“Çözüm sürecindeki çıkmaz, BM zeminine bağlı kalınarak aşılabilir”
CTP, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gayri resmi 5 taraflı konferansın Şubat sonundan itibaren en uygun bir tarihte New York’ta gerçekleşeceğini duyurması üzerine açıklama yaparak, iki lideri sağduyuya davet etti.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gayri resmi 5 taraflı konferansın Şubat sonundan itibaren en uygun bir tarihte New York’ta gerçekleşeceğini duyurması üzerine açıklama yaparak, iki lideri sağduyuya davet etti ve ilgili BM parametrelerine bağlı hareket etme çağrısında bulundu.
Yapılan yazılı açıklamada, "bilinmelidir ki, Kıbrıs sorununu tarihe gömecek kalıcı ve işlevsel bir çözüm, federal çatı altında karşılıklı olarak Kıbrıslı toplumların birbirleriyle empati kurması, siyasi eşitlik üzerindeki tartışmalara son vermesi ve asgari güvenlik beklentilerine anlayış göstermeleri ile mümkün olabilecektir" denildi.
CTP'nin yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:
“Kıbrıs çözüm sürecinde Crans-Montana konferansı sonrasından bu yana devam eden çıkmazın aşılması halen ivediliğini korumaktadır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Türkiye’nin önerdiği gayri resmi 5 taraflı konferansın Şubat sonundan itibaren en uygun bir tarihte New York’ta gerçekleşeceğini duyurdu. Tarafların, kapsamlı çözüm müzakerelerinin önünü açabilecek ve aciliyet duygusu içerisinde bir siyasi anlaşmaya varacak ortak zemin arayışında olmaları beklenmektedir. Sorunun bölgesel boyutu da dahil olmak üzere tüm konuların gündem yapılabileceği bahse konu konferansa Avrupa Birliği’nin de gözlemci olarak katılması olasıdır.
Konferans için ön hazırlıkları yürüten BM Genel Sekreteri’nin geçici özel temsilcisi Sayın Jane Holl Lute, tarafların pozisyonlarını öğrenerek rapor etmektedir. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, müzakerelere eşit egemenliğe dayalı iki devlet zemininde ve sıfırdan başlayabileceğini bildirerek, Berlin mutabakatını kabul etmediğini açıklamıştır. Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak süreçte devam eden çıkmazın aşılabilmesi ve kapsamlı çözüm müzakerelerinin sonuç odaklı olabilmesine dair farklı stratejik yaklaşımlara ihtiyaç duyulabileceğini, ancak bunların meşru BM zeminine bağlı kalmakla muteber olabileceğini değerlendirmektedir. Bilinmelidir ki, Kıbrıs sorununu tarihe gömecek kalıcı ve işlevsel bir çözüm, federal çatı altında karşılıklı olarak Kıbrıslı toplumların birbirleriyle empati kurması, siyasi eşitlik üzerindeki tartışmalara son vermesi ve asgari güvenlik beklentilerine anlayış göstermeleri ile mümkün olabilecektir. Yarım asrı aşan bir süreden bu yana adamızda özlenen gerçek demokrasi, tek aidiyet, tek egemenlik ve tek uluslararası temsiliyete dayalı birleşik federal Kıbrıs çatısı altında tecelli edecektir.
Diğer sorunlu ülkelerde başarıyla sonuçlanan barış süreçlerine bakıldığı zaman, başarının “siyasi müzakere-diyalog-güven artırıcı önlemler”den oluşan katılımcı bir yöntemle gerçekleştiği görülmektedir. Bu bağlamda, Sn. Tatar’ın güven yaratıcı önlemler konusunda yapıcı bir tutum sergileyip, konuyu alternatif önerilerle zenginleştirmesi önemlidir. Siyasiler ve sivil toplum temsilcisi örgütler arası diyalog, liderlerin sonuca yönelik yürüteceği müzakerelerle eş zamanlı olarak devam etmelidir. Bu, barış süreçlerinin zaruri unsurlarından birisidir. Kapsamlı çözüm siyasi uzlaşıyla, kalıcı barış ise sorunlu taraflar arasında ekonomik, sosyo-kültürel etkileşim ve sinerjik çıkarlar elde edilmesiyle sağlanacaktır.
Barış süreçleri inişli çıkışlı, zor ve uzun süreçlerdir. Kıbrıs sorunu, Kıbrıslı toplumlara birçok mağduriyet getirmekte ve ortak yurdumuzda devam eden istikrarsızlığı artırarak devam ettirmektedir. Ada genelinde hakim olan siyasi istikrarsızlık sadece Kıbrıslı toplumlar arasındaki ilişkileri değil, bölge ülkeleri arasındaki jeopolitik ilişkileri de olumsuz etkilemekte ve krizlere neden olmaktadır. Doğu Akdeniz’de devam eden gerginliğin çekirdeği konumunda olan Kıbrıs’ın siyasi eşitliğe dayalı federal çatı altında birleşmesi, bölgede istikrar, güvenlik ve refah sağlayacağı gibi Türkiye-AB ilişkilerinin iyileştirilmesine de önemli katkı sağlayacaktır. Tüm bu olasılıklar ışığında, Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak iki lideri sağduyuya ve ilgili BM parametrelerine bağlı hareket etmeye davet ederiz.”