1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “CTP öfkesi söylemi partiye büyük zarar verdi”
“CTP öfkesi söylemi partiye büyük zarar verdi”

“CTP öfkesi söylemi partiye büyük zarar verdi”

“Siyaseten gördüğüm en önemli yanlışlardan birisi de tüm siyasi çizgimizi tamamen CTP üzerinden tanımlamak olmuştur. Ben TDP’nin böyle bir tartışma ortamı içerisinde zemin kaybettiğini ve kendi kimliğimizi oluşturan değerlerin CTP ile öne çıkarılamayacağı

A+A-

TDP Genel Sekreteri Mehmet Harmancı, partiyi küçülürken devraldıklarını, geçmişin analizini doğru okuyup yola devam etme zamanı olduğunu söyledi

“Önümüze bir yol haritası koyduk, tartışıyoruz. Geçmiş dönemde beraber çalıştığım tüm arkadaşlarımızla, bize güven belirtip yola çıkmamızı teşvik eden herkesle ortak çalışmayı, partiyi yeniden diriltmeyi ve parti içinde fikir zenginliğini yeniden artırmayı hedefleyici bir program öngörüyoruz”

“Para konularının partiler ve kişiler anlamında ele alınmasını da çok üzücü bulurum. Hepimiz sırası geldiğinde bir takım katkılarda bulunmuşuzdur, ismini sayamayacağımız bir sürü gizli kahraman vardır. O yüzden kimsenin bundan dolayı ne şikayet etmesini, ne de böbürlenmesini haklı bulurum”

Ödül Aşık Ülker

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Sekreteri Mehmet Harmancı, geçmişin analizini doğru okuyup yola devam etme zamanı olduğunu söyledi.
 

Harmancı, “Önümüze bir yol haritası koyduk, tartışıyoruz. Geçmiş dönemde beraber çalıştığım tüm arkadaşlarımızla, bize güven belirtip yola çıkmamızı teşvik eden herkesle ortak çalışmayı, partiyi yeniden diriltmeyi ve parti içinde fikir zenginliğini yeniden artırmayı hedefleyici bir program öngörüyoruz” diye konuştu.

TDP’nin içinde bulunduğu ekonomik durumun 2007’den beri kurumsallaşamamanın bir getirisi olduğunu kaydeden Harmancı, para konularının partiler ve kişiler anlamında ele alınmasını çok üzücü bulduğunu da ifade etti. Harmancı, “Hepimiz sırası geldiğinde bir takım katkılarda bulunmuşuzdur, ismini sayamayacağımız bir sürü gizli kahraman vardır. O yüzden kimsenin bundan dolayı ne şikayet etmesini, ne de böbürlenmesini haklı bulurum” dedi.

İlk röportajını YENiDÜZEN’e veren TDP Genel Sekreteri Mehmet Harmancı, geçmişte yapılan hataları ve ileriye dönük planlarını anlattı.

Soru: Öncelikle yeni göreviniz hayırlı olsun. Tartışmalı bir dönemden sonra TDP’de bir kurultay yapıldı ve yönetim kadroları değişti. Eski Başkan Çakıcı görevden ayrılırken partinin küçüldüğünden bahsetmişti. Siz Genel Sekreter olunca küçülmekte olan bir parti mi buldunuz?
Harmancı:
Zor bir dönemi geçirdik. Ben 2011’den beri partinin yetkili kurullarının hiçbirinde yer almıyordum.

“Partiyi küçülürken devraldık”

• Soru: Yetkili kurullarda yer almamanızın sebebi neydi?
• Harmancı:
Açıkçası 2011 yılında UBP ile yapılan koalisyon görüşmeleri sırasında izlenen tutumun yanlış olduğunu ve parti içerisnde demokrasinin çok iyi işlemediğini düşünmüştüm ve başkanın kendine yakın hissettiği insanlarla çalışması gerektiği sonucuna varmıştım. Ama çıkıp bunu kamuoyunda partiyi yıpratırcasına kullanmak istemedik, başkana zaman vermemiz gerektiğini ve kendi kadrosuyla belki de bizimle olduğundan daha başarılı bir sonuç alabileceğini düşünmüştüm. Günün sonunda bu dönemde başkanın bazı doğru, bazı yanlış adımları attığını düşünüyorum. Seçimden önce parti açısından çok umut vadediyordu ve aday olmayacak insanların bakanlık görevlerine seçilirken partinin farklı kesimlerine hitaben seçilmesi de başkanın yeni bir strateji geliştirdiğini gösteriyordu. Biz de hem partinin hem de başkanın tavrından onur duyduk, gurur duyduk. Ama kamuoyunun malumu olduğu problemlerden dolayı parti seçimden istediği gibi bir sonuçla çıkamadı. Ben partiyi küçülürken devraldığımızı kabul ediyorum ve bunun sorumlusu olarak da dönemin kadrolarını görüyorum. O yüzden de ben Sayın Başkan’ın eleştirisine katılıyorum ama üzerime almıyorum.

Yanlışlar...

• Soru: Bahsettiğiniz dönemde yapılan en büyük yanlış neydi?
• Harmancı:
O döneme ilişkin yanlışları şu şekilde özetleyebiliriz. TDP reflekssel siyaset politikası üzerine bir duruş sergilemeye başlamıştı. Umut projesi gibi bazı ileri adımlar atıldı ama bunların temeli, altı doldurulamadı ve toplumla doğru şekilde tartıştırılamadı. Bunun dışında o dönemde siyasi kadrolara ilişkin parti içinde ciddi zaafiyetler yaşandı. Özellikle akademik kadroların oldukça geri plana itildiği bir döneme geçtiğimizi gördüm. Söylemlerde bazen tutarsız politikalar izlemeye başladık, partinin gençlik örgütüyle büyük kadrolar arasında tutum farklılıkları oldu, biri daha radikal bir tutum izlerken, parti yönetimi bazen bazı konularda farklı düşünce biçimine yöneldi. Bunu demokrasinin bir gereği olarak da görebilirsiniz ama aynı zamanda bir söylem birliği etrafında buluşamadığımızı da görebilirsiniz.

Ben kararların demokratik katılımcılıkla alınmasına çok önem veririm. Bu dönemde parti meclisinin gerekli tartışma kültüründen uzaklaştığını görmeye başladım, en azından duyum olarak bunu söyleyebilirim. Ben 2011-2013 döneminde de tartışma ortamının yaratılmadığını düşünüyorum. Merkez Yönetim Kurulu ve Parti Meclisi daha çok onaylayıcı bir mekanizma haline döndü. Bu da bizi çatışan fikirlerin doğuracağı olumlu sonuçlardan uzaklaştırdı.

Bir de geleneksel sorunlarımız var, bunun başında maalesef vefa problemi geliyor. Geçmiş kadrolara ilişkin bazen ciddi bir vefazsızlık örneği gösteriyoruz. TKP geleneğinin en önemli bir diğer özelliği de çok çabuk küsmesidir. Çok çabuk küsüp, o ortamdan uzaklaşmaya çalışıyoruz. Tartışma ortamına girmekten kaçınıyoruz ve tartışmanın doğuracağı güzel
sonuçları maalesef bir türlü hesaplayamıyoruz.

************************


“En büyük yanlışımız…”

Siyaseten gördüğüm en önemli yanlışlardan birisi de tüm siyasi çizgimizi tamamen CTP üzerinden tanımlamak olmuştur. Ben TDP’nin böyle bir tartışma ortamı içerisinde zemin kaybettiğini ve kendi kimliğimizi oluşturan değerlerin CTP ile öne çıkarılamayacağını düşünüyorum. Biz bu ülkede statükodan beslenen tüm kesimlerle mücadele ediyoruz ve tüm kesimlere ilişkin politikalarımızı ve farklı duruşlarımızı sergilemek zorundayız. CTP öfkesi söyleminin partiye büyük zarar verdiğini düşünüyorum çünkü CTP’den ya da dönemin yönetim kadrolarından memnun olmayan olası insanların bizim politkalarımıza olan güvenini oya dönüştüremediğini düşünüyorum. Eğer siz doğruları başka birini karalamadan ve alternatif üreterek kendi üzerinizden çizebilirseniz pek doğal olarak bu sizi seçme nedenlerinden biri olabilir.

Bu dönemde merkezlerde de çok büyük güç kaybına uğradık, çünkü söylem merkezden uzaklaşmaya başladı. TKP’nin, TDP’nin hatta BDH’nın ağırlıklı oy aldığı yerler genelde merkezlerdir ve buralarda çok güçlüdür. Ben bu şekilde kalsın demiyorum ama oy potansiyelindeki çeşitlendirmeyi sağlarken mevcutları kaybetmeyecek bir söylem ve politika üretmek zorundaydık. Bence geçmiş dönemde bu hassas denge kayboldu. Tabi ki tüm bunların bir bireyin suçu olarak görmek bizi en büyük yanlışlığa itecek.

“Keşke TKP küskünlüğü psikolojisine girmeseydik”

Ben burada kendi özeleştirimizi de yapıyorum. 2011’de uzaklaşan kadrolar partiye maalesef zenginliğini yitirtmiştir. O tartışma kültürüne girilmemesinin sebeplerinden biri belki de bizleriz. Keşke o dönem daha farklı düşünseydik, geleneksel TKP küskünlüğü psikolojisine girmeseydik. Hem kendimize bir özeleştiri yapıyorum hem de partinin o dönemde daha kucaklayıcı olması gerektiğini düşünüyorum.

• Soru: Sayın Çakıcı partinin maddi sorunlarıyla ilgili, kendi döneminde cebinden para harcadığına dair açıklamalar da yapmıştı. Bu aslında o dönemde kurumsallaşmaya katkı yapmadığı anlamına gelecek bir açıklamaydı. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz ve partinin şu anda maddi durumu nedir?
• Harmancı:
Ben başkanın sanki bir özeleştiri yaptığını düşünüyorum. Bizim gibi siyasi partilerde çok doğal olarak bazen özverili şekilde maddi kaynak aktarmak gerekebiliyor. Ama yedi yıllık dönemde siz partinin kaynaklarıyla ilgili ciddi sıkıntıyı henüz daha aşamadıysanız, o zaman ben bu açıklamayı özeleştiri olarak kabul ederim.

Eğer bütün yük Sayın Başkan’a kalmışsa ve bütün yükü kendisi çekmişse ben kendisinin kadroları yeterince motive edemediğini de düşünürüm. Ayrıca para konularının partiler ve kişiler anlamında ele alınmasını da çok üzücü bulurum. Hepimiz sırası geldiğinde bir takım katkılarda bulunmuşuzdur, ismini sayamayacağımız bir sürü gizli kahraman vardır. O yüzden kimsenin bundan dolayı ne şikayet etmesini, ne de böbürlenmesini haklı bulurum.


********************

“Olmadığımız bir parti gibi görünemeyiz”

Partinin şu anki durumunun maalesef 2007’den beri kurumsallaşamamızın bir getirisi olduğunu görüyorum. Şu anda 250 bin TL borcumuz var ve aylık cari açığımızla birlikte bu rakam sürekli artmaktadır. Yaptığımız MYK toplantısında radikal tedbirler konusunda hem fikir olduk. Çeşitli uzman raporları talep ettik ve bu raporlar doğrultusunda maalesef bazı radikal kararlar almak zorunda kalabiliriz. Olmadığımız bir parti gibi görünemeyiz. Fakir olup zenginmiş gibi yaşayamayız. Önümüzdeki dönemde özellikle ilçelerin daha büyük sorumluluk alması gerekecek. Biz belli oranda destek sağlayabileceğiz. Diğer işletsel özellikleriyle ilgili alacakları kararlarda kendi kaynakalrını yaratmalarını ilk etapta talep edeceğiz. Eğer kaynak yaratamazsak özellikle ilçelerde bulunan idari yapılanmayı değiştirmek zorunda kalacağız.

• Soru: Seçim sonuçları sonrasında başkanın istifası gündeme gelmişti. Sayın Çakıcı oy oranını artırdığını ancak beklenen başarıyı elde edemediğini söylemişti. Siz sonuçları nasıl okudunuz?
• Harmancı:
Kimse kendini başarısız ilan etmek istemez. Sayın başkan yüzdeleri ele alarak o sonuca varıyor ama maalesef sandığa düşen oy sayısı anlamında parti oy kaybı yaşamıştır. Bana göre esas olan budur. Oranları belirleyen seçime katılımdır. Ben seçim sonuçlarının parti açısından çok büyük uyarıcı özellik taşıdığını düşünüyorum. Eğer biz bu gerçeklerle yüzleşmezsek, bu realiteleri yok farzedersek partiyi ileriye taşıyacak doğru çözümleri de bulamayız. Ben Sayın Başkan’ın seçimlerle ilgili bazı analizlerine katılıyorum, örneğin İskele’de ciddi bir başarı sağlanmıştır, Girne’de 10 yıldan sonra bir milletvekili çıkarılmıştır. Güzelyurt’tan geçen seçime göre nispeten bir başarı vardır. Bunlar bir kenara, oy yığınımız olan Lefkoşa’da yaşadığımız dramı, Mağusa’da beklentileri karşılayamadığımızı da gözönüne alarak bir değerlendirme yapmamız gerekiyor. Artık bu analizi doğru okuyup yola devam etme zamanıdır.

“Basamakları adım adım çıkmayı tercih ettim”

• Soru: Parti başkanlığı için de bir dönem adınız geçti. Neden Mehmet Harmancı bu dönemde partide ikinci adam olmayı tercih etti?
• Harmancı:
Ben siyasette basamakları adım adım çıkmayı tercih etmişimdir. Hergün öğreniyorum ve siyasetin içerisinde herkes bana birşey katıyor. 1996’da basit bir üye olarak başladığım siyasal hayatta erken bir gençlik kolları başkanlığı görevine gelmiştim. O dönemde TKP hükümetten henüz gitmişti, gençlik olarak üç kişi kalmıştık ve sıfırdan bir gençlik örgütü yarattık, rahmetle andığım İbrahim’in (Karabardak) de büyük çabalarıyla. O günleri unutamam. Daha sonra Lefkoşa İlçe Başkanı, Genel Sekreter Yardımcısı oldum. Ben Sayın Cemal Özyiğit’ten de öğrenecek çok şeyim olduğunu, kendisinden faydalanmamız gerektiğini, başkanlığını görmemiz gerektiğini düşündüm. Kendi kişisel sebeplerim de vardı. Kendi özel işimin parti başkanlığını çok mümkün kılamayacağını düşündüm. Çünkü parti başkanlığı temsiliyetle alakalı ve ben eğer özel işlerimden dolayı partiyi temsil edemezsem, 18 Mart 1976’dan beri hayatta olan bir geleneği bu hale düşüren bir kişi olarak tarihe geçmek istemem. Bu partinin bütün eforunu ve enerjisini ve tam gününü partiye ayıracak bir başkana ihtiyacı var. Cemal Hoca da bu dönem bunu yapabileceğine dair inanç belirttiği için başkanlığa en uygun aday olarak düşünüldü.

Soru: Bir geçiş hükümeti dönemi yaşandı, siz de o dönemde bakanlık yaptınız. O hükümeti diğerlerinden ayıran neydi, çok büyük bir umut olmuştu?
• Harmancı:
Üç kelime, şeffaflık, hesap verebilirlik ve samimiyet.

• Soru: Neden diğer hükümetlerde bunlar olamadı...
• Harmancı:
Bir kere siyasi kaygı taşımayan bir hükümetti, hiçbirimiz seçimde aday değildik. Toplumun geneline yönelik icraatlarımızı sürdürme çabasına girdik. Bu çok önemliydi. Bir de insanlar görmek istedikleri bir hükümete kavuşmuştu. Önce biz tasarruf ettik ve insanlar bunu gördü. Geçiş hükümetinin yadsınamayacak bir avantajı da vardı, ülkenin üzerinden buldozer gibi geçen bir UBP döneminin ardından gelmek. Ondan sonra atılacak yarım adım bile çok önemli oldu. Rahatlatıcı, nefes aldırıcı, insanlarla iletişim kuran, samimiyetle sıkıntılarını  söyleyen ve hataları bile samimiyetle paylaşan bir hükümet geldi. Hükümette sıkıntılar yaşadık ama bunu rezilleşerek insanlara yansıtmadık. Partiler de bizi o dönemde çok rahat bıraktı, onlar seçimlere odaklandı biz de olumlu işler yapmaya çalıştık. Küçük icraatlarımız oldu ama hayatı kolaylaştırıcı işler yaptık. Belki de mevcut hükümetin en büyük sıkıntısı da böyle bir hükümetten sonra göreve gelmiş olmasıdır.


*********************


“Sendikaları çok önemsiyoruz ama...”

• Soru: Mevcut ortamda sendikaların tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Harmancı:
Aslında sendikaları çok önemsiyoruz çünkü Kıbrıs Türk siyasal hayatında ve tarihinde çok önemli görevler yerine getirmişlerdir. Ama sendikalar eğer mevcut tutum ve davranışlarını sürdürürlerse tarihte başka bir yer alacaklardır. Bizim istediğimiz ve arzu ettiğimiz Kıbrıs Türk siyasal tarihini birlikte yeniden yazmaktır. Sendikalar artık daha pragmatik ilerlemek, yeni ve farklı iletişim modellerini kurmak, toplumda yitirdikleri güveni tekrar sağlamak adına kendilerini gözden geçirmek zorundadırlar. Bu sendikalar yanlışlar yapıyorlar demek değildir ama artık sendikalara karşı toplum algısı maalesef bitmiş durumdadır. Artık insanlar umut kıran değil, umuda yelken açan sendikacılık modelini görmek istiyor. Nasıl siyasi partiler bir değişim yaşamışsa, sendikaların da önümüzdeki dönemde bir takım değişiklikler yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu saldırgan bir şekilde değil, daha pragmatik ve yapıcı bir şekilde değerlendirmeleri gerekir.

“Çok hayallerimiz var”

• Soru: Bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsunuz, partiyi nasıl toparlayacaksınız?
• Harmancı:
Açıkçası çok hayallerimiz var. MYK’daki herkesin özel işi var, süreç onların ne kadar vakit ayırabilecekleriyle doğru orantılı olarak şekillenecek. Bu sadece MYK ile alakalı değil, dışarıdan katacağımız birçok insanın verimiyle de ilgili. Önümüze bir yol haritası koyduk, tartışıyoruz. Ana hatlarını toplumla paylaşmak gerek çünkü toplumun da nereye gideceğimizi bilmesi gerek. Geçmiş dönemde beraber çalıştığım tüm arkadaşlarımızla, bize güven belirtip yola çıkmamızı teşvik eden herkesle ortak çalışmayı, partiyi yeniden diriltmeyi ve parti içinde fikir zenginliğini yeniden artırmayı hedefleyici bir program öngörüyoruz. Mevcut hükümetin ve mevcut sol yapıların en önemli dezavatajının ciddi bir ekonomik programla toplum karşısına çıkmamaları olduğunu görüyorum. CTP bu konuda korkarak adım atamadı, +10 başlıklı önemli bir çalışma yaptı ama maalesef bu çalışma toplumla paylaşılamadı. Biz toplumla paylaşabileceğimiz ve arkasında da durabileceğimiz sol ekonomik programı yapacağız ve seçime bununla girip, bu ekonomik paketi onaylatacak ve sonrasında da arkasında durabileceğiz.

Ayrıca ben partinin bir süredir Kıbrıs sorununa olan motivasyonunu kaybettiğini düşünüyorum. Bu bizim önemli eksikliklerimizden biriydi. Biz tekrar söz sahibi olan bir pozisyona gelmek zorundayız. Kıbrıs sorununda gelinen aşama maalesef hayal kırıcıdır, umut kırıcıdır. Biz burada umut tetikleyici bir rol oynamak zorundayız. Eğer bu masa tııkanmışsa güven artırıcı önlemler için her iki tarafı cesaretlendirmeliyiz. Sayın Akıncı’nın da yol göstericiliğinden faydalanılabilecek ortamı doğru oluşturmak zorundayız. Ayrıca uluslararası üyelikler konusunda ve dayanışma adına uluslararası camia ile ilişkilerimizi başka bir boyuta taşımak zorundayız.

Toplumdaki tüm dışlanmışların, dar gelirlilerin gerçek anlamda partisi haline gelebilmemiz lazım. Türkiye kökenli kişilerle ilgili insan hakları temelinde ayrıştırıcı değil, daha çok toplumla buluşturucu, onların eğitim sorunlarını, sağlıkta yaşadıkları dramı dile getirici ve çözüm bulucu bir parti olmalıyız. İmaj açılımlarını hiç sevmem. Ortaya süs olsun diye birilerini koyup bir açılım yapma olayına zaten artık kimse inanmıyor, kimse bunu gerçekçi bulmuyor. Biz bir açılım yapacaksak bunu insan hakları temelinde yapmak zorundayız. Bu insanların oy verip vermemesiyle ilgili değil, bizim dünya görüşümüzü ne kadar yansıttığımızla ilgili bir durumdur.

TDP, LGBT birey haklarını çok ciddi anlamda sahiplenmeli, ayrımcılık ve dışlanmışlığa karşı her ortamda korkusuzca çekinmeden mücadele ettiğini ortaya koyabilmelidir. Engellilerle ilgili paket programlarımızı halkla buluşturmalıyız.

Parti içine dönecek olursak, artık üyenin parti ile olan bağlarını daha iyi kurgulama zamanı geldi. Üyelik sistemine ilişkin farklı açılımlar getirmeyi düşünüyoruz. Önemli ve kritik aşamalardaki kararlara çağdaş teknolojik metodlarla üyeleri direkt oylama yapmasını sağlamayı planlıyoruz. Kitle toplantılarıyla üyeyi daha çok harmanlayıp parti politikalarına entegre edeceğiz. Bir diğer önemli konu, biz bize oy veren insanları bilmiyoruz. Seçimde çok sayıda oy alıyoruz ama bu insanların nerede olduğunu bilmiyoruz. Artık onların ayağına gideceğiz. Mahalle mahalle onları bulmaya çalışacağız, politilalarımızın şekillenmesine katkı yapmalarını isteyeceğiz.

Bu haber toplam 5404 defa okunmuştur