1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Çözüm ve sokak siyaseti !
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Çözüm ve sokak siyaseti !

A+A-

 

Sokak ve Kıbrıs sorunu her zaman birbiri ile ilintili mücadele alanı olagelmiştir tarihimizde. O kadar ki, bizim için zamanında "sokak adamları" diyen günün Saraylıları bile daha sonra sözlerini, e siz sokakları en iyi örgütleyenlersiniz, ondan bahsediyorum..demişti.
2000'li yıllar, siyasetin sokağa, sokağın güce dönüştüğü yıllar oldu.

Barışın, adaletin, hukukun, gelişmenin ve istikrarın adı "benim için anne" diye karşılık bulan bir ruh haline denk düşmekteydi. Çünkü çoçukları için gerçekten her şeyini verebilen bu küçük toplumun umudunu artırabilen ve ölümüne ayaklandırabilen yegane konu, bugün güzel bir genç kız olan o güler yüzlü kız çocuğunun geleceğini sağlamak, istikrarlı bir toplum, güvenli bir gelecek ve barış yaratmak olmuştu.

Sokak kendi başına bir siyaset alanına dönüştüğü noktada, aklın, tartışmanın, üretmenin de karşılıklı itici gücü olmaktaydı.
Akşam televizyon programlarında, köy kahvelerinde anlatılanlar, sabah radyo programlarına ardından alanlara yansıyor ve bu döngü bir çığ gibi büyüyordu.

Tarih nasıl yazılır ? diye kafa yoranlara bizim yaş kuşağının bu coğrafyada verilebileceği en net cevaptır, 2004 dönemi... Bugün İstanbul'da Gezi'de yaşananların farklı bağlamda hayat bulmasıydı bizim için o dönem. Evet Kıbrıslı Türk solu, o dönemi, zeka ve yaratıcılıkla döşenmiş bir akıl ve sağduyu ile yönetmişler ve demokratik yollarla toplumsal dönüşüm sürecinin nasıl olabileceğine örnek olmuşlardır. Eğer çok iyi örgütlülük, ortak akıl süreçleri, iyi liderlikler ve dayanışma gösterilmemiş olsaydı, çok büyük depremler yaşamamız işten değildi.

Yabancı ülke temsilcilerinin, yaşanan dönüşüm sürecinin bu denli demokratik bir olgunlukla yaşanmış olması karşısında duydukları şaşkınlık dolu övgüyü hatırlamamak mümkün değil.

"Her alanda toplumsal dönüşüm" iddiamız tamamlanmamış, çözüm gerçekleşmemiş, eksik kalmış olsa da, Kıbrıslı Türk toplumu, toplumsal varlığını ve Adanın kuzeyindeki iradesini, gücünü gerçekten tüm dünyaya duyurmuştur. Bu azımsanacak bir durum değil...

2004 ile bugünün görüşme süreci arasında elbette ciddi farklılıklar vardır. Ama dün olan mücadele kapsamı bugün yok. Dün olan heyecan, ortak akıl ve mücadele bugün yok...Neden...

Özellikle son on yıllık süreç Kıbrıslı Türk toplumu için ciddi anlamda öğretici oldu. En temelde, Kıbrıs sorununun çözümü gerçekleşmeden, bölgesel ekonomik kalkınma, dünyaya entegre olma gibi hayali senaryolarla bir yere varılamayacağı... günümüzde, uluslararası entegrasyonun, hukuk, siyaset ve ekonomi üçgeni bağlamında paralellikler ve bağlayıcı boyut taşıdığı...gerçeklere sığmayan kitab-i senaryoların karın doyurmadığı ve bunların siyasi temelin dayandığı gerçeklerden bizi uzaklaştıracağı...

Bugün, "sokakların adamı" olma durumundan çıkmış bir halimiz olduğunu itiraf etmeliyim.

Siyaseti, ideolojik eksenlerinden kaydırarak benzeştirme girişimlerine kapı açanlar; dayanışma gücünün hakim olduğu, kolektif mücadele değerleri yerine kişisel kariyer ajandalarını hakim kılmaya çalışanlar; bireyciliğin, bencilliğe doğru yol aldığı bir kültürü her gün üretenler; dışlama ve ötekileştirmeyi marifet bilenler; zayıf liderlikleri tercih edenler; gerçekleri konuşmak yerine durumu idare etmeyi tercih edenler ; üretkenliği, iş takipçiliği ve sahiplerine itaat zannedenler; hiçbir şeyi beğenmeyip, yeni bir şey söylemeyenler ; benim sıram da gelecek diye "ya sabır" çekenler...

Bugün yozlaşmış kültürel alanı ortadan kaldıracak, yani bu alanla hesaplaşıp onu sarsacak alternatif siyasi söylem geliştiren, sorumlu siyaset yapan bir tavır ancak umudu yeniden yeşertebilir.

Bugünü yeni bir siyasi akıl ve söylem aşabilir.

Ve bu tavır da ancak işi memuriyete indirgemeyen "radikal bir demokrasi ve özgürlük siyaseti" üzerinden, dinamik kadrolarla mümkün olur; ne yaptığını, istediğini ve hedefini bilen...

Bugünün görüntüsü ne yazık ki, yaratılan bu hakim kültürün akışına kapılan, alternatif olamayan bir tekrarı işaret etmektedir.  Tekrar yeni bir dinamizm üretmemekte ve sokağı siyasete davet etmemektedir, edemeyecektir.

2002'de ne olmuştu ?
Çok iyi hatırlıyoruz ki, 2004 yılından önce 2002'de halk "hepimize" büyük bir ders vermişti. Tüm büyük siyasi gelişmeler 2002'den sonra cereyan etti...

Halk olmadan hiçbir şey olmaz ve sol siyasetin özünü insan, dinamiğini de halkın oluşturduğunu bir kez daha not etmekte yarar var.

Bu yazı toplam 3111 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar