Çözüm sürecinin geleceği için AKP-HDP işbirliği…
Türkiye seçimini yaptı. AKP kurulduğu ve ilk seçime katıldığı günden bu yana ilk kez tek başına iktidar olacak 276 sayısını yakalayamadı. Bu 13 yıldan sonra yeni bir dönemin başlangıcıdır. Türkiye artık “uzlaşı kültürü” nü öğrenecektir. Neden AKP kaybetti, seçimin mağlubu kim, galibi kim, hangi anket şirketi en yakın sonuçları bildi, gibi sorulara elbette uzmanlar tarafından yanıt aranacaktır. Elbette bakış açısına göre yorumlar, analizler farklı olacaktır. Bence bu seçimin asıl mağlubu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Zafer kazanan parti ise ilk kez girdiği seçimde % 13’ü aşkın oy alarak barajı yerle yeksan eden HDP’dir.
Geçen hafta, seçimden önceki Cuma günkü yazımda hiç kimsenin ihtimal vermediği bir başlık atmış ve “HDP %12’yi aşar mı” demiştim. Yani % 12’yi aşabileceği mesajı vermiştim. HDP’nin barajı geçmesi, hem de 6 milyondan fazla oy alarak aşması, AKP’nin tek başına iktidar olmasını engelledi. Bunun böyle olacağını çok iyi bilen Erdoğan ve AKP seçim stratejilerini bunun üzerine kurmuştu. Çünkü HDP barajı geçemeseydi aldığı 80 milletvekilinin en az 70-75 tanesini AKP alacaktı. Bu durumda AKP 258+70= 338 olurdu. Bu da Anayasa değişikliğini referanduma götürecek minimum sayı demekti. AKP değil, ama belki “Derin Güçler” seçime saatler kala HDP Diyarbakır mitinginde “katliam girişiminde” bulundu. Bu bana 2004 sürecinde bizim çözüm miting alanımıza konan ve şans eseri, ya da öngörülerimiz nedeniyle patlamadan bulunan bombaları hatırlattı.
Bu güruh kendi amaçlarını gerçekleştirmek için böylesi katliamlara bile başvurabiliyor. Lefkoşa İnönü meydanında patlamadan bulundu. Ama Diyarbakır’da iki bomba da patladı. Resmi rakamlara göre 3 kişi öldü, 150 kişi yaralandı. Gayrı resmi rakamlara göre ise yaralı sayısı 500’e yakın.
Bu provakasyon HDP yöneticilerinin sağduyulu yaklaşması ve sükunet çağrısı yapması istenilen sonucu doğurmadı. Amaçlanan HDP’yi sokağa çekerek güneydoğuda yeni bir istikrarsızlık ortamı yaratmaktı.
Derin Güçler’in provakasyon girişimi seçimden sonra da devam ediyor. Önceki gün Diyarbakır’da yine kan aktı. 4 kişi hayatını kaybetti. Amaçlanan yine aynıdır.
Bütün bunlara rağmen Türkiye halkları AKP’nin bu oyununu bozdu. Erdoğan’a “sen artık Anayasal sınırlarına çekil, yeni sarayında mutlu mutlu otur” dedi. AKP’ye de “tek başına iktidar istikrar yanında, güç sarhoşluğu da getirdi, sen artık uzlaşı kültürünü öğren” dedi.
Erdoğan ve AKP bu mesajı aldı mı, yoksa aldı gibi görünerek “koalisyon olacağına Ekim’de erken seçime gidelim o zaman HDP bu oyu alamaz, biz de tek başına geliriz” düşüncesinde mi? Bunu henüz net olarak anlamış değiliz. Yapılan açıklamalar henüz net değil. Özellikle kaç gün sustuktan sonra önceki gün Baykal’la görüşen, dün de medyanın önüne çıkan Erdoğan koalisyon, uzlaşı falan diyor ama Baykal’ın deyimiyle aklındaki erken seçimdir.
Peki nasıl bir koalisyon?
İstikrarın devam edebilmesi için Türkiye iş çevreleri, büyük medya bir AKP-CHP koalisyonu istiyor.
Mümkünse olabilir. Belki bazı sorunları da bu koalisyon çözer. Ama çözüm sürecini ilerleterek güneydoğuda silahların susmasını sağlayabilir mi bilemiyorum.
Peki bizim için artık olmazsa olmaz duruma gelen Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bu koalisyon ne yapar onu da bilemem.
Ama bu iki sorunda da ilkesel olarak en sağlam katkı koyabilecek tek parti HDP’dir. AKP Türkiye’nin önünde duran en önemli bu iki sorunu çözmek ve Türkiye’nin önünü açmak konusunda samimiyse HDP’nin desteğini almalıdır.
Bu ya bir koalisyon hükümeti ile olur, ya da HDP koalisyona girmek istemezse dışarıdan destekli bir AKP azınlık hükümeti olur. Elbette bu destek süreli ve ilkeli olur. Çözüm sürecinin, hem Kürt sorununun, hem de Kıbrıs sorununun çözüm süreci ancak böyle ilerletilebilir ve belki sonuçlandırılabilir.
Türkiye halkları, Türkler de, Kürtler de, öteki azınlıklar da son dönemde yaşadığı güneydoğuda silahların susması gelişmesini hararetle desteklemektedir.
Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. Türkiye halklarının buna ihtiyacı vardır. Bu amaca uygun bir hükümet modeli Türkiye’nin önünü açacak ve krizi, fırsata dönüştürecek modellerin başında gelir.
Hem AKP’de, hem de HDP’de elini taşın altına koyacak cesaret ve kararlılık vardır. Artık seçim bittiğine göre sağduyulu düşünme zamanı gelmiş demektir. Erdoğan da halkın verdiği mesajı alarak zorlamaktan vazgeçmelidir. Çünkü zorlama kutuplaşmayı, kutuplaşma da kan, acı ve gözyaşını getirdi.
Yeni bir erken seçim bu sonuçları çok fazla değiştirmeyeceği gibi, daha çok kan akmasına neden olabilir. Siyasi partiler bunu unutmamalıdır.