1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. COVİD’LE YENİ DÖNEM
Sami Özuslu

Sami Özuslu

COVİD’LE YENİ DÖNEM

A+A-

 

2020 yılı başlarken herkes ‘iyi bir sene’ dilemişti.
Oysa 2020 kötü başladı. Wuhan kökenli yeni tip Corona Virüs’ün Mart ayından itibaren bütün dünyayı kontrolü altına alacağını kimse kestiremezdi.
“Çin’den bize hastalık gelecek ve bütün hayatımız değişecek” deseler inanmazdık.
Zaten ilk başlarda inanmadık da…
‘Olurdu, olmazdı, bize gelirdi gelmezdi’ derken virüs çıkageldi ve her bizi esir aldı.
Panik halineydik. Ne yapacağımızı bilemiyorduk.
Dünya da öyleydi…
Sağlık Örgütü bir şeyler diyordu ama onlar dahi emin değildi. Ya da bize öyle geliyordu.
Her ülkede farklı yöntemler deneniyor, bir eşgüdüm sağlanamıyordu.
‘Kılavuz’ ne olmalıydı, kime kulak verilmeliydi, o bile kesin değildi.
Mart ayı başında önce Uzakdoğu’ya gidip dönen bir kafileden şüphelenildi. Ortalık adeta kalkıp oturmuştu. 
Wuhan’dan görmeye başladığımız ‘astronot’ tipli sağlık görevlilerinin benzerlerini ilk o gün gördük. ‘Şüpheli’ görülen insanlar Mağusa bölgesindendi. Alınıp ambulansla hastaneye gelişleri haber oldu. O görüntüler herkesi şoke etti. 
Demek gelmişti!
Virüs buralara kadar ulaşmıştı!
Bazı internet siteleri kontrole alınan insanların isimlerini dahi yazıp afişe etmişti.
‘Virüslü’ avı ondan sonra da hep sürdü.
Uzakdoğu turistlerimiz ‘temiz’ çıktılar ama kısa süre sonra Alman kafile sahneye çıktı. Yine Mağusa bölgesinde, otellerde kalan Almanlar sayesinde ‘ilk yeni tip Corona virüsü’ ile tanışmış olduk.
Artık gündem Corona’ydı.
Haberlerde virüs dışında konu yoktu.
Gündemi o belirliyordu.
Her akşamüzeri istisnasız herkes Sağlık Bakanı’nın –illa ki kendi sesiyle ve görüntüsüyle- yapacağı açıklamayı bekler olmuştu.
Bugün kaç yeni vaka vardı?
Ölen var mıydı?
Durumu ağırlaşan, solunum desteği ve yoğun bakım ihtiyacı olan kaç kişiydi?
İyileşen vaka sayısı neydi?
Günler, haftaları kovaladı.
Evlerinde adeta ‘gönüllü hapis’ hayatına alışan toplum bireyleri bir adım sonrasını göremiyordu.
Salgınla ilgili dünyanın çeşitli ülkelerinden korkunç haberler geliyordu.
Avrupa ülkesi İtalya, sonra İspanya, daha sonra Birleşik Krallık sapır sapır dökülüyor, Corona oralarda toplu katliamlar yapıyordu.
Hastaneler dolmuş, sağlıkçılar ‘solunum cihazından kim çıkacak’ sorusunun anlatılmaz ağırlığı altında eziliyordu.
Adanın Güneyinde de vaka sayısı kontrolden çıkacak gibi görünüyordu. Bizim tarafta da ‘ne zaman patlayacak’ korkusu herkese hakimdi.
Kah Karpaz’dan, kah Alsancak’tan gelen kötü haberler ağızları yüreklere getiriyordu.
Yalanın, uydurmanın, abartının, hedef göstermenin, nefret söyleminin, ötekileştirmenin bini bir paraydı.
Bir ‘korku tüneli’ne girmişti toplum ve çıkıp çıkmayacağını kestiremiyordu.
Yaşlılar, kronik hastalar, bebekler, hamileler risk altındaydılar ve herkes yakınlarına bir şey olmasından korkuyordu.
Sonra ne oldu?
Sağlıkçıların bilimsel akıl ve özverisi, toplumun duyarlılığı ve disiplini ile hastalık yayılmadan kontrol altına alındı.
Bir gün, üç gün, bir hafta, ay derken, iki ayı aşan bir süre virüse rastlanmadı.
İnsanlar rahatladı, işine gücüne, büyük ölçüde sosyal hayatına döndü…
Ta ki bugüne kadar!
Umarım 1 Temmuz ‘milat’ olmaz…
 

Bu yazı toplam 1640 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar