Çözümsüzlük ve sonrası
Şu yarım yüzyıllık Kıbrıs Sorunu’na ‘kalıcı’ bir çözüm bulmak için görüşmeler yoğun ve ciddi bir şekilde devam ediyor. Olumlu bir sonuca varılır mı ? Bu soruya kesinkes “Evet” diyecek bir babayiğit yok. Ne Kuzeyde ne de Güneyde. Kesinkes “Hayır varılmaz” demek de aynı şekilde. Kesin olan birşey var. O da, hem Türk hem de Rum tarafında ‘umutluların’ eski denemelere göre çok daha fazla olduğu. Fazla da, ‘Umutlular’ çoğunlukta mı ? Bu soruya da “Evet” demek -en azından şu aşamada- pek mümkün değil. Çünkü hala herkesin kafası cevap verilemeyen sorularla dolu.
“Her ne pahasına olursa olsun çözüm” diyenler de var, “Ne pahasına olursa olsun çözüm mözüm yok” diyenler de. Ben daha çok ikinci gruptakilere takmış durumdayım. Yani “Ne pahasına olursa olsun çözüm yok ve olmamalı” diyenlere.
Çözüm olmazsa ne olur ?
Rumlar,
• Güneyde, AB’nin kucağında hayatlarını sürdürmeye devam ederler...
• Fiilen aşağı yukarı yarısı koparılmış Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sarılmaya devam ederler...
• “Bir gün elbet...” hayalleri ile başbaşa kalırlar...
• Aralarındaki bazılarının ‘Megali İdea’ları ile yaşamaya devam ederler...
• Kuzeye turist gibi gelip gitmeye devam ederler...
• Kuzeyde terketmek zorunda kaldıkları herşeyleri, sadece rüyalarını süsleyen bir anı olarak kalır...
• En kötü günleri yaşayan nesil bu dünyadan göçüp gider. Yeni nesiller de kendilerine anlatılanlarla yetinirler...
• Kuzey’den söz ederken “Bir zamanlar.....” diye söz ederler...
• Beşparmak Dağları eteklerindeki dev bayrağa uzaktan bakıp bakıp “Ahhhh...” demeye devam ederler...
• Kuzeydekilerle iyice yabancılaşırlar.
Türklerde ise,
• Yıllardır ‘çözümsüzlük çözümdür’ diye bağıranlar bayram eder....
• Türkiye’ye her şeyiyle muhtaç bir şekilde, yaşamlarını sürdürmeye devam ederler...
• K.K.T.C.’nın tanınması umutlarını sürdürürler... Tanınırsa ne ala... Tanınmazsa, “Devletiz” diye kendi kendilerini kandırmaya devam ederler...
• Kimliksizlik devam eder...
• Umudunu tamamen yitirenlerin göçü başlar...
• Mevcut düzenden mega çıkarlar sağlayanlar derin bir ‘ohhhh’ çekerler...
• Yeni nesiller, anneleri, babaları, dedeleri, nenelerinin anlattıkları ile yetinerek, Larnaka’ya, Leymosun’a, Baf’a turist gibi gidip gelmeye devam ederler...
• Kendilerinin sandıkları toprakların her geçen gün artan bir şekilde, ‘başkalarının’ eline geçmesini izlerler...
• Türkiye’ye ilhak için referandum tartışmaları yaşanmaya başlar...
• Zor’u tüm şiddetiyle yaşayan nesil göçüp gider. 50 küsur yıldır olup bitenleri sadece kendilerine okutulan
Resmi Tarih’ten bilen yeni nesil, Güneydekilere iyice yabancılaşır.
Sonrası mı ? Onu bilemem.