CTP-BG’nin Hükümette (Ne) işi Var?!…
CTP-BG – DP-UG hükümeti iddialı bir programla ama biraz da talihsiz bir başlangıç yaptı. Kıbrıslı Türklerin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve sosyo-pıolitik durum, bu hükümetin iddialarını gerçekleştirmesini, talihsizliklerine de yenik düşmemesini gerektiriyor.
Talihsizlikler?!.
Hükümetin oluşturulması sırasında DP-UG Başkanı Serdar Denktaş’ın tavırları, talepleri ve kibiri nedeniyle gerilen ortam halkımız adına bir talihsizlikti; CTP-BG’nin UBP ile de ortaklık kurma seçeneği ile yüz yüze kalması başka bir zor durumdu.
Hükümet kurma çalışmalarının onaylanacağı CTP-BG parti meclisi toplantısı sırasında Türkiye hükümetinin bakanı Beşir Atalay’ın, CTP-BG Başkanı’nı telefonda arayıp olumsuz elektrik yüklü bir mesaj vermesi başka bir talihsizlikti…
Hükümet işbaşı yaparken, daha besmele çekmeden polis örgütünde terfilerin açıklanması, sonrasında da TOMA ithali konusu ülke gündemini meşgul eden, hükümeti de rencide eden diğer talihsizliklerdi.
Kıbrıs sorunu görüşme süreci Ekim’de başlayacağa benziyor. Anastasiadis’in yarattığı sorunlar, Eroğlu’nu nerdeyse evliya yapacak. Bu hükümet bu sürecin çalışmasını ve anlamlı ve sonuç alıcı görüşmeler yapılmasını ve hatta Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesini sağlamalıdır. Ama statükocu bir görüşmeci ve hükümet ortağı var.
Bir başlangıç için bunca talihsizlikler yeter de artar bile; ardı gelmese bari…
İddialı Program?!.
Hükümet kendine reform hükümeti diyor, meclis de reformlara soyunmuş durumda… Reformlar şart mı, şart; anayasa değişmeli mi, değişmeli… Zaten CTP bu anayasaya 1983 halk oylamasında ret oyu vermişti… Kuzey Kıbrıs’taki mevcut yapı tüm kurumları ile sürdürülemez hale gelmiş… Yapısal değişiklikler kaçınılmaz, bunun için de anayasada gerekli değişiklikleri yapmak, yasalarda temel değişiklikleri yapmak siyasetin artık ertelemeyeceği bir ödevidir. Hükümet programı bu konuda iddialı, zaman sınırı da var. Altı ay içinde yapacaklarını okuyunca, insanın aklına “bunlar altı ay çalışıp, işleri bitirip dört-buçuk yıl tatil yapacak galiba” demek geliyor.
Yapabilecekler mi?!.
CTP-BG yapmak için kararlı, yeter ki ortağı DP-UG onunla birlikte koşabilsin, en azından ayak bağı olmasın. TDP de destek verirse ki vereceğine inanılıyor, daha kolay olur. UBP destekler mi? “Yapayım da olmasın” stratejisi ile ve sırf muhalif olmak için ve bazen da vasinin emir-komutasından çıkmamak için gerekli samimi desteği vermeyecek. Geçici 10. Madde’yi kaldırmaya olumlu mesaj veriyorlar ama yarın düğüm tarağa geldiğinde destek vermemek için başka konularda öyle sorunlar çıkaracak ki, “napayım, anlaşamadık?” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışacak. Evham mı? Değil… Bu UBP bu evhamları hep gerçek yapan bir partidir.
CTP-BG ne yapmalı? Yanına ortağını da alsın, Türkiye’yi de alsın; hükümet programında kendi vaat ettiklerini yapmak üzere omların katkısı için onları yanına alsın ama asıl halk kitlelerini ve onları temsil eden sivil toplum örgütlerini alsın. Onlar olmadan ortağı ve Türkiye ile sonuç almak olası değil, değeri de yoktur; hedeflenen anayasa değişiklikleri referandumunda sandıkta oy kullanacak olan Kıbrıs Türk halkıdır. Ve halk kitlelerini de popülizmle, halk dalkavukluğu ile değil, vizyon ile, projeler ve programlar ile yanına alsın…
Kıbrıslı Türkler, AKP’nin toplum mühendisliği tasarımı olan programlarla ve uygulamalarla ve UBP marifetiyle kimliksizleştirilmeye, direnenleri de göç ettirilmeye çalışılmıştır. Halk bunu reddetti ve hatta İrsen Küçük’ü cezalandırdı. CTP-BG’nin ödevi, hükümette ve mecliste ve Kuzey Kıbrıs’ın sokaklarında ve meydanlarında ve Kıbrıslı Türklerin yüreğinde ve dimağında etkili olmak ve hükümetin ve meclisin reform programı ile değişim ve devrim sürecinin ateşini yakmaktır.
Bunu yapamayacak olduktan sonra CTP-BG’nin hükümette ne işi var sorusuna yanıt aranmalıdır.