Çokseslilik Demişken…
‘Çokseslilik’ denildiğinde aklınıza ilk gelen kavramlar nedir? Müzik? Koro? Siyaset? Mesela benim aklıma gelen ilk 3 kelime bunlar.
Neriman Soykunt
‘Çokseslilik’ denildiğinde aklınıza ilk gelen kavramlar nedir? Müzik? Koro? Siyaset? Mesela benim aklıma gelen ilk 3 kelime bunlar.
Aslında toplum olarak çokseslilik kavramına çok da uzak değiliz. ‘Barış’ diye kenetlenen, bir yanlışı veya eksiği gördüğümüz zaman hemen bir araya gelen, her hâlükârda birbirini savunan ve sırt sırta vermiş bir toplum olarak zaten çoksesliyiz. Ama bu yazımda birbirine farklı yönden kenetlenen bir çokseslilikten bahsedeceğim. Özellikle son zamanlarda sanırım birçok kişinin aşina olduğu bir çokseslilikten, çoksesli korolardan.
Öncelikle bilmeyenler için Çoksesli müzik kavramını açıklamak gerekir sanıyorum. Çoksesli müzik, polifoni olarak da bilinen, en geniş anlamıyla bir müzik parçasının birden fazla bağımsız ses veya melodinin bir araya gelişiyle oluşumudur. Çoksesli müziğin en önemli temsilcisi olan Çoksesli Korolar ise; birden fazla ses grubunun ki bunlar soprano, alto, tenor ve bas olarak gruplandırılmaktadır, farklı partileri aynı anda söyleyerek ortak bir armoni ve uyum sağlamasından oluşan topluluklardır.
Çoksesli korolar, biraz önce de dediğim gibi 4 farklı ses grubunun beraber fakat farklı ezgileri söyleyerek bir armoni ve tını oluşturması sonucunda kulaklarımıza inanılmaz bir müzik ziyafeti sunan korolardır. Aynı anda farklı ezgiler söylemek kulağa biraz zor gibi de gelse, aslında müzisyenlerden çok amatör müzik gönüllülerinin hevesle dâhil olduğu bu korolar, son zamanlarda ülkemizde de çokça adından bahsettirir olmuştur. Gerek Lefkoşa’da, gerekse Mağusa’da faaliyet gösteren birçok çoksesli koromuz mevcuttur ki bu korolar ülkemizi gerek Türkiye’de, gerekse yurtdışında gerçekleşen birçok festivalde temsil etmiştir. Yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak adımızı artık çoksesli korolarla da duyurabilmekteyiz. Tabi ki büyük bir özveri, uğraş, fedakârlık ve sevgi sonucunda.
Her alanda olduğu gibi çoksesli korolarda da kaliteli bir iş yapmak ve adından bahsettirmek için bazı özveriler ve fedakârlıkların yapılması gerekir. Gerek koristlerin, gerekse koro şefinin veya şeflerinin yaptığı bu fedakârlıklar sayesinde ülkemizde de çoksesli koro müziği adına güzel işler ortaya konmaktadır. Gösterilen ilgi ve sevgi sayesinde de çoksesli koro sayısı gün ve gün artacaktır.
Çoksesli koro kültürünü bilmeyenlere veya bu korolara dâhil olmak isteyenlere koro kültürüyle ilgili de bazı bilgiler vermek isterim.
Koro denilince aklınıza sadece bir araya gelip şarkı söyleyen bir topluluk gelmesin. Haftada 1, birkaç saat bir araya gelmek için işini gücünü, eşini, çocuğunu bırakan ve o birkaç saati kaliteli bir şekilde geçirebilmek için hayatlarından fedakârlık yapan insanlardan oluşur aslında korolar. Bu arada bu sadece çoksesli korolar için geçerli olan fedakârlıklar değildir tabi ki, ama dâhil olduğum koroların her birinde gözlemlediğim bazı fedakârlıklardan örneklerdir diyebiliriz. Öğrencisinden öğretmenine, hemşiresinden memuruna, polisinden mimarına kadar birçok farklı meslek grubundan oluşan bu toplulukların bir arada, el ele, birbirine saygı duyarak, birbirini dinleyerek ve severek sahnede kendinden emin bir şekilde durduğunu hayal edin. İşte hayal ettiğiniz o görüntü tam da anlatmak istediğim beraberliğin ve çoksesliliğin görüntüsüdür.
Lisans ve yüksek lisans eğitimim süresince dâhil olduğum çoksesli korolarda ki bunlardan biri üniversite korosu diğeri ise Otello Çoksesli Korosu’ydu, gördüğüm, tanık olduğum o kadar güzel anlar oldu ki, üzerinden seneler geçmesine rağmen sanırım unutamayacağım. Sahneye çıkmadan önce birbirimizi motive etmemiz, bir örnek giyinmemize rağmen birbirimize iltifatlarda bulunmamız, parça aralarında aynı anda nefes alıp aynı anda nefes vermemiz, birbirimizin yanlışını da doğrusunu da savunmamız, koro şefinin ellerine sanki de hayatımızı değiştirecek işareti verecekmiş gibi bakmamızve sayamadığım onlarcası. Ne güzel duygular, ne güzel anılar, öyle değil mi? Ve düşünün ki ben mesleğin içinde olmama rağmen ve bu tarz etkinliklere veya topluluklara çokça dâhil olmama rağmen böyle hissediyorsam; hayatından ödün veren, vaktini, sabrını, sevgisini paylaşan o kadar insan neler düşünüyor, neler hissediyordur? Bence bu duyguları hissetmek ve çoksesli olmak herkesin hakkı.
Çokça ses olmak ve çokça ses vermek dileğiyle…