CTP; isimler ve fikirler
Cumhuriyetçi Türk Partisi’nde kurultay hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor.
14 Haziran’da yapılacak olağanüstü kurultayda parti başkanlığı seçiminin yanı sıra parti meclisi seçiminin de yapılacak olması ve tabii kurultay sonrasında yeni MYK yapılanması, genel sekreterlik seçimi, ne yazık ki odak noktasını bir kez daha ‘isimlere’ kaydırmış durumda.
CTP içerisinde yaşanan sorunların analizinin doğru noktalardan hareketle yapılabilmesi içinse, tartışmaların odağında bu sorunların olabilmesi gerekiyor, isimlerin değil.
Sandığın kurulduğu yerde, isim tartışmasının yapılması elbette bir noktaya kadar çok doğal.
Sonuçta yeni bir parti yönetim kadrosu oluşturulacak, yeni isimler seçilecek.
Ancak isimlerin, fikir tartışmalarının içerisinden çıkması, fikir tartışmalarının özünden üremesidir, bana göre süreci çok daha sağlıklı kılacak olan.
Yani isme göre fikir üretimi değil, fikre göre isim üretiminden bahsediyorum biraz da.
Ve parti meclisi, merkez yönetim kurulu derken, bir de başbakan vekilliği ve dışişleri bakanlığı tartışması yaşanıyor kurultay öncesinde.
Birçok isim dolaşıyor etrafta, herkes kendi gönlünde yatan aslanın ismini öne çıkarıyor, haliyle de gereksiz bir ‘rekabet’ ortamı yaratılıyor, bahsi geçen isimler üzerinden.
Tüm bunlar, yukarıda da bahsettiğimiz elzem durumdaki fikir tartışmalarını, son dönemde art arda yaşanan seçim ve referandum ‘başarısızlıklarının’ nedenlerinin irdelenmesinin gerekliliğini, ne yazık ki perdeliyor, gölgeliyor.
Oysa Haziran’da yapılacak kurultayın ardından, yepyeni bir platforma taşınacak siyaset, hem CTP içinde, hem de ülkede.
Belki hükümet bozulacak, belki mevcut hükümetten çok daha farklı formüller gündeme gelecek.
Ve üstüne üstlük, geçtiğimiz hafta başlayan yeni müzakere süreci nedeniyle, Kıbrıs sorunu konusunda da eskisinden çok daha farklı bir söylem ihtiyacı hâsıl olacak.
CTP, sırf yeni yüzlerle değil, yeni bir vizyonla, yeni bir bakış açısıyla, yeni bir yönetim anlayışıyla ilerlemesi gereken bir yola çıkacak.
Böylesi önemli bir düzlemde, partinin bugüne değin, aslında biraz da benzeri ‘isim’ tartışmalarına saplanması sonucunda aldığı yaraları bir an önce sarabilmesi için, aynı hataları tekrarlama lüksü yok.
Aksi halde yeni kayıplar yaşanmasının önüne geçilemeyecek.
Tek başına Talat ismiyle, CTP’nin yenilenebilmesi, geçmişte aldığı yaraları onarabilmesi ve sol siyaset adına toplumun gözünde yeni bir umut olabilmesi mümkün değildir.
Yara, doğru merhemle tedavi edilmelidir.
Aksi durumda, CTP önümüzdeki beş yıl içerisinde çok daha keskin kırılmalarla karşı karşıya kalabilir.