‘Çözüm’ yoksa ‘ilhak’ verelim
Pazar akşamı New York’ta yapılan zirveden sonra belli ki önümüzde kısa bir zaman var. Eğer ‘yerel yönetim reformu’ nedeniyle gündeme gelen erteleme olmazsa, Güney’de 18 Aralık’ta belediye seçimleri yapılacak. Her ne kadar Başkanlık seçimi ya da parlamento seçimi kadar keskin kampanyalar olmayacak ve Kıbrıs sorunu ön plana çıkmayacaksa da, seçim yapılan birçok belediyenin aslında ‘eski kuzey beldeleri’ için yapılan ‘tabela belediyeler’ olduğunu ve oralarda da hamasetin pek bir iş yaptığını anımsamakta yarar var.
Dahası, AKEL dışındaki bütün muhalefet, New York’tan ‘bir şey çıkmamış olması’ndan mutlu görünüyor. ‘Her yönüyle tatmin’ olduğunu söyleyen Anastasiadis’in de ‘çözüm karşıtı’ partilerin gazabından korkarak cesur davranamadığını, popülizme yenik düştüğünü söyleyebiliriz.
Espen Barth Eide’nin Havadis’ten sevgili Esra’ya verdiği mülakatta altını çizdiği ‘farklı siyasal kültürler’ tespiti önemlidir. Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların siyasi hassasiyetleri, öncelikleri, tepki biçimleri birbirinden farklıdır.
Dolayısıyla bazen çok da önemsiz konularda oluşan duygusal hassasiyet, konunun özünün önüne geçebiliyor.
Bu da ‘orta yol’ bulabilmeyi zorlaştıran bir faktör olarak önümüze çıkıyor.
* * *
Toplumsal hassasiyetler, duygusal eğilimler, acılarla dolu tarihin resmi politikayla belleklere kazınan izleri Kıbrıs’ta yaşayan insanların yeni bir gelecek kurmalarının üstünde karabasan gibi dolaşmaya devam ediyor.
Ama sorun, karabasandan kurtulmak isteyip istemediğinizle alakalıdır.
Eğer kurtulmak gerekliyse, öncelikle uykudan uyanmak lazımdır. Uyanıp, o ruhları esir alan korkuların, kaygıların aslında bugünkü işsizlik, gelecek kaygısı, çatışma kaygısı gibi insani endişelerden daha dayanılmaz olmadıklarının farkına varmak gereklidir.
Geçmişin hatalarına, yaşanmışlıklarına takılıp kalacak mıyız, yoksa geleceği kurup ekonomisiyle, turizmiyle, eğitimiyle, standartlarıyla, çevresiyle, yönetimiyle insanca yaşanabilir bir düzene sahip yeni bir ülke yaratabilecek miyiz?
Mesele budur.
* * *
Açıkça daha önce de yazdım, söyledim.
Kıbrıs’ta çözümsüzlük bitmez, hele kalıcılaşırsa, bunun sonu ilhaktır!
İsteyen istediği kadar ‘kötü senaryo’ desin, günün sonunda Anadolu ile Kıbrıs’ın zaten büyük ölçüde tamamlanmış entegrasyon süreci daha ileri noktaya taşınacaktır.
Kimse “olmaz” falan da demesin, Türkiye’de kamuoyunun bu işe hazırlanması en fazla üç gün sürer. Daha fazla değil…
Kıbrıslı Türkler razı olur mu buna?
Razı olmaz belki, ama milliyetçi histeri yükselir, ekonomik bağımlılıktan kaynaklanan gaileler debreşir, “Zaten Rumlar bizimle çözüm istemez” algısı yayılır…
Hem zaten kim soracak topluma ‘ilhak’ edecekse?
Kıbrıslı Rum barış güçlerinin bunu çok iyi anlamalarında fayda var.