1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. CTP-UBP KOALİSYONU
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

CTP-UBP KOALİSYONU

A+A-

 

Kıbrıs Türk Halkının bir birinden farklı, iki ana siyasi akımı, koalisyon hükümeti kurma kararı verdi. Bu son derece önemli bir karardır.

Bunun her iki partinin tarihsel birikimi, konumlanışı, üyeleri, kadroları ve sempatizanları ile her iki partinin muhalifleri açısından yeni bir durum yarattığı açıktır.
UBP sağda, CTP solda iki ana çizgi olmuştur. Kıbrıs Türk halkının siyasi yapılanması, bu iki partinin kimi zaman çok sertleşen siyasi mücadeleleri ile şekillenmiştir. 1976'daki ilk çok partili seçimlerden itibaren bu çelişki, siyasi ve toplumsal konumlanışa hayat ve şekil vermiştir.

Şimdi, bu iki partinin koalisyon hükümeti kurma kararı, her açıdan son derece önemlidir.

Bir kere solun ve sağın tarihsel mücadelesinde inkâra gerek yok. Bizim kendi dinamiğimiz ötesinde, bu mücadeleye içerik katan diğer faktörler, dünyadaki soğuk savaş yılları ile Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde, iki ana siyasi akımın, bu meselelere dönük yaklaşım biçimleri olmuştur.

Bu ortam, iki parti arasında çok sert siyasi ilişkileri de getirmiştir. Bu mücadeleden galip çıkmak için UBP, Türkiye yönetimlerinin de ekonomik desteği ile özellikle kamu ağırlıklı bir ortamın oluşması ve ekonomik kaynaklarla başarı elde edilmesi için uğraşmıştır.

CTP ise, emeği ve insanı korumak, demokratik ve barışçı ortamın ilerlemesi için, kimi zaman popülist söylemleri de öne alarak, sert bir karşı duruş geliştirmiştir.
Bu yapının sonucu olarak pek çok CTP'linin yaşamında çok büyük acılar yaşandığı ortadadır.

Pek çok UBP'linin de bu uzun ve sert mücadele sürecinde CTP'nin ve CTP'lilerin şimşeklerini üzerine çektiği de açıktır.

Ama ne isterse olsun, aramızdaki sert siyasi konumlanışa karşın, belki bu toplumun yapısından, belki adalı oluşumuzun özelliğinden, tabanda her iki partinin insanları aralarındaki insani ilişkiyi öldürmediler. Şimdi bu iki ana akım, koalisyon hükümeti kurmaya karar verdi. Bu çeşitli açılardan önemlidir.

Bütün psikolojik sıkıntılara karşın bu önemli bir karardır.

Bir kere artık soğuk savaş koşulları yok. Ama dünyamız karma karışıktır. Bölgemiz alt üst olmuş durumdadır. Ne gelişeceği belli değildir.

Böylesi karmaşık bir ortamda, Kıbrıs sorunun çözümsüzlük şartlarında ve çözüm deviniminin devam ettiği günümüzde, bu iki ana akımın, demokratik, ekonomik, siyasi asgari noktalarda, sorunların aşılması için ortak hareket etme niyet beyanı olan bu koalisyon hükümeti kurma kararı, son derece önemlidir.

Bu hem iç sorunlar, hem de Kıbrıs sorunu bakımından önemlidir.

KIBRIS SORUNU…

Bir kere, bu adıma, Kıbrıs sorunun çözümüne dönük çok önemli bir görüşme sürecinin  devam ettiği koşullardaki konum bakımından da bakmak gerekir.
Şu anda, "Görüşme Masasında" , bu iki ana çizginin dışındaki bir siyasi parti geleneğimizden gelen CB Sayın Mustafa Akıncı bulunmaktadır. Sayın Akıncı, özü TKP olan, daha sonra da BDH ve TDP olan siyasi gelenekten gelmektedir.

Şimdi, CTP- UBP yetkilileri Kıbrıs sorununa dönük, hükümet programına, 11 Şubat 2104 Ortak belgesini temel olarak koyacaklarını açıkladılar.

İşte bu temelde kurulacak olan bu koalisyon hükümeti, CB Sayın Akıncı'ya, masada, bu hükümet programı ile birlikte, çok geniş bir toplumsal konsensüse dayanmak imkânını verecektir. Bu onu, seçiminin  ötesinde, daha etkili bir konuma taşıyacaktır.

Bu Kıbrıs Türk Toplumu için önemli bir olgudur.

Çünkü Sayın Anasatasiadis bunun sıkıntısını yaşamaktadır. Söz konusu Ortak Belgeye, Başkanlık seçimlerinde desteğini aldığı DİKO, EDEK ve Evroko gibi güneydeki partiler karşıdır.

Bu belgeyi yalnızca Ana Muhalefet partisi AKEL desteklemektedir. Ama AKEL ayni zamanda Anastasiadis ile onun ana siyasi partisi DİSİ'ye karşı aktif muhalefet duruşu içindedir.

Bu durum, yani CTP- UBP koalisyonu gerçekte Kıbrıs'ta ilktir. Çünkü sağın ve solun iki ana partisi, ilk defa ortak bir programda buluşmuştur.

AKEL ve DİSİ'nin bu sıkıntısı halen devam etmektedir. Bu iki ana parti, iç iktidar hesapları ile DİKO, EVREKO ve EDEK gibi, bir birine, bir diğerine dayanarak yol yürüyen, ama çözüm süreçlerinde de hep fren görevi yapanların desteği ile iktidar olmaktadırlar. Eğer bu iki ana akım arasında bir ortak nokta oluşsa, çözüm yönünde iç siyasi hesaplarla oluşan engellerinin aşılmasına bu katkı sağlar. Bunun ise en temel sorunumuz olan Kıbrıs sorunun   çözümüne, çok daha uygun koşullar sağlayacağı ise çok açıktır.

Bu bakımdan, CTP- UBP'nin, bu Ortak Belge temelinde, hükümet programında buluşmuş olmaları, Sayın Akıncı ve Kıbrıs Türk Toplumunun görüşme sürecindeki demokratik birliği için çok önemli bir avantajdır. Ayni zamanda çözüm süreci içinde önemli bir yeni enerji üreteceği de gerçektir.

İÇ EKONOMİK ve DEMOKRATİK  SORUNLAR.

Bu iki ana siyasi çizginin, CTP- UBP'nin Meclis'te  sandalye sayısı bakımından son derece önemli bir avantaja sahip oldukları da açıktır.

İşte bu nedenle yıllardır birikmiş olan temel demokratik, siyasi ve ekonomik bazı sorunların aşılması için bu son derece önemlidir.

Hükümet kurmak için açıklanan ana ilkeler, çok açık bir şekilde pek çok demokratik dönüşümü içermektedir.

İşte işin diğer bir püf noktası burasıdır.

Bu iki ana siyasi akımın oluşturacağı yapı, açıklanan ana ilkeler doğrultusunda yapacakları ciddi dönüşümleri eğer başarırlarsa, bu, Kıbrıs Türk Toplumunun 21. Yüzyıl içinde demokratik gelişmesinin önünü açacak olan unsurları üretecektir.
İşte bu nokta, ben yurtseverim, demokratım, solcuyum, sağcıyım diye konum belirleyenlerin sınavı olacaktır.

Eğer bu açıklanan temel noktalara dönük olarak hedeflenen dönüşümleri, iki parti ve kadroları, kendi içinde,"  benim konumum ne olacak" endişesinin sıkıntısının sığlığına düşmeden çözebilirlerse, bu ülkeye ve halka yarının güçlü yol yürüyüşünde tarihsel olarak önemli  taşlar döşeyeceklerdir.

Ancak, bu iki ana siyasi parti, bu karardan sonra, eğer klasik siyasi rekabet veya kendi içlerinde de siyasi ikbale dayanan beklentiler, ya da dıştan gelecek olan önyargılarla veya klasik anlayışlarla malul olan yaklaşımlarla tökezlerlerse, her ikisi de ağır yara alacaklardır.

Eğer bu partilerin içinde klasik anlayışla, bu koalisyonla birlikte, siyasi ikbal için olumsuzluğa oynayarak, ya da olumluluktan hareketle,  beslenme umudu olan siyasi kadrolar varsa, olanlarda bilecekler ki başarısızlık halinde artık, başa geçecekleri, fiyaka satacakları bir güçlü partileri de olmayacaktır.

Dolayısı ile bu koalisyonun başarmaktan başka bir şansı yoktur.

Bu aşamada,  Kıbrıs sorunu ve iç sorunlar bağlamında olsun, bu adım çok önemli ve cesaretli bir davranıştır.

Üstelik Türkiye'de oluşan ortama baktığımız zamanda, siyasi olgunluk bağlamında da son derece önemli bir örnektir.

SAYIN ÖZYİĞİT

Bu aşamada, Sayın Cemal Özyiğit'e de dostça bir sesleniş yapmak isterim. Sayın Özyiğit bu koalisyon adımı üzerine verdiği demeçte, CTP ve UBP'nin yıllardır denendiği noktasından hareketle, bu koalisyona karşı gelecekte muhalefet olarak avantaj elde edeceği yaklaşımı ile bir açıklama yaptı. Erken seçim istedi.

Şimdi geçtiğimiz CB seçimlerinde Sayın Akıncı'yı desteklerken Sayın Özyiğit, onun TKP'li geçmişinden, Lefkoşa Belediye Başkanlığı ve UBP- TKP koalisyonundaki Başbakan Yardımcılığı dönemindeki güzel işlerini örnek olarak vermeyi de hep görev bilmişti.

Denenmemiş olmak bu mu? Elbette güzel işler de oldu, başkalarının da yaptığı gibi. Ama sıkıntılar yaşandığı da bir gerçek değil mi?

İşine geldiği zaman güzel işleri öne çıkartıp, sıkıntıları unutturmak. İşine gelindiğinde de denenmemiş olmak söylemine girmek, son derece klasik bir  yaklaşımdır.
Evet, TDP ve Sayın Özyiğit muhalefet olacak. Saygın bir görev.

Ama CTP- UBP hükümeti eğer programındaki demokratik hedefleri başarmak için adım atarsa ne yapacak?

Bunları görmezden gelerek, klasik yaklaşımla, "Garga denize düştü" diye haykıracak mı? Bu demokratik hedeflerin bir an evvel gerçekleşmesi için teşvik edici, katkı sağlayıcı, gecikmesi halinde muhalefet edicisi mi olacak?

Yoksa bunların yıpranıp, da bu işin sonunda siyaseten yalnızca nemalanma için mi hareket edecek? Bunu da yazayım, bilinsin ki başarısızlık halinde Kıbrıs Türk halkının siyasi yaşamını yeniden dizayn etmek için bekleyenlerin, projesinde ona da yer yoktur.

Bakın Türkiye'ye. İlk dönemde de yazmıştım. İki ana siyasi çizgiye görev düştüğünü. AK Parti ile CHP'ye. Demokratik dönüşümlere, bu karmaşık ortamda büyük ihtiyaç var. Bunu da Türkiye siyasi yaşamının iki ana siyasi damarından neşet alan, bu iki partinin ortak işbirliği  başarabilir. 

Bu bağlamda HDP'nin açıklaması da  çok saygı duyulması gereken bir öneme sahiptir... Demokratik dönüşüm programı ile hareket edilirse, içinde olmadan da destek olacağını açıklamıştı.

Evet, Sayın Özyiğit'ten siyasi destek istemek doğru değil. Muhalefet görevini yapacak. Demokratik dönüşümler  ve Kıbrıs sorunun çözüm süreci için. Çünkü CB Akıncı'nın siyasi görevinin hedefi olan çözüme ulaşmamız için buna çok ihtiyaç var.
Evet, tüm siyasi yaşamım boyunca sağlamcılıkla başımı hiç hoşnut tutmadım. Bilinenlerle yetinmenin yetersiz olduğuna inandım. Bu yüzden bilinmeyene, denenmemiş olana yelken açmanın, gelişmenin dinamiklerinden biri olduğuna inandım.

Şimdi de "ya karnı ya sırtı, incelediği yerden  kopsun, ya herru ya merrü" demenin eşiğini geçtim.

Evet, bu örneği Kıbrıs sorununun çözüm süreci ve Kıbrıs Türk halkının 21. Yüzyılda  demokratik ve ekonomik olarak güçlü bir şekilde yol yürümesi için denemek gerekiyor. Başarıdan başka çıkış yolu yok...

Bu yazı toplam 4784 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar