CÜCE gerçekler
Söz söyleriz.
Kolaydır!
“Dilin kemiği yok” lafı tamamdır.
Söz söyleriz ve sonra yaşarız.
Eylem lafı tutmaz!
Söz, pratikle buluşmaz!
Çaktırmayız…
***
Ada yarımda en önem defo budur.
Söz başkadır, hayat başka!
Faydacı bir toplumuz.
Yok yok, inkara gerek yok…
Günü yaşar, kendimize bakarız.
Bencillik sarmalı ganimet zehrini kusar.
Böylece “söz” büyür “pratik” cüceleşir.
***
Kapının önünde başkadır, yüzümüz…
Arka bahçede bambaşka…
Yüz yüze gelişlerimizde sevişiriz.
Sırt sırta yürürken “çekiştirmeye” başlarız.
Saniyesinde!
Göz önünde toplumcu “sloganlar” yükselir.
Ortalık “tenhalaşınca” kendimize oynarız.
***
Rövanşlarımız büyüktür.
Kinlerimiz yüce!
Hesaplaşırız, kendimiz yerine, “ayıbımızı” yüzümüze vuran herkesle.
Sözümüz pratiğimizle çeliştikçe, daha bir coşarız!
Daha çok bağıra çağıra, büyük harflerle.
Sözle örteriz yalancı hayatlarımızı…
***
İşin temeli “değerlerin” değil “hislerin” önde olmasıdır
İdeallerin değil hırsların!
***
Çok daha somut örneklerle de açabilirdim.
Bunu siz yapınız.
Takdir ettiğiniz ya da eleştirdiğiniz tavırlarına bakınız, çevrenizde farklı insanların, makam sahiplerinin,
yönetenlerin, önderlerin…
Her durumda aynı mı acaba?
Önde olan “değerler” mi yoksa çok daha farklı değişkenler!
***
Hemen ‘alkışlamayınız.’
Hemen ‘yuhalamayınız’ ne olur.
Hemen kanmayınız.
Bir bakınız önce.
Hayatı gözleyiniz.
Ve değerleri.
Söz nedir, hayat ne?