Çözüm mağduriyet getirecek mi?
Mülkiyet başlığı Kıbrıs sorununun 6 temel başlığından biridir. Bir diğeri de Toprak başlığıdır. Mülkiyet de toprak da çözümlenmesi gereken ana konulardır. Bunlar çözümlenmeden Kıbrıs sorunu da çözümlenemez.
Yıllarca yöneticilerimiz bize “bizim için Kıbrıs sorunu çözülmüştür, bir anlaşma eksiktir, onu da bugün, yarın halledip bu işi bitireceğiz, herkes işine, gücüne baksın” dediler.
Yıllar yıllara eklendi, aradan 30 yıl, 40 yıl geçti ve nihayet çözüm olmadan hiçbir gelişme olmayacağı anlaşıldı. 2004 referandumuna giden süreci böyle yaşadık. Sonuç bizim açımızdan hayal kırıklığı oldu. Ama çözüm ihtiyacımız o günden sonra daha da arttı.
O gün hayır diyen Rumlar da çözüm olmadan hiçbir gelişme olmayacağını, ya da istedikleri gibi bir gelişmeyi yakalayamayacaklarını anladılar.
Çözüm şart. Öyleyse çözümü sağlamak için iyi niyetle çalışma da şarttır.
Peki çözüm mağduriyet getirecek mi?
Bu sorununun yanıtını evet ya da hayır olarak verebilirsiniz. Ama kestirmeden bu yanıtı vermeden mağduriyetin ne olabileceğini, ya da karşılığında ne kazanacağınızı düşünmelisiniz.
Mülkiyet konusu masada olduğuna göre mülk sahipleri bir biçimde tazmin edilecek, karşılığında başka bir mal ya da kendi mallarını iade alacaklar.
Bu durumda tazminat ödenecek mal sahipleri ile takastan yararlanacak mal sahipleri herhangi bir mağduriyet yaratmayacak. Ama iade edilecek mülklerin bugünkü kullanıcıları bir mağduriyet yaşayabilir. Aynı mağduriyeti belki onlardan biraz daha fazla toprak ayarlamalarında yerinden edilecek insanlar yaşayacak.
Çözümün en önemli başarılarından biri de bu mağduriyeti mümkün olduğu kadar o insanlara hissettirmemeye çalışmak olacaktır.
Bunun için çözümün maliyetinin önceden iyi hesaplanması ve fonlamalarının da sağlanması gerekir.
Bir başka nokta da oluşturulacak Mülkiyet Komitesi’nin iş yükünü azaltacak destekleri önceden hazırlamak ve özellikle kuzeyde ekonominin yıllarca durmasının önüne geçmektir.
Konunun uzmanları bunun için değişik öneriler hazırlayabilir. Bunlardan bir tanesi kimlerin iade, kimlerin takas ya da tazminat isteyeceğini önceden bilmektir.
Sanırım bu bir çözüm olabilir. Önceden iade isteyecek kuzey göçmeni Rumlar bir biçimde tespit edilerek resmileştirilirse iki bölgeliliğin bozulup, bozulmayacağını da hangi kullanıcının mülkü iade ederek yerine başka bir mülk ya da tazminat alacağını da bilmiş olacağız.
İki bölgeliliği ortadan kaldıracak kadar talep yoksa Rum tarafının “mülk sahibinin öncelik hakkı” istemi de çözümlenmiş olur.
Dahası iade edilmeyecek mallar daha fazla olacağına (Rumlar yaptıkları istatistiklerde bunun üçte bir civarında olduğunu söylüyorlar) göre ekonomi de uzun bir süre durmamış olacak.
Bu öneriler konunun uzmanı birisinden geldi. Ben mantıklı buldum. Tartışılabilir. Geliştirilebilir. Ama bu sorun çözümlenmek zorunda olduğuna göre bu tartışmaları yapmakta fayda var.
Dahası belki bizim olmayan ve uluslararası hukukta hiçbir zaman bizim olamayacak olan üçte bir mülkü iade ederek, üçte ikiyi yasallaştırmak çok daha kazançlı olmayacak mı?
Elbette bugünkü kullanıcılar da mağdur edilmeden, ya da mümkün olduğu kadar az mağdur edilerek bu sorun çözümlenebilir.
Bir bedel ödeyeceğiz. Geçmişte de ödedik. Geçmişte ödediğimiz çok daha fazlaydı. Güney göçmeni insanlarımız arkalarına bakmadan evlerini mülklerini geride bırakarak kuzeye kaçtılar.
Aradan 41 yıl geçti. Hala oturdukları eve evim, içinde çalıştıkları bahçeye bahçem diyemediler.
Çözüm bütün bu belirsizlikleri ortadan kaldıracak.
Değmez mi?