1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. CTP ve onur
Mert Özdağ

Mert Özdağ

CTP ve onur

A+A-

Cumhurbaşkanlığı seçimi tıpkı diğer seçimlerde olduğu gibi CTP üzerinden bir tartışma ile şekillendirilmeye çalışılıyor.

2000’de de öyleydi…

2005’te de…

2010’da da…

2015’te de…

Neden belli merkezler tartışmayı CTP üzerinden yürütmeye çalışıyor?

Çünkü seçimlerin belirleyici gücü CTP’dir, bu çok açık.

2020 ile ilgili yorum yapacak değilim, zamanı değil, ancak biraz eskiye gidebilirim.

Çok zor değil, yakın tarihi iyi inceleyiniz, en son seçimlere bakınız.

Partiyi “varlık nedenlerini inkar etme pahasına, sandığın peşine düşmekle” suçlayanların yakın tarihe iyi bakmasını öneririm özellikle…  Eğer gözleriniz görürse; bugün Lefkoşa Belediyesi’ni yöneten başkanın da, Cumhurbaşkanlığı makamını yönetenin de ‘CTP destekli’ olduğunu göreceksiniz.

Son 10-15 yıla bakınız; KKTC’nin iktidar yapışkanı UBP’yi hükümetlerden uzaklaştıranların CTP’li başbakanlar olduğunu göreceksiniz.

Daha eskiye gidelim mi? 2000’li yılların başına bakınız, yine toplumsal hareketin sürükleyici gücünün CTP olduğunu göreceksiniz.

                                                         ***

1970 yılında bir grup aydın demokratın kurduğu CTP yarım asırlık bir siyasi harekettir.

Ve bu hareket kurulduğu günden bu yana hep umut olmuştur.

CTP’yi bilerek ya da bilmeden tartışmaya çekenlerin, ondan beklenti içinde olanların gailesi aslında budur.

Zira bu toplumdaki dönüşüm ve değişimlerin CTP eliyle olacağını çok iyi biliyorlar. 

Her dönemde barışı temel siyaseti olarak tutan CTP’nin yalnızca Kıbrıslı Türklere değil, Kıbrıslı Rumlara hatta Türkiye halklarına da katkısı vardır.

Bu ülkedeki en üst makamları işgal edenlerin yaşadığı git-gel siyasetlerini çok ama çok iyi bilen CTP’liler şimdi bir sıçrama, yeni bir hamle beklemektedir.

Demokrasinin, özürlüklerin ülke için huzurun sürekli biçimde bozulduğu, kimilerinin bu huzursuzluğu bir oyuna çevirdiği bir dönemde hem Kıbrıs’ta hem de bölgede barış için ömürlerini adayan CTP’liler elbette olup bitenleri çok iyi izlemektedirler.

Ve bu izleyiş pek tabii pasif değildir, CTP’liler her çetrefilli dönemde sorumluluk üstlenmekten asla geri adım atmayan bir siyasi hareketin evlatlarıdır.

Bu sorumluluk onlara verilmiş bir görevdir adeta.

Hayatı boyunca verdiği bu onurlu mücadele nedeniyle dışlanan, ötelenen, yaralanan bu mücadelenin insanları için gelinen her nokta yeterli değildir.

Bu ‘yeterli bulmama hissiyatı’ ülkenin daha aydınlık ve huzurlu günlere gidişatına ilişkin beklentinin çok yüksek olduğunun göstergesidir.

Neden gelinen aşama yeterli değildir peki?

Çünkü varılacak liman henüz ufukta görünmemiştir.

Kimileri sığınacak limanlar kararsızlığı yaşasa da CTP’nin ilerlediği liman halkının mutluluğu, refahı ve bölge barışıdır, federal çözümdür.

Barış ve Kıbrıs’ta çözüm mücadelesi son 2 yıldır çok katı bir kilitlenme yaşamaktadır.

Ülke içi huzursuzluk girişimleri hat safhaya ulaşmıştır.
Kendi insanımız kendi topraklarında yalnızlaştırılırken, bu adayı yurt bilmiş, burada doğmuş büyümüş insanımız da bu kötü gidişat nedeniyle horlanmaktadır, ötekileştirilmektedir.

                                                         ***

Tüm bunları durduracak yegane güç CTP ve CTP’lilerin yüreğindeki mücadele ruhu ve yurt sevgisinin toplumun diğer demokratik güçleriyle birlikte hareketidir.  

CTP’liler ülkedeki şimdiki duruma bakıp şunu çok net dillendirmektedir: Biz bunun için mi mücadele ettik? 

Bunun için mi horlandık?

Bunun için mi bombalar patlatıldı?

Bunun için mi?

Eksiklerini tartışabilirsiniz elbette ama varlığını sorgulamak kimseye düşmez.

Mesele çok nettir; mücadele sürdüğü müddetçe umut da daima var olacaktır.

Bu nedenledir ki, solcu, demokrat, barışçı, çözüm yanlısı, ülkedeki huzuru savunan ve aydın insanların gailesi CTP’dir.

Bu nedenledir ki karanlık güçlerin, ülkedeki huzuru kaçırmak isteyenlerin ve kirli ellerin büyük derdi CTP’dir.

Evet, umudun partisi CTP’ye düşen sorumluluk çok ama çok ağırdır.

Ve CTP bu ağır sorumluluğu her dönem olduğu gibi taşıyabilecek güçtedir.

'İki para onurumuz' kaldıysa, umut ateşimiz hala yanıyorsa ve hala barışa olan inancımız varsa eğer, bu partiye saldırmaktan vazgeçin, yeter!

Çünkü bir gün ayağımız taşa değerse, toplumsal barış için demokratik mücadelede birlikte yürüyeceğiz… O günler de çok uzakta değildir.

 

Bu yazı toplam 4522 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar