1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Cus Bayada, geleceğin Kıbrıslı yaşam tarzı için örnek oldu…2
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Cus Bayada, geleceğin Kıbrıslı yaşam tarzı için örnek oldu…2

A+A-

Bayada’yı ve Yeni Kıbrıs Derneği’ni çok önemli kılan şey herhangi bir basın bildirisi yayınlamadan önce, herhangi bir politika oluşturmadan önce bizim fikrimizi de sormalarıydı… Kıbrıs’ın güneyinde bunu yapan tek gruptular…

Hatırlıyorum da Yorgo Vasiliu da böyleydi – bu size sözde değil özde saygı gösterdiklerinin, bunun yüzeysel değil derin bir saygı olduğunun göstergesiydi… Somut bir gösterge…

Bayada ve Yeni Kıbrıs Derneği, herhangi bir konuda açıklama yapmadan önce, yalnızca Kıbrıslırumlar’ın değil, Kıbrıs’taki tüm toplumların ihtiyaçlarını ve kaygılarını ölçüp tartıyor, buna göre konuşuyorlardı… Bu, bölünmüş adamızda öğrenmemiz gereken bir şey… Bayada ve grubu, gelecekte birbirimize karşı nasıl davranmamız gerektiği, yalnızca kendi toplumumuzun değil, Kıbrıs’ı bizimle paylaşan tüm toplumların ihtiyaçlarını ve kaygılarını nasıl dikkate almamız gerektiği konusunda örnek oluşturdular.

Bayada ve Kleopatra’nın evi özellikle 2003 yılında barikatlar açıldıktan sonra benim için çok önemli bir yere dönüştü… Oturup konuşuyorduk, röportajlarım için bana öneriler yapıyor, konuşmam gereken insanlarla temasımı sağlıyor, yazılarımın yayımlanması için çaba harcıyordu. Ama yardım ettiği yalnızca ben değildim, pek çok başka insana da yardım ediyordu… Böylece iletişim ağı genişliyor, büyüyor ve gerçeğin ortaya çıkabilmesi için kapılar aralanıyordu…

“Kayıplar konusundaki araştırmalarımda da yardımcı olmuştu Bayada – bir gün beni aramış ve 1967’den “kayıp” edilmiş bir Kıbrıslıtürk’ün gömü yerini bulan Baflı bir arkadaşıyla tanıştırmıştı… Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis’in ofisinde buluşmuş ve ona da bu bilgileri aktarmıştık. Ardından Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkilileriyle birlikte Baf’a gitmiştik – Bayada da bizimle gelmişti – Bayada’nın Baflı arkadaşı bize ve Kayıplar Komitesi’nin yetkililerine bu olası gömü yerini göstermişti. Daha sonra Kayıplar Komitesi burada kazı yapacak ve bulunan insan kalıntıları DNA testleriyle kimliklendirilecekti… Bayada ve Baflı arkadaşı sayesinde “kayıp” Fuat Mulla Salih’ten geride kalanlar bulunmuş olacaktı – Demirci Fuat Dayı’dan geride kalanlar daha sonra Kayıplar Komitesi tarafından defnedilmek üzere ailesine verilecekti… Lefkoşa’daki cenaze törenine ben de katılacaktım…

Bayada aracılığıyla Dionisis Mallas’la tanışacaktım. Mallas’la saatler süren çok geniş ve çok önemli bir röportaj yapacaktım… Mallas ilk kez Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamları ve ardında yatanlara ışık tutacak, bu üç köyde kadınların ve çocukların başına gelenleri anlatacaktı – kendisi de EOKA-B’nin hedefi olmuştu – Muratağa-Atlılar-Sandallar’da olup bitenlere karşı çıktığı için onun da peşine düşecekti EOKA-B’ciler ve 8 yaşlarındaki oğlunun başına silah dayayarak, babasının nereye gittiğini soracaklardı…

Mallas, Lefkoşa’ya gidip saklanmıştı, aksi halde bulsalardı, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamını gerçekleştirenler, onu da öldüreceklerdi… Hiç tereddütsüz…

Bayada, 1963’te üst düzey bir yetkili olan bir Kıbrıslırum arkadaşını Litrodondas köyünde yaşananları, burada öldürülmüş olan Kıbrıslıtürkler hakkında bildiklerini paylaşması için ikna etmeye çalışmıştı… Bu konuda çok uğraş vermişti… Ancak adam benimle buluşmayı reddediyordu her defasında – bu yüzden ancak Bayada aracılığıyla konuşuyorduk…

Arkadaşlarımla birlikte Kıbrıs’ın bütün toplumlarından kadın sanatçıların katılacağı bir resim sergisi düzenlerken Bayada yine yardım etmişti bana…

Bu sergiye Kıbrıslıtürk, Kıbrıslırum, Maronit, Latin ve Ermeni Kıbrıslı kadın sanatçıların katılmasını istiyordum… Bayada, kuzeni Janine Bayada’yla temasa geçirdi beni ve Janine Bayada da Çokkültürlü Kadın Ressamlar Sergisi’ne eserleriyle katıldı. Bu sergiyi Ledra Street yani Uzunyol’da Lefkoşa Belediyesi’nin “Barış Salonu”nda açmıştık… Tam düşlediğim gibi Kıbrıs’ın bütün toplumlarından kadın ressamlar eserlerini sergiliyordu… Bu düşünceyi anında “havada” yakalayan birileri, bizim Çokkültürlü Kadın Merkezi olarak yaptıklarımızdan “ilham” almışlar ve kendileri de bir örgüt ya da bir vakıf kurarak, tüm toplumlardan ressamları bir araya getirmeye çalışmışlardı…

Bayada Kıbrıs’ta alternatif bir tarih yazdı – bu tarih kan ve ölüm değil, barış ve iletişim içeren alternatif bir tarihti… Birlikte yaşama, birlikte çalışma ve birlikte düşünmeye dayanan bir tarihti bu… Geleceğimiz için en önemli rol modeli oldu…

Bayada, ister iki toplumlu, ister çokkültürlü olsun, etkinliklere her zaman katılırdı… Kişisel yaşamında da Kıbrıs’ın bütün toplumlarından çok yakın arkadaşları vardı… Kıbrıslılar’ın nasıl yaşamaları, nasıl düşünmeleri ve nasıl düş kurmaları gerektiği konusunda tam bir öncüydü…

Onun için bir veda töreni düzenlendi fakat bu veda törenine gidemedim. Sırtım çok ağrıyordu, ayakta duramıyordum o günlerde… Ancak bunun da ötesinde, törene gitmeme nedenim, onu ölüp de gömülecek olan birisi olarak hatırlamak istemediğimdendi… Sanki de telefonu kaldırıp evlerinin numarasını çevirecektim, Kleopatra çıkacaktı telefona ve Bayada’ya seslenip telefonu ona verecekti… Ve konuşmaya devam edecektik…

Onu tanıdığım, bildiğim gibi hatırlamak istiyorum… Ona tabutunun önünde veda etmek benim için çok acı olacaktı… Ben onun hala buralarda olduğunu, evinde olduğunu, ofisinde olduğunu, kitap okuduğunu, müzik dinlediğini, köpeği Noma’yla oynadığını, şakalaştığını, gülümsediğini ve telefonlarıma cevap vereceğini düşünmek istiyorum…

Hayır, ona “Elvada Cus Bayada” demeyeceğim…

O sonsuza kadar bizimle olacak…

O, Kıbrıslılar için çok önemli bir evlattı… Anılarımızda yaşamaya devam edecek ve gitmemiz gereken yolu bize göstermeyi sürdürecek…

O nedenle “Elvada Bayada” demiyorum… “Görüşürüz” diyorum…

Bu yazı toplam 1749 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar