CTP’ye ilk fırça!
Meşhur kıta sahanlığı anlaşması ile ilgili nihayet ilk somut tepki, CTP’den geldi.
Bir süredir konuyu kendi içinde değerlendirdiğini söyleyen parti, geçtiğimiz akşam gerçekleştirilen parti meclisi toplantısında, anlaşmaya “hayırR
Meşhur kıta sahanlığı anlaşması ile ilgili nihayet ilk somut tepki, CTP’den geldi.
Bir süredir konuyu kendi içinde değerlendirdiğini söyleyen parti, geçtiğimiz akşam gerçekleştirilen parti meclisi toplantısında, anlaşmaya “hayır” oyu verilmesini kararlaştırdı.
Aslında karar Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün dediği gibi, biraz sürpriz bir karar kapsamında algılandı. Zira CTP, uzun süre, bu konuda son derece imtinalı davranmış ancak son günlerde fazla yüksek olmayan bir sesle konunun usulünün ve kendisinin yanlışlığından bahsetmeye başlamıştı.
Meclis’in toptan dışlanması sonrasında bu kararı üretmek çok zor olmasa da iktidar döneminin ardından bu karar CTP için çok da kolay değildi.
Ancak yapılan açıklamalara bakıldığında, genel çoğunluğun sahiplenerek içselleştirdiği bir karar verdiği anlaşılıyor.
CTP için bu kararı üretmenin çok kolay olmamasının ana sebeplerinden biri şüphesiz ki Türkiye faktörüdür. Nitekim daha kararın açıklanmasının üzerinden saatler geçmişken, Türkiye AB Bakanı Egemen Bağış, Kıbrıs meselesinin milli bir konu olduğunu hatırlatarak, bu kararın değiştirilmesini istedi.
Aslında “ümit ettiğini” söyledi, Bağış, ancak CTP’nin kararıyla oy birliğinin tamamen bozulmasının karşısında, bu ifade biraz da talep olarak duruyor.
Anlaşma dün Meclis Komitesi’nde görüşülecekti. Aniden görüşülmesi ertelendi.
3 UBP ve 2 CTP üyesinden oluşan 5 kişilik komitede de ağırlıklı bir hayır tarafının çıkması, anlaşıldığı kadarıyla Başbakan’ı komiteyi ertelemeye yöneltti.
Muhtemeldir, konu Meclis’e gelmek için de bir süre daha bekleyecek. Çünkü aslında fiili olarak anlaşmanın bütün gerekleri yerine çoktan getirilirken, Başbakan “haberim yok” dediği bu anlaşmayı, parti başkanlarıyla değerlendirme ihtiyacı duydu.
Hem de anlaşma komiteye geldiği gün!
Egemen Bağış’ın tavrından anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye kendisinin öncülüğünü yapıp kontrolü altına aldığı bu olayda, koşulsuz şartsız bir destek, tek ses talep ediyor.
Muhalefete tahammül göstermek istemiyor.
İşte sadece bu yüzden bile, en azından onurunu ve duruşunu kurmak için CTP’nin bu hayır kararını üretmesi önemliydi.
Muhtemelen TDP de hayır kararını yakında açıklayacak.
Keşke bu tavırlar çok daha önceden konabilse ve yaşanan tereddütler daha kolay giderilebilseydi.
Keşke bütün muhalefet partileri bu tavrı geliştirebilse ve UBP’yi yalnızlaştırabilseydi.
Ancak Meclis’i hiçe sayan ve barış tarafında olduğunu iddia ederken, anlaşma ve barış koşullarını aynı yöntemle berhava eden bir anlayış karşısında onay vermek, özellikle çözüm siyaseti yürüten siyasi partiler için taşınabilecek bir şey değildir.
Buna sessiz kalmak ya da oylamaya katılmayıp tavırsız kalmak da aynı, hatta belki daha da kötü sonucu doğurur.
Zira en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir, bazen.
CTP doğru bir karar verdi. Bu kararın kamuoyundaki ilk algısı da itibar gördü. Şimdi önemli olan, bu kararın gereklerini yerine getirip, arkasında durmak.
Çünkü bundan sonra, “Rum’un birliğini bile örnek almayan, milli davayı yok sayan, diklenen” bir CTP algısı üzerinden, AKP tarafından paylanmaya devam edecektir, parti.
Önemli olan kişilikli bir şekilde yapıcı bir tavırla kendini ortaya koyabilmektir.
Gerçek olan şudur ki, özellikle CTP bundan sonra siyasette etkinlik talep ediyorsa, Türkiye ile AKP ile de kişilikli bir ilişki kurmak zorundadır. Bu bir ilk adım olabilir.
Yüksek perdeden sırf muhalefet etmenin ötesinde, kendi varlığıyla kendi görüş ve siyasetini ortaya koyup, siyaset üretiminde etkin olarak yapabilir bunu da ancak.
CTP’nin hayır kararı, Türkiye ile ilişkilerde de atılmış önemli bir mihenk taşıdır.
Bakalım taşlar bundan sonra nasıl yerleşecek!