Cumartesi notları
Biriken notlarımızı – fıkralarımızı, yazma alışkanlığını sürdürelim…
İlk notumuz, “isim benzerliği ve yağcılık”la alakalı…
Karşıyakalı bir futbolcumuzun adı Recep Tayyip…
“Sevdik, ismini de verdik” saygı duyarım…
Çocuğun ismi bildiğimiz “Recep Tayyip” de olabilir; atalardan da bu ismi almış olabilir.
Dediğim gibi, “Saygı yerden göğe…”
Ama işin bir de “şakayla karışık, korkuya bulanmış, yağcılık” tarafı var!
-*-*-
Öyle bir duruma geldi ki KKTC yöneticileri, ister misiniz Cumhurbaşkanı veya İstifa Etmiş Başbakan, “Futbol Federasyonu Başkanı ile görüştük, bu hatayı düzeltecekler” desin?
Demezler mi diyorsunuz?
-*-*-
Yani sizce, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın açıklamalarının onda dokuzu bu türden “şaka”lar içermiyor mu?
Mesela dün Cumhurbaşkanı’nın CTP Genel Başkanı ile ilgili bir açıklaması vardı; gülsem mi, üzülsem mi anlayamadım…
“Ali Bizden’lere sahip çıkan ve kollayan Erhürman…” gibi bir ifade kullandı ki, “Futbolcu Recep Tayyip kardeşimizin cezasını iptal ettireceğim, bu Anavatan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a bir hakarettir” demekten farkı yoktu bence…
-*-*-
Neyse, TL’nin eriyişi canımızı yakmaya devam ediyor…
Öyle ki, mizahçılarımız boş durmuyor, yaratıyor…
-*-*-
Çocuk babasından 100 Sterlin istemiş…
Babası çocuğa, “N’apacan oğlum 100 Sterlin’i? Bilin ki 100 Sterlin bin 270 TL eder?” demiş…
Ve devam etmiş…
“Bak, her şey pahalı, bin 275 TL’yi boş yere harcamak doğru değil…”
Bu arada anne lafa girmiş ve eşine demiş ki; “… Canım, ver çocuğa bin 285 TL’yi yoksa yarın sabah bin 340 vermek zorunda kalacağın gayet açık”…
-*-*-
Ve genelev patronu, iş yerindeki tüm çalışanları toplantıya çağırmış…
Demiş ki patron, “bu müessesede müşterilere bundan böyle hiçbir çalışan ‘hayır’ demeyecek…”
“Ne istenirse ‘evet’ diyeceksiniz” diye eklemiş ve devam etmiş:
“… Eğer bir tek müşteriye ‘hayır’ derseniz, para cezası veririm”…
Bu arada gazetelere de ilan vermiş; “… Bu iş yerinde size kimse ‘hayır’ demez. Tek bir çalışan size ‘hayır’ derse, o müşteriye 1 milyon Dolar hediye ederim ve kendisini şeref konuğu olarak ağırlar, akşam yemeğinde misafir ederim”…
Bizim cin gibi Kıbrıslı, malum iş yerine gitmiş, bir kadınla sohbet etmiş, daha “dakka bir gol bir” kadın “hayıııır” diye bağırarak, adamın yanından ayrılmış.
Patron hemen Kıbrıslı müşteriye ödülünü vermiş.
Zengin, bonkör adam…
Sözünü tutmuş yani…
Akşam yemeğinde de müşteriyi krallar gibi ağırlamış.
Ve kadına nasıl “hayır” dedirttiğini de çok merak etmiş…
Kıbrıslı demiş ki; “kadına, ‘ücretinizi TL olarak ödeyebilir miyim?’ diye sormuştum sadece” demiş…
-*-*-
Ve fıkra gibi bir olay…
İçişleri Bakanlığı, bir vatandaşımıza arsa vermiş…
Artık, “anamızdan emdiğimiz helal süt kadar helal” kabul ettiğimiz “ganimet” tükendi; goftiden arsa dağıtmalarda sıkıntı ve yanlışlık olabiliyor…
Yine böyle olmuş ve arsanın sahibi bir Maronit kardeşimiz çıkmış.
Bakanlığı dava etmişler ve kazanmışlar.
Bakanlık yarım milyondan fazla Sterlin ödemeye mahkum edilmiş!
Bırakın öyle bir para olmamasını; bu davanın açılmasına, bu davanın kaybedilmesine ve bu tazminatın vatandaşa ödetilmesine sebep olanlar sizce de şaka değil mi?
-*-*-
Haaa bu konunun bir de öteki tarafı var…
Toplum da uykuda!
Oysa, ihmalden kaybedilen bu davanın masrafları da tazminatı da toplum kendisi ödeyecek!
Hesap sormayı hiç öğrenemedik ki!
Erken seçimle başımız göğe erer mi?
UBP genel başkanlık yarışlarının akılda kalan ciddi kavgaları, bölünmeleri, oy kayıpları çok olmuştur…
Genel Başkanlık yarışı nedeniyle yaşanan bölünmenin boyutu, o yarışı kıl payı kazanan kişinin milletvekili seçilmemesine bile sebep olabilmiştir.
-*-*-
En geç Kasım’ın ilk haftasının sonunda UBP’ye yeni bir genel başkan seçilecek…
Bu yarışı kaybedecek olanların etrafa negatif enerji saçmayacaklarını söylemek hikaye olur…
Kaybeden doğru dürüst çalışmayacak, keyfi kaçacak…
Taraftarlarının bir kısmının da…
-*-*-
Ve akabinde de bir bilemediniz, üç ay içerisinde “erken seçim” yapılması bekleniyor…
-*-*-
Geçmişteki örneklere de bakarak bu noktada yapacağımız en doğru tahmin, UBP’de, müdahaleli genel başkanlık yarışının akabinde yaşanacak çok aday adaylı “milletvekili adaylığı” yarışıyla birlikte, partinin yükselen bir oy oranına sahip olma olasılığının mutlak olarak azalacağıdır…
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da “başarı” hanesine ekleyecek tek bir duruşu olmamıştır.
Saymaya gerek var mı bilemem ama müzakerelerin koparılmasını geçin; “mızırlık ve geçimsizlik topunu attığımız Anastasiadis, bu topu şu anda, çok gereksiz çıkışımız veya çıkışlarımız nedeniyle Tatar’ın eline bırakmış durumdadır.
-*-*-
Pandemi sürecinde, aşı kartları ve benzeri belgelerin uluslararası tanınmışlığı adına “toplum lideri” sıfatı ile elde edilen başarı “sıfır”dır.
Sındırgı Belediye Başkanı gelsin ziyaretimize, biz gidelim Akşehir’deki Nasreddin hoca merasimine…
Ve bir de Hayme hatun şeyisi…
-*-*-
Diyeceğim odur ki, UBP’nin işi olası bir erken seçimde borudur!
Kaybeden genel başkan adaylarında olduğu gibi, sayıları bir hayli fazla olan ve kaybedecek yani vekil adayı olamayacak aday adaylarının, mevcut UBP mantığı çerçevesinde deli gibi parti için çalışmasını beklemek, ölüden gözyaşı beklemektir…
-*-*-
Kısacası, bırakın biat ve itaattaki en üst seviyede Ak Parti yalakalığından ve yönetim rezaletlerinden kaynaklanan “düşüşü”, yarışlar nedeniyle UBP’nin oy kaybedeceği muhakkaktır.
-*-*-
Akıl vermek gibi bir niyetim yok.
Herkesin aklı kendine…
Ama “sen olsan ne yapardın?” sorusunu yanıtlamak isterim…
Ben ay sonu kurultayda UBP’ye genel başkan seçilsem, erken seçimi değil, çok ciddi sorunlarla boğuşan ve önümüzdeki yıl boğuşmanın çok ötesinde, boğulmamak için çırpınışa geçecek ülkede bir şeyler yapmak için, her türlü koalisyon şartlarını zorlardım…
Seçimi de 2023’teki normal tarihine bırakırdım…
Mümkün değil mi diyorsunuz?
Olabilir…
Sadece bir yorum yazdım…
Yani bazen düşünüyorum da; erken seçimle başımızın göğe ereceğini beklemek bana pek mantıklı gelmiyor…
Bakım çok önemli… Lefke’de ve ülkede onlarca hurma, gösteriş merakımız nedeniyle yurt dışından getirdiğimiz palmiyelerden ülkeye yayılan Kırmızı Palmiye Böceği nedeniyle yaşama tutunamadı… Tedbir almaya çalışıldı ve hala alınıyor… Bu sene de bazı hurmalar, bakımsızlıktan doğru dürüst meyve veremedi… Ama yine de Lefke’de hurmaların görüntüsü hala muhteşem… Bir gün manzara fotoğrafı da paylaşırım ama bugün, masmavi gökyüzü ile birlikte, bakımsızlıktan pek de iyi meyve vermemiş bu ağacın güzelliğini paylaşmak istedim…