejilerimizi bu bilinçle belirleyelim…


Kaynaklar:

  1. Hasan Kahvecioğlu, ‘Erdoğan’ın Kıbrıs’ta adım adım gerçekleşen üç inadı’, Ahval, 9 Ocak 2022, https://ahvalnews.com/tr/kuzey-kibris/erdoganin-kibrista-adim-adim-gerceklesen-uc-inadi
  2. Esra Aygın, ‘Guterres: Kıbrıs sorununa çözüm çabaları imkansız hale gelebilir’,  Yenidüzen, 6 Ocak 2022, https://www.yeniduzen.com/guterres-kibris-sorununa-cozum-cabalari-imkansiz-hale-gelebilir-148228h.htm
  3. BRT, ‘İstatistik Kurumu: KKTC 2020’de yüzde 16.2 küçüldü’, 2 Eylül 2021, https://brtk.net/istatistik-kurumu-kktc-2020de-yuzde-16-2-kuculdu/
  4. Kıbrıs gazetesi, ‘Kayıtlı işsiz sayısı 15 bine dayandı’, 14 Haziran 2021, https://www.kibrisgazetesi.com/ekonomi/kayitli-issiz-sayisi-15-bine-dayandi-h113574.html
  5. Detaylar için bakınız: Yenidüzen, ‘İşte “CTP Seçim Bildirgesi / Madde Madde Detaylar: Ekonomi Planlarla Ayağa Kalkacak”, 4 Ocak 2022, https://www.yeniduzen.com/iste-ctp-secim-bildirgesi-madde-madde-detaylar-ekonomi-planlarla-ayaga-kalkacak-148236h.htm
  6. Detaylar için bakınız.  https://www.tdpkibris.org/tdp-secim-bildirgesi/
  7. https://www.tdpkibris.org/tdp-secim-bildirgesi/
  8. Detaylar için bakınız. https://www.bagimsizlikyolu.org/hakkimizda/parti-programi/
  9. Kıbrıs Postası, ‘Siyasi hayatınının son konuşmasını yapan Mustafa Akıncı: “bu sonucun çıkmasında rol oynayanları tebrik ederim’, 18.10.2020

 

 

 

Bu haber toplam 4736 defa okunmuştur
Gaile 489. Sayısı

Gaile 489. Sayısı