Corruption!
Batı medeniyetleri ile Doğu medeniyetleri arasındaki en önemli fark “demokrasi anlayışı”dır…
Ve bu anlayış içerisinde siyasette yer alanların son derece dürüst davranması zorunluluğudur.
Asla yalan söylememeleridir.
Kesinlikle hipokrasi yapmamalarıdır…
-*-*-
KKTC’nin durumu özel ve ayrıcalıklı olabilir mi?
Hemen konuyu buraya çekeyim!
Evet KKTC’nin durumu çok özeldir…
-*-*-
Çünkü KKTC’de demokrasi anlayışı ciddi anlamda kısıtlıdır…
KKTC’nin dış siyaseti, nüfus siyaseti, maliye, para politikaları, savunması, dış ulaşımı, sivil savunması, ibadetle alakalı siyaseti ve hepsinden önemlisi eğitim müfredatı; seçilmiş insanları tarafından yönetilememektedir…
Yani KKTC’de “demokrasi”, tam anlamıyla fiyaskodur…
-*-*-
Ve oluşan yapı da tam anlamıyla “corrupt” bir yapıdır…
KKTC, “corruption” denen “yasadışılık”la sıvanmış bir yapıdır.
-*-*-
Nedir corruption?
Bu İngilizce kelimeyi, tek bir Türkçe kelime ile şimdiye kadar tanımlamamışlar…
Ama mesela Vikipedi diyor ki; “Usulsüzlük veya yolsuzluk, ticari açıdan etkinliği hukuken tam anlamıyla kontrol edilemeyen, daha çok kamu kuruluşlarında, özellikle yerel yönetimlerde oluştuğu iddia edilen, mevzuatın esnetilip görmezden gelinmesi veya ihlallere göz yumulması halleri olarak tanımlanabilir…”
-*-*-
Bazı İngilizce – Türkçe sözlüklere göreyse corruption; rüşvettir, yolsuzluktur, usulsüzlüktür, bozulmadır, fesattır…
Şeffaf olmamaktır.
Hesap vermemektir.
Ve tabii ki aileden devlete tüm kurumların resmen kokuşmuş olması halidir.
-*-*-
Yani aile içi ilişkilerden en üst düzeyde devlet ilişkilerine kadar her şeyin ama her ilişkinin rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlükle sıvanmış olması halidir…
-*-*-
Örnek verelim!
KKTC’de devletin zirvesinden tabandaki her bireye kadar, neredeyse Kıbrıslı Türk olan herkesin “yabancı bir devlet pasaportu” taşıyor olması bir “corrupt” mesele değil midir?
“Kıbrıs Cumhuriyeti”ne “devletimdir” diyenler için bir sıkıntı yok ama düşünün, “benim egemen eşit ayrı devletim vardır” diye resmen çığlık atanların tamamına yakınının ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya da başka bir devletin pasaportunu taşıyor olması ve aynı zamanda seçildiği zaman iade etmemiş olması, çok ciddi bir hipokrasidir – sahtekarlıktır – yalancılıktır – iki yüzlülüktür!
-*-*-
Corruption denen pis yönetim şeklinin yasaklandığı, suç sayıldığı, ahlaksızlık kabul edildiği ülkelerde, örneğin bir milletvekilinin çocuklarını devlet okulları yerine özel okullarda okutuyor olması; istifa sebebidir.
O vekil, çıkar ve özür diler; bir daha da siyasete girmez.
Kimse onu dinlemez.
“Sen hipokrasi yaptın, yalan söyledin” der.
-*-*-
Bu gibi ülkelerde bir devlet başkanı, başbakan, bakan ya da vekil; sadece devletin hastanelerinde tedavi görür…
Özel hastanenin kapısından içeri girerse, anasını, ebesini, gelmişini ve de geçmişini tüm sinemalara götürüp, her filmi izlettirirler…
-*-*-
Çok daha basit bir örnek vereyim sizlere…
KKTC Kalkınma Bankası…
Nedir bu banka?
Yatırımcımıza, girişimcimize, iş insanlarına uygun kredi olanağı sağlamayı hedefleyen bir devlet kurumudur…
Peki KKTC’de sokağa çıkın ve bir anket yapın…
Eğer ahali, Kalkınma Bankası’nı, siyasetin en kirli rüşvet merkezlerinden biri olarak görmezse yüzüme tükürün!
KKTC’de herkes, Kalkınma Bankası’nı, “krediyi al ve geri ödeme” şeklinde özetler…
Ve KKTC’de bunun en bariz ispatı; bu bankadan bir buçuk milyar TL’lik para alanların yarısının bu parayı geri ödememesidir.
Ve sistemin de geri almayı becerememesidir.
-*-*-
Bunun da ötesine gidelim…
Corrupt ülkelerde yani KKTC’de geçin Kalkınma Bankası’nı, “devlet bankası” olarak kabul edilenlerde de uygulama benzerdir. Veya o bankalara vatandaşın bakışı da aynıdır.
Oysa TC bankaları ya da özel bankalara aynı yaklaşımı kimse sergileyemez.
Kendimden örnek vereyim, üç adet banka kredisi borcum var…
İkisi özel bankalara…
Biri “devlet” dediğimiz bankaya…
Tek bir taksit kaçırmamak için canımı yerim ama ne ilginçtir; devlet bankası saydığıma kaçırırım…
Özele hiç kaçırmadım…
Neden?
Çünkü devletin olanını bir şekilde idare ederim diye düşünürüm.
Veya devletinkini zaten soyulması gereken bir banka olarak kabul ederim.
Hepimizin içine işlemiştir bu.
Çünkü yıllardır bununlayız…
-*-*-
Haaa geçtim bizdeki özel – devlet meselelerini…
Egemen eşit KKTC devletinden bahsedenlerin neredeyse tamamının “Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu ve Kimliği” vardır…
Bu insanların tamamı corrupt sistemin temel direkleridir.
Egemen eşit devleti savunanların tamamının çocukları özel okullarda eğitim almıştır…
Ama bunun da ötesinde, aynı insanların yani corrupt sistemin temel direklerinin en az dörtte üçünün çocukları, Güney Kıbrıs’ta orta eğitimi tamamlamıştır.
-*-*-
Ve bırakın minik bebeklerimizi; ayrı ve de egemen eşit devleti savunan, ikide bir “federal çözüm isteyenler haindir” diye, beş – on yıllık eski basın açıklamalarını, tarih bile değiştirme gereği duymaksızın yayınlayanların evlatları da torunları da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin her nimetinden yararlanmaktadır!
-*-*-
“Gelin Kıbrıs sorununu çözelim” dediğinizde tümünün size saldırmasının tek bir nedeni vardır; “mevcut düzenden yani corrutiondan elde ettikleri kazanımlar kesilecek”…
-*-*-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu corruptionun en etkili parçasıdır.
Devlet elbette bu pisliğin içinde değildir…
Ama bu pisliğin, bir pislik olarak kalmasından son derece hoşnut olduğu için; ona göre planlı ve programlı olarak, her gerektiğinde, gerektiği kadar pisliği buraya akıtabilmektedir!
-*-*-
Çözüm mü?
Haliyle 3 metre çapında, 10 metre derinliğinde, ağzına kadar insan dışkısı ile dolu bir kuyuda, elmas yüzük aramaya benzer!
Sürat güldürür!
Öteki yazımızda “corruption”dan bahsettik…
Bir de fıkra anlatayım…
Belki bu kokuşmuşluğun nasıl bir şey olduğunu az da olsa açıklamaya yarasın diye…
-*-*-
Bizimkisi gibi corrupt bir ülkede polis sürat kontrolü yapıyormuş…
Bir sürücüyü durdurmuş…
“Saatte 100 kilometre sürat yapmanız gereken yerde 180 kilometre / saat süratteydiniz. Size ceza yazacağım, hatta yasal işlem başlatmam gerekiyor, çok tehlikeli bir sürat yaptınız, ehliyetiniz lütfen” demiş…
-*-*-
Sürücü, “Polis gardaşım vallahi hızlı gitmezdim, farkında değilim” demiş.
Polis ısrar etmiş, “ehliyet lütfen”…
Bizimkisi, “bir tayka gardaş” demiş…
Başlamış sağa sola telefon açmaya…
Bir torpil bulacak mutlaka…
Cezadan kurtulacak…
Kimseye ulaşamamış ama aklına “KKTC” gelmiş tabii ki…
Sürücü zeki biri…
-*-*-
Polise demiş ki; “… Gardaş, dürüst olayım, alkollü sürüşten dolayı daha önce dört kez ehliyetimi kaybettim.”
Polis şok şok şok!
Arabanın belgelerini istemiş!
Sürücü, “Sana yalan söylemeyeceğim, araba Londra’dan çalıntıdır, ülkeye yasadışı yollardan girdi, ne gümrük kaydı var, ne belgesi”.
-*-*-
“Ehliyetsiz, belgesiz, bu kadar hızlı… Lütfen in aşağıya, seni tutuklamam lazım” demiş polis…
Bizim şoför, “inemem çünkü bagajda bir ölü var, ben öldürdüm, götürüp denize atacağım” derken polis anında yardım istemiş.
Bizimkine silahı dayamış.
15 dakika içerisinde üç bölgeden beş polis otomobili gelmiş…
-*-*-
İçlerinden biri kumandan…
Kumandan sürücüyü tanıyor…
Çekmiş kenara, “nedir abi durum? Bagajda ölü varmış” demiş.
Sürücü, “senin bu polis sanırım tayinlerden, terfilerden bunaldı, yalan söyler”…
-*-*-
Açmışlar bagajı, bagaj bomboş…
Sürücü, kumandana demiş ki, “işte belgelerim, araba benim, işte sürücü ehliyetim, her şey tamam”…
Kumandan demiş ki, “polis arkadaşım bizi aradı ve ehliyetinin, öteki belgelerinin olmadığını, arabanın kaçak olduğunu, hatta bagajda ölü bulunduğunu söyledi” demiş.
Şoför, “… Belki da dedi size ki hızlı da giderdim!” diyerek gülmüş.
Belgelerini toplayıp, arabasına binmiş ve gitmiş…
-*-*-
Polis memuru mu?
Fıkra bu, hadi adamı sürgünden kurtaralım!
Kumandan, “daha dikkatli be arkadaşlar bundan sonra” diye uyarmış, o kadar…
Ama sürücü gerçekten zeki yani!
Bu fotoğraf Asya Bebek adına açılan Facebook hesabından paylaşıldı ve yazısı aynen şöyleydi: “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Nikos Anastasiadis'in Sevgili eşi Andri Anastasiadis minik kelebeğimiz Asya'mızın misafiri oldular... Kendilerine bu güzel ziyaretlerinden ve desteklerden dolayı sonsuz teşekkürler”.
Yorum yapmıyorum… Sadece şey diyecektim, hesap neyse bakın çıkarın da KKTC Sağlık Bakanlığı’na şey edin… Bizim bakan şey edecek… Egemen eşit devletin başkanı da şeyden dönünce, şeye gidiyor bugün, O da şey edecek… Halledeceyik! UBP Genel Başkanı’nı hele bir seçsin, hallederik! Olmuş bilin! Halledeceyik!