Çözümün ekonomiye etkisi
2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın ekibiyle birlikte 1 Nisan 2010’da gerçekleştirdiği basın toplantısında müzakerelerde diğer konuların yanı sıra ekonomik konulardaki uzlaşılar da kamuoyu ile paylaşılmıştı. O gün için bu başlıkta taraflar arasında tam bir uzlaşı sağlandığı hemen göze çarpsa da geçen sürede yaşanan ekonomik krizler de göz önünde bulundurulduğunda müzakerelerin yeniden başlayacağı önümüzdeki günlerde mevcut liderlerin konu özelinde nasıl bir tavır takınacağı henüz netleşmiş değil.
Mevcut uzlaşılar arasında bağımsız Merkez Bankası kurularak bu bankanın hem federal devletin hem de kurucu devletlerin bankası olması, resmi paranın EURO olması, Başkan ve Yardımcısı’nın farklı kurucu devletlerden olması şartıyla 7 yıllığına atanması gibi önemli hususlar var.
Taraflar ekonomik yakınsama politikaları uygulayarak iki ekonomi arasındaki sosyal ve ekonomik eşitsizliğin giderilmesi konusunda anlaşmış bulunuyor. Kurulacak Federal Maliye Bakanlığı’nın temel misyonu makroekonomik politikaların ve istikrarın sağlanması olarak saptanmış. Uzlaşılara göre KDV, gümrük ve benzeri dolaylı vergilerin federal hükümetin yetkisinde, gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerin ise kurucu devletlerin yetkisinde olacağı anlaşılıyor. Makroekonomik İstikrar Danışma Konseyi eliyle federal ve kurucu devletler arasında koordinasyon ve işbirliğinin sağlanması öngörülüyor. Vergilendirme Konseyi ise federal ve kurucu devletler arasında etkin vergilendirmeyi sağlayacak.
Kamu borçları borcu alan ve kullanan tarafın sorumluluğunda olacak, kurucu devletlerin uluslararası kuruluşlardan daha uygun şartlarda borçlanabilmeleri için federal hükümet tarafından garantiler verilecek ve süreç destekleyecek.
Uzlaşılar arasında Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin ekonomisinin AB ile kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesi ve AB mevzuatına en kısa zamanda uyumunun sağlanması da yer almakta. AB mevzuatının uygulanabilmesi için Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin bir geçiş dönemine ihtiyaç duyacağı tespit edilmekte ve ekonomik ve sosyal gelişimimiz dikkate alınarak AB fonlarından daha fazla yararlanmamız öngörülmekte. İki ekonomi arasındaki gelir farkının giderilmesi için de AB fonlarının etkin kullanımının sağlanması hedeflenmekte.
Ekonomideki uzlaşı noktalarına bakılacak olursa Kıbrıs sorununda kısa sürede bir sonuca ulaşmamız halinde Birleşik Kıbrıs’ta makro ekonomik göstergelerin ciddi şekilde değişeceği anlaşılıyor. İmzalar atıldığı anda kuzeyin ve güneyin ekonomilerini kırılganlaştıran pek çok unsur federal devlete devredilecek ve hem kuzeyde hem güneyde bir anda göstergeler kendiliğinden pozitife dönecek, iki taraftaki kriz hâli kendiliğinden ortadan kalkacak nüfus dinamikleri, döviz kurları gibi göstergeler iyileşecek. Pazar büyüyeceğinden üretim süreçlerinde girdi maliyetlerini doğrudan etkileyen temel birtakım hizmetlerde rasyonel adımların atılması kolaylaşacak. Federal devlete aktarılacak yetkilerle kuzeyde ve güneyde kamu finansmanına ilişkin göstergeler çok daha pozitif olacak. Dış ticaret ve ödemeler dengesi hızla pozitife seyredecek. Yeni federal devletin mali yükünü karşılama sorumluluğu ile karşı karşıya kalacak olsak da bu durum ilk safhada göstergelere herhangi bir olumsuzluk yansıtmayacağı gibi en baştan iş sıkı tutulup denge gözetilirse uzun vadede de bir soruna dönüşmeyecek. Ancak ekonomi biliminin bize sunacağı bu kendiliğinden olumlulukların sürdürülebilirliğini sağlamak adına çözüm öncesinde yapısal ekonomik reformların önemi göz ardı edilmemeli. Açık vermeyecek yapıları gözetmek yarın olduğu gibi bugün de büyük önem taşımakta.
Federal Kıbrıs için imzalar atıldığında Özker Hoca’nın vasiyetini yerine getirmek için ara bölgeye bir anıt inşa edeceğiz. Barış mücadelesine katkı yapan ve bu uğurda yaşamını yitirenler anısına... O anıt rasyonaliteyi de simgeleyecek aynı zamanda. Martin Luther King’in dediği gibi, “Karanlık karanlığı def edemez; bunu sadece ışık yapabilir. Nefret nefreti def edemez; bunu sadece sevgi yapabilir”…