1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. CTP’NİN EKONOMİ ÇIKMAZI
Sami Özuslu

Sami Özuslu

CTP’NİN EKONOMİ ÇIKMAZI

A+A-

 

2010’lu yıllara yaklaşılırken, “Bu ülkede siyaset sürdürülebilir olmaktan çıktı” diye bir tespit yapmıştım. Bunun temel sebebi ise, ‘siyasetin ekonomiye etkisinin azalması’ydı.
Siyaset eğer ekonomiye etki edemiyorsa, yönetim erki başkalarının elindedir demektir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde giderek bu gerçek çok daha net şekilde kendini hissettirdi. Gelinen noktada siyasetin ekonomideki rolü, yok denecek düzeydedir.
Para birimimiz zaten hiç olmadı.
Borsamız yok.
Merkez Bankamız siyasetin kontrolünde değil. Olsa da TL’ye hükmedenlere bağımlılıktan öteye gitmesi imkansız.
Ne faiz oranlarını belirlemek haddimize, ne kura etki edebilecek bir enstrüman var elimizde…
‘Ekonomi’ dediğiniz, bunlara hükmedebilmeniz halinde yönetilebilecek bir sistem. Yoksa eğer, gerisi hikaye…

**

Ekonomi bir bilim dalı… Farklı disiplinler, uygulanan modeller var. Eskiden olsa, çok kolayca ve kabaca ikiye ayırır, ‘ekonomik sistemler’ arasındaki farkları çok net şekilde izah edebilirdik:
1. Kapitalist ekonomi
2. Sosyalist ekonomi.
Kapitalizmin sistem olarak nasıl çürüdüğünü, üretim ilişkilerinde nasıl tekelci sermayeye ve uluslar arası ahtapotlara, yani çok uluslu şirketlere çalıştığını, geniş kitlelerin düşük ücret ve kötü koşullara terk edildiğini, geri bıraktırılmış ülkelerin sömürüldüğünü falan anlatır, sistemin sonunun er ya da geç geleceğini söyler, umutlanırdık.
Kuşkusuz, yerine de eşitliğin sağlanacağı, kamusal mülkiyetin geçerli kılınacağı, sömürüsüz, herkesin mutlu yaşayacağı bir sistem, yani sosyalizm gelecek, işler yolunda giderse, zamanla komünizme de geçilecekti. O zaman ‘yarin yanağından gayrı her yerde, her şeyde hep beraber’ olacak, mutlu ve mesut yaşayacaktık.
Bunu gören başka halklar da devrim yaparak sosyalizm yolunu seçecek, dünya ‘zincirlerinden başka kurtulacak bir şeyi olmayan’ işçi sınıfı için çok daha yaşanılır bir hale gelecekti.

**

Oysa şimdi ‘ekonomi’ başlığını kabaca ikiye ayırıp, altını da bu şekilde doldurmayı deneyen bile kalmadı.
1990’ların hemen öncesinde ‘sosyalist model’ gözden düştü, kapitalist sistem neredeyse ‘tekel’ oldu. Bu durum en fazla sol partileri vurdu. Sol bir anlamda ‘silahsız’ kaldı.
Kimi ülkelerde hala uygulanmakta olan sosyalist model denemeleri çok fazla örnek alınmadı.
‘Globalleşme’ gerçeği ve onun getirdiği ideolojik algı değişikliği, Avrupa Birliği gibi yeni ittifaklar oluşturdu.
Tüm bunlar olup biterken Kıbrıs Türk solu ve özellikle de CTP zaman zaman arayışlar içine girdi. 1990’ların başında ‘açılım’lar yaptı, belki bunun sonucunda ilk kez hükümete de geldi.
Hükümet dönemlerinde CTP birçok konuda sol adına olumlu işlere imza attı.
Ancak ‘ekonomi’ hep açmaz olarak CTP’nin karşısına dikildi.
Kıbrıs sorununda, sosyal politikalarda, yurttaşlıklarda, çalışma yaşamında ne kadar olumlu yasal ve idari düzenlemeler, hatta reformlar yapsa da, CTP ekonomide –en azından- fark yaratamadı.

**

Genelde Kıbrıs Türk solu, özelde ise halen hükümetin büyük ortağı olan CTP’nin Kıbrıs Türk ekonomisine farklı bir yerden bakmaktan başka çaresi yok bana göre…
1974 sonrası oluşmuş ve giderek siyasetin ekonomi üzerindeki etkisini sıfırlayan, her şeyi Ankara’nın Lefkoşa’daki bürokratlarına bağlayan mevcut düzen, üzerine bineni birkaç adım sonra yere seren bir yaban tayı gibidir.
En geniş kesimlerin giderek fakirleştiği bu modeli soldaki bir partinin kabul etmesi söz konusu bile olamaz.
“Alternatifin nedir” sorusuna yanıt verecek ekonomi bilgim yok, o yüzden de ahkam kesecek değilim.
Ancak şunu görüyorum: UBP, DP ya da bir başka partinin de pekala –belki de daha iyi- uygulayabileceği, TC Yardım Heyeti aklıyla çizilmiş ‘ekonomi oyunu’nu oynamak CTP’nin misyonuna terstir.
Kıbrıs Türk solunun büyük gücü CTP, daha fazla oyalanmadan ve kamu maliyesindeki delikleri kapatmakla ekonominin düze çıkacağını savlayanların hikayesine kulak vermekten vazgeçip “emekçiler ve en geniş kitlelerin daha müreffeh yaşayacağı” bir ekonomik model üzerinde kafa yormaya başlamalıdır.
Şimdiki yol CTP adına ‘çıkmaz’dır ama CTP’nin ‘çıkış yolu’ bulacak kadrosu da, cesareti de vardır.
Yeter ki ‘ezber’ konuşanların yarattığı sanal algıyı değiştirmek için birileri harekete geçebilsin.

Bu yazı toplam 2138 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar