CORONA’DAN EURO’YA YOL BAĞLASAK?
Covid-19 hastalığıyla mücadelede –şimdilik- ciddi bir başarı elde edildi, her ne kadar ‘ikinci dalga’nın nasıl vuracağı bilinemese de…
İki gün önce başlayan ‘yeniden açılma’ sürecinde artık dikkatler ekonomiye, yani ‘hayatta ve ayakta kalma’ya çevrildi.
Bir yandan virüsün hortlamasını ve salgına dönüşmesini önlemek, diğer yandan da tek tek her hanede, her bireyin karnının doymasını, sağlık ve eğitim başta, temel ihtiyaçlarını sağlamak, kimseyi aç ve açıkta bırakmamak gibi bir ödev var şimdi önümüzde…
Ancak bu hiç de kolay olmayacak.
Bunun temelde birkaç, hatta birçok sebebi var…
• En büyük geliri sağlayan sektörlerin ‘sıfır’ noktasına gelmesi…
• KKTC’nin ‘en büyük –hatta tek- sponsoru’ Türkiye’den kaynak gelmiyor olması…
• Zaten dışa kapalı ekonominin soluk alacak borularının olmaması…
• Yanlış politikalar nedeniyle üretim sektörlerinin büyük oranda yitirilmiş olması…
• Son dönemlerde Euro/TL dengesizliği nedeniyle Güney Kıbrıs’tan piyasaya düşen para miktarının da geçişlerin kapanması nedeniyle sıfırlanması…
• Toplumun yüzde 95’inin ve özellikle dar ve sabit gelirlilerin alım gücünün hem reel, hem de –kesintiler ve iş kayıpları yüzünden- gerilemiş olması…
• Ve tabii Türk Lirası’nın Covid döneminde dahi değer kaybetmeye devam etmesi…
* * *
Küresel salgın tehdidi nedeniyle yaşamın ne zaman, nasıl, nereden başlayacağı ve tam olarak eskiye dönüş olup olamayacağı şu an için bilinemiyor.
Süreç içerisinde en iyimser tahminler dahi ekonomilerin küçüleceğini, gelirlerin düşeceğini, işsizliğin artacağını söylüyor.
İki ay öncesine göre daha ‘kapalı’ ekonomiler ve ülke yaşamları, daha az seyahat olacağını da kestirmek olası…
Bilinmez elementlerin yanı sıra, bilinenleri de hesaba katarak bir ‘yol haritası’ çizilmesi gerekiyor.
Uzmanların kafa yoracağı, siyasetin biçimlendireceği, bürokrasinin uygulayacağı bir ‘eylem planı’ lazım… Devletin bu işleri yapmakla görevli kurum ve kuruluşlarının hangileri olduğu yasalarda yazıyor.
Ancak işin ‘vizyon’ ve ‘strateji’ tarafına karar verecek ve arkasında duracak bir siyasi irade ve de bunun arkasında sağlam bir kamuoyu desteği olması lazım.
Temel soru da şudur: Biz neredeyiz ve nereye varmak istiyoruz?
* * *
Nerede olduğumuzu bir haftada oturup ekonomi uzmanları, istatistikçiler, sosyologlar tespit edip önümüze koyabilirler.
Ertesi hafta da sorunun ikinci kısmına, yani ‘nereye varmak istiyoruz’ bölümüne yanıt bulunabilir.
Bugüne kadar deneyimlediğimiz, yaşadığımız modele geri dönmek midir arzumuz?
Yoksa ‘yeni bir yol’ mu arayacağız?
Ben ikinciyi tercih ederim!
Altını doldurmak gerekirse, özeti şu:
Daha sosyal adaletçi, daha insanı merkezine alan, sağlık ve eğitime önem veren, büyük balığın küçükleri yiyip tüketemediği, bağımlılığın derinleşmediği, ranta değil üretkenliğe değer veren bir düzen…
Hesabın gelir ile gider tarafında sürekli ‘git’ durumunda olan para biriminin belirsizlik riskinin minimize edildiği, yani herkesin hesabını bilebileceği bir yapı…
Yani TL yerine Euro…
Bugüne dek bu çağrılara ‘imkansız’ diyenleredir sorum:
Hiç denedik mi ki?