1. YAZARLAR

  2. Ongun Talat

  3. CTP’nin sorumluluğu
Ongun Talat

Ongun Talat

CTP’nin sorumluluğu

A+A-

Geçtiğimiz hafta oldukça yoğun bir gündem yaşadık. Hükümetin yönetme kabiliyetini tamamen kaybettiği, kamuoyuna izahat vermek konusunda tek kelimeyle havlu attığı “özel jet krizi”, kısa sürede ciddi bir “hükümet krizine” dönüştü.

Başbakan Ersin Tatar, akıllara durgunluk veren bir acemilikle yüzüne gözüne bulaştırdığı kabine değişikliği denemesiyle kendisine karşı bir çok cephe açarken, UBP içerisinde gerek örgütlerden gelen haberler, gerekse kamuoyuna yapılan açıklamalar, işlerin daha da karışacağını gösteriyor.

HP’de ise salgın sürecine yaslanarak toplum algısında yeniden yükselişe geçme umudu tamamen yerle yeksan olmuş durumda. 4’lü koalisyon hükümetinin bozulması sonrasında özellikle kendilerine umut bağlayan merkez seçmende yaşadıkları güven kaybı, yeniden nüksetmiş görünüyor.

Bugüne kadar ilkesel olarak önem verdiklerini iddia ettikleri bir çok konuda ciddi çelişkiler yaşayan Kudret Özersay ve ekibi, bu çelişkilerle mücadele edebilmek için artık iyice mizah malzemesi haline gelmiş “haberimiz yoktu”, “yanıltıldık” gibi açıklamalara sarılmak zorunda kalıyor. Bu sorumluluk üstlenmeme hallerinin de HP açısından yıkıcı etkileri olacağı çok açık.

Bütün bu curcuna yetmezmiş gibi, bir de Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Ekim ayında yapılması öngörülen seçimleri erkene alma önerisiyle karşılaştık. Halkın gündeminin doğal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi olmaması, Akıncı’nın bu önerisinin çeşitli kesimlerde “memleket yangın yerine dönmüşken, yine seçim derdine düşüldü” şeklinde algılanmasına neden oldu.

Siyasette yaşanan tüm bu gelişmeler, bir yandan ciddi ekonomik sorunlarla boğuşan, öbür yandan dışa açılma sürecinin endişesini taşıyan toplumda, kendi kaderine terk edilmişlik hissiyatının güçlenmesi demek. Zaten siyasete olan güvenin çok düşük olduğunu dikkate aldığımızda, toplumda bu ortamdan çıkılıp çıkılamayacağı hususundaki soru işaretleri giderek güçleniyor.

Siyasete olan güvensizlik girdabına kapılma riskinden muhalefet de muaf değil. Çünkü “parti içi çekişmeler” “yozlaşma” “çıkar çatışmaları” gibi ifadelerle dile getirilen topyekûn bir itibar kaybı söz konusu.

Bu noktada ise muhalefete çok önemli bir görev düşüyor. Siyasetin olumsuz çağrışımlarını ortadan kaldırmakla, özündeki toplumsallığı öne çıkarmakla ilgili bir sorumluluk bu.

Kim ne derse desin, muhalefet içerisinde bu sorumluluğu üstlenebilecek en önemli potansiyel ana muhalefet partisi CTP’de bulunuyor. Toplumun CTP’nin öncülük edeceği bir yol haritasına ihtiyacı var. İktidar kaynaklı suni gündemlerden kurtulmamız, insanların yaşam gailesiyle ilgili gerçek gündemlere dönebilmemiz buna bağlı.

Bunu başarabilmek için iktidar hedefini taşıyabilmek elbette çok önemli. Ancak yalnızca hükümete gelmeye endeksli, tepkisel bir siyasete takılıp kalmak kesinlikle yeterli değil. Muhalefetteyken de toplumsal diyaloğu kurabilmek için inisiyatif almak, iktidar olmadan da somut reçeteleri topluma sunabilmek lazım.

Toplumun şu anda büyük zorluklar içerisinde olan kesimlerinin kendi seslerini çıkarabilmesine öncülük etmek, onların taleplerine çareler üretmek CTP için bugünden, yani henüz muhalefetteyken başlaması gereken bir sorumluluk.

Çünkü kriz dönemini atlatabilmek için gerekli toplumsal diyaloğu bu haldeki bir hükümetin kuramayacağı apaçık ortada.

 

 

 

Bu yazı toplam 3159 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar