1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Çözümün getirileri, maliyetinden kat kat fazla”
“Çözümün getirileri, maliyetinden kat kat fazla”

“Çözümün getirileri, maliyetinden kat kat fazla”

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, çözümün getirilerinin maliyetine kıyasla kat kat fazla olduğunun altını çizerek, dış kaynakların destek verme konusunda istekliliğinin içte çözüme karşı güven duyulmasını sağlayacağını söyledi

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

   Dışişleri Bakanı Emine Çolak, çözümün getirilerinin maliyetine kıyasla kat kat fazla olduğunun altını çizerek, “Sürecin başarıyla neticelenme ihtimalini dışarıya yansıtmamız gerekiyor. Bunu yansıttıkça dış kaynaklar da destek verme konusunda daha istekli olur. Bu istekliliği ve ilgiyi gördükçe, içte de çözüme karşı güven duyulur.

Bizim de, tüm tarafların da bu konuda çalışması lazım. Çözümün getirileri çözümün maliyetine kıyasla kat kat fazladır. Bu faktör hem içte, hem de dışta fark edildikçe fon bulunması kolaylaşıyor” diye konuştu.

   “İstediğiniz kadar güzel bir anlaşma yapın, onun uygulanması için mali kaynak gerekecek” diyen Çolak, Amerika ziyareti sonrasında adaya dönüşünde ayağının tozuyla Yenidüzen’in sorularını yanıtladı.

   Çolak, şimdiden çözümün maliyetinin karşılanabileceği kaynaklarla temasların başlatılması gerektiğini kaydederek, “Bu hazırlıkların yapılması sürece de güç verir. İstediğiniz kadar güzel bir anlaşma yapın, onun uygulanması için mali kaynak gerekecek” dedi.

Soru: Başarılı temaslar olduğunu söylemiştiniz. Öncelikle temaslar hakkında bilgi verir misiniz? Aynı dönemde New York’ta olan Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bazı görüşmelere de katıldınız...

Çolak: Cumhurbaşkanı’na eşlik ettiğimiz önemli görüşmeler Amerikan Dışişleri Bakanı John  Kerry, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ve İslam İşbirliği Teşkilatı İyad Madani ile yaptıklarımızdır. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Yıllık Eşgüdüm Toplantısı’nda konuşma yapma fırsatı bulmuştum. 

Orada Sayın Madani ile tanışmıştım, ertesi gün kendisi KKTC Temsilciliği’nde bizimle görüştü, temsilciliğe gelmesinin de jest olduğunu düşünüyoruz. Bize faydalı olabileceğini düşündüğü önerileri oldu. Kıbrıs sorununda yapıcı sürece girmemizden dolayı memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Dünyada, özellikle bölgemizde şiddet, kan, değişik ülkelerin de müdahil olduğu ve diğer ülkelerin de çatışır hale geldiği bir ortam içinde, birkaç tarafı olan uluslararası bir sorunun çözüme doğru gitmesi dolayısıyla dış güçler de çözümden yana ve sorunun direkt muhataplarının yürütmekte olduğu süreçle ilgili destek beyan ettiler.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nda da sunum yaptım, bilindiği gibi Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nda da İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da gözlemci statüsündeyiz. Çok yararlı toplantılar oldu.  
Washington DC’de Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle, bazı senatörlerle, meclis temsilcileriyle de görüştük. Hepsine adadaki gelişmeleri ilettik.

Soru: Daha önce adadaki olumlu iklimin dışa yansımadığına dair bir açıklamanız olmuştu. Bu ziyarette durum neydi, olumlu havayı dış dünya da gördü mü?

Çolak: Kendi açımdan ziyaretlerin bir hedefi ve amacı da bu olduğu için görüşmelerimde bunu yansıttığımı düşünüyorum. Bizim temas ettiğimiz çevrelerin zaten kulağında vardı. BM gayet iyi biliyor, Amerikan Dışişleri gayet iyi biliyor.

Körfez ülkelerine ziyaret...

Soru: İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Yıllık Eşgüdüm Toplantısı’nda ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Bakanlar Konseyi toplantısında yatırım için çağrı yaptınız, izolasyonlara dikkat çektiniz. Katar Dışişleri Bakanı ile de görüştünüz, yatırımcılara çağrı yaptınız. Geçmiş hükümet döneminde bu konuda bazı girişimler yapılacaktı. Planlanmış birşey var mı? 

Çolak: Daha önceden ekonomik çevrelerle Körfez ülkelerine ziyaret planlanmıştı, onu önümüzdeki aylarda gerçekleştirmek için bir çalışma başlattık. Yatırımcıya çağrı yapmakla olmaz, arkasını da getirmek bize düşer. Temas kurduğunuz kişileri ülkelerinde ziyaret etmeniz, fiilen gidip ürünlerinizi ilgili sunabilmeniz, interneti iyi kullanabilmeniz lazım. Yatırım yapmak için gelenlerin yatırımlarını akıcı bir şekilde yapabilmelerinin bürokratik altyapısının hazır olması gerek.

Garantiler...

Soru: BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile yapılan görüşmede garantörlerin sürece dahil edilmesinin gündeme geldiği basına yansıdı. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias, garantör ülkelerin yeni uluslararası hukuk kurallarına göre artık yetki sahibi olmadığını savundu. Hem Dışişleri Bakanı hem de bir hukukçu olarak bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?

Çolak: Garantiler ve İttifak Anlaşmaları halen yürürlükte olan uluslararası anlaşmalardır. Eğer bir çözüme gidilecekse, bunlar ya aynen benimsenip devam edecek veya değiştirilecek. Ama mutlaka ele alınacak. “Yeni uluslararası hukuk kurallarına göre artık yetki sahibi olmadıkları” ifadesi teknik olarak çok doğru değil ancak farklı içeriklerde bir konsensusa varılırsa bu olabilir.

60’da AB yoktu, şimdi var mesela. Farklı koşullar olduğu doğrudur ama “artık yetki sahibi değildir” demek fazla bir genelleme olur. Öncelikle neyin anlaşıldığının masada olması lazım ki, o şartlarda nasıl bir garantinin iki tarafı da rahatlatacağı ve güvensizliğini gidereceği o aşamada anlaşılabilsin.

“Spekülasyon olabilir”

Soru: Son dönemde de, yapılan ziyaretler de çözümün maliyeti öne çıktı. Finansman arayışlarının başladığı, Eide’nin bu konuda çalıştığı, bunların görüşüldüğü de basına yansıdı. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin tazminatların %40’ını üstlenmeye hazır olduğuna ve bunu Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Akıncı’ya ilettiği iddia edildi. Bu konuda bilginiz var mı?

Çolak: Bu haberi ben de gazetede gördüm, şaşırdım doğrusu. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı ile Amerika’da bir arada bulunduk, görüşmeler yaptık, değerlendirmelerde bulunduk, temaslarını konuştuk. Bu temaslar arasında Türkiye Başbakanı Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı Sinirlioğlu da vardı. Ne böyle bir rakam, ne de böyle bir mesaj gündeme geldi. Bu konuda benim bilgim dahilinde birşey yok, spekülasyon da olabilir.

“Başarı ihtimalini dışarıya yansıtmamız gerekiyor”

Finansman konusunda katkı bekleyebileceğimiz kesimlerin aslında hepsi çözümün maliyeti konusunda rakam soruyor. Rakam olmadan finansmanı organize edemezsiniz. Mülkiyetle ilgili kriterler belirlendikten sonra daha gerçekçi bir rakam ortaya çıkacak ama şimdi de bazı tahminler yapılabilir.

Uzmanlardan da faydalanarak bu rakamlar konusunda çalışılması sağlanabilir. Ana hatların belirlenmesi bile çok faydalı olur. Para bulmak ciddi ve zor bir iş. Annan Planı dönemindeki bu konudaki başarısızlık hafızamızdadır. O dönemde belki de “hayır”ı pekiştiren insanların maddi boyutla ilgili güven duymamasıydı.

Dolayısıyla şimdiden çözümün maliyetinin karşılanabileceği kaynaklarla, devlet, kurum, uluslararası bankalar ve fonlarla ana hatlarıyla temasların başlatılması gerektiğini düşünüyorum. Bu hazırlıkların yapılması sürece de güç verir. İstediğiniz kadar güzel bir anlaşma yapın, onun uygulanması için mali kaynak gerekecek.

Bu konudaki tartışmaları çok faydalı buluyorum. Sürecin başarıyla neticelenme ihtimalini dışarıya yansıtmamız gerekiyor. Bunu yansıttıkça dış kaynaklar da destek verme konusunda daha istekli olur. Bu istekliliği ve ilgiyi gördükçe, içte de çözüme karşı güven duyulur. Bizim de, tüm tarafların da bu konuda çalışması lazım. Çözümün getirileri çözümün maliyetine kıyasla kat kat fazladır. Bu faktör hem içte, hem de dışta fark edildikçe fon bulunması kolaylaşıyor.

Kerry’nin ziyareti...

Soru: Kasım ayı içinde Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry’nin adaya bir ziyaret yapması bekleniyor. Amerika ziyaretiniz sonrasında Kerry’nin ziyaretinden ne bekliyorsunuz?

Çolak: Toplantıda izah ettiği şekliyle önemli bir mesaj için geliyor, sürece ve liderlere tam destek. Tarafların girişimlerini ve tavrını takdir ettiğini ifade etmek ve teşvik etmek. Zaten mevcut süreç Kıbrıslı bir süreç. Bunu koruyarak teşvik etmek... Yıl sonuna kadar yoğunluk daha  artacak ve daha zor konular ele alınacak. Ziyaret aynı zamanda bunun da bir teyididir.

“Aplıç ve Derinya konusunda fikir değişikliği yok”

Soru: Dışişleri Bakanı olarak siz, Güven Yaratıcı Önlemleri çok önemsediğinizi hep ifade ediyorsunuz. Derinya ve Aplıç kapılarıyla ilgili çalışmalar ne aşamadadır?

Çolak: Kapılar halihazırda iki liderin birbirlerine söz verdiği açılımlardır, onlar açılacak ve bu konuda bir fikir değişikliği yoktur. Adamızda 40 yılı aşkın bir süre ve bazı noktalarda daha da eski olan yeşilhat denen bir gerçek var. Örneğin Aplıç’ta mayın konusu var. Niyet açıklandı ama bazı teknik çalışmalar gerekir.

BM Mayın Temizleme Uzmanları Aplıç konusunu ele aldı, gerekli işlemler devam ediyor. Derinya için de hem mayın taraması hem de alternatif yollar önerildi. O konunun da yakında çözüleceği işaretlerini alıyoruz. Her açıdan güvenli olabilmesini sağlamak için değişik formüller tartışılıyor, bu tartışmaların sonunda, inanıyorum ki erken bir zamanda Derinya açılacak. Çünkü her iki liderin de bu konuda kararı kesindir.

GSM- “Teknik uzmanların ve şirketlerin bu işi çözebileceğı anlaşılıyor”

Soru: Uzun zamandır beklenen cep telefonlarının her iki tarafta da çalışması konusunda müzakereciler GSM operatörleriyle görüştü. Bu konuda ne gibi gelişmeler var?

Çolak: Bu konuda toplantı ve görüşmeler devam ediyor. Konunun teknik uzmanlarının ve şirketlerinin bu işi çözebileceğı anlaşılıyor. Detayı tam netleşince gerekli açıklamalar yapılabilecek.

“Kıbrıs sorunu aniden kolaylaşmadı”

Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Çolak: Göreve ilk geldiğim zaman burada görüşmeler hakkında bir heyecan duymaya başladığımızı ama bunun özellikle Avrupa’daki pek çok merkeze bile yansımadığını görmüştüm. Önümüzdeki dönemde İstanbul’a ve Avrupa’daki bazı başkentlere gidilecek. Yoğun program, temaslar ve randevular üzerine çalışılıyor.

Daha önceki gerek sivil toplum içerisinde gerekse hukukçu olarak bulunduğum değişik ortamlarda gördüm ki söyleyeceğiniz olumlu birşey yoksa, tıkanıklık varsa karşınızdakiler ilgi göstermezdi. Halbuki bir çaba, gelişme, istek gördükleri zaman bakışları ve ilgi düzeyleri çok farklı oluyor. Kıbrıs sorunu aniden kolaylaşmadı, geçmişte zor olan ne varsaydı gene aynı zorluklar söz konusudur.

Mülkiyet zordur, sınır ayarlaması, garantiler de zor olacak. Ama şimdi yaklaşım farklı. Zorlukları aşma yönündeki irade güçlüdür. Sorun olduğu ortada ama belirsizlık nereye kadar, sonsuza kadar mı? Dolayısıyla şu anda önemli bir fırsat var. Sonuç kesin mi? Hayır değil. Annan Planı travmasını ben unutmadım, toplum da unutmadı.

Ama ümidi canlı tutmak gerekir. Zorluk var diye pes etmek ve masadan kaçmak yerine süreci korumak, desteklemek, azimle çalısmayı isteyecek kadar ümitli olmak durumundayız. Ümitsizlik verimsizlik getirir. Yılmadan kararlılıkla ilerlemek gerekir.

Bu haber toplam 3313 defa okunmuştur