ÇÜŞ’E KARŞI YÜRÜMEK…
73 Yaşındaki Mağusalı Mike Elia, “iki toplumun yeniden yakınlaşması ve adaya barışın gelmesi için “Mağusa’dan Karpaz’a yürüyecek…
Anlamlı bir eylem olmasına karşın; tek bir kişinin, BARIŞ için yürümesi etkili mi?
Ya da tek tek ülkelerde on bin/yüz binlerin yürümesi?
Bence yeterli değil…
Yeterli olmadığını çağlar boyu yaşayıp gördük…
İsterseniz, kendi coğrafyamızdan yola çıkıp; neden YETERSİZ kaldığına bir göz atalım…
Kıbrıs’ta BARIŞ umutlarının en yükseğe çıktığı 2004 yılı; yerini derin bir umutsuzluğa bıraktıktan sonra, bir on yıl daha kaybettik…
Sonra (ansızın!) doğal gazlar keşfedildi(!) adamızın etrafında…
Birileri, “İşte Çözüm için bulunmaz bir fırsat…” diye fısıldadı Liderlerin(!) kulağına…
Aylarca “Ortak Metin” kavgası yapıldı… (Birileri kulaklarını çekinceye dek..)
Şubat’ta görüşmelere başlandı…
“Özlü Görüşmeler”e başlamak için üç ay ayak süründü…
İlk görüşmenin olumlu(!) geçtiği; ikinci toplantının 13 Mayıs’ta yapılacağı duyuruldu…
Yaza kadar “ciddi ilerleme” bekleniyormuş!...
İlginçtir, bu “Özlü görüşmeler” yapılırken Anastasiadis Alman Başbakanı Merkel’le (bu kadın kendini tüm AB’nin başkanı olarak görüyor sanırım.T.Ö.) görüşüyordu…
Toplantı sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında, Kıbrıs’ta, müzakere sürecinin hızlı ilerlemesi ve başarılı olması için güven artırıcı önlemlerin yardımcı olacağını vurgulayıp; Anastasiadis’le “ortak ilgi alanlarındaki konuları (siyasi ve ekonomik ilişkilerle enerji konuları) görüştüğünü” söyledi…
Ne büyük rastlantıdır ki Merkel’in, Anastasiadis’den iki gün önce Putin’le yaptığı görüşmede de ANA konu “ENERJİ ve enerji güvenliğiydi…(“Rus doğalgazının arz güvenliği ve transit konusu” diye servis edilimiş medyaya…)
Geçtiğimiz Çarşamba AB Evi’nde gerçekleştirilen “Doğu Akdeniz’de Güvenlik ve İstikrar” konulu panelin, Aynı “Ana Tema”yı içermesi ve konuşmacıların (ABD Büyükelçisi John Koenig, İsrail Büyükelçisi Michael Harari ve AB Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği Müdürü George Markopuliotis) İnsanlar ve çevreden tek kelime söz etmemesi, beni şaşırtmadı doğrusu…
Bu ENERJİ meselesinin insanlara nelere mal olduğunu, uzun uzun anlatmaya gerek var mı?
Son birkaç yıla bakalım: Suriye’de kanlı “iç savaş!” sürerken; Ukrayna da benzer bir savaşa sürüklendi…
İnsanlara “İç Savaş” diye yutturulmaya çalışılıyor bu “Emperyalist Paylaşım Kavgası”…
Bu haberlerle aynı günlerde, Rusya’nın daha önce Suriye ile yaptığı “Savaş Uçağı Satış” anlaşmasının aynen uygulanacağı; yıl sonuna kadar 9, 2015’de 12 ve 2016’da 15 adet olmak üzere toplam 36 Yak-130 savaş uçağının Suriye’ye teslim edileceği haberi düştü (aynı günlerde) medyaya…
Görüldüğü, (her zaman bilindiği) gibi “Çıkarcı Ülkeler Şirketi(ÇÜŞ)”ün derdi, ne insanlardır ne de ortak evimiz dünyayı korumak… Onların tek derdi ENERJİ (ve onun güvenliği)…
Bu yüzden Onlara ÇÜŞ demek gerek…
Elbette, biz ÇÜŞ deyince, onlar uslu bir eşek gibi sözümüzü dinleyip; durmayacaklar…
Onları durdurmanın tek yolu, tüm insanlığın (bu ortak düşmana karşı) birlikte YÜRÜMESİDİR…
İnsanları sınırlarla, bayraklarla, tanrılarla, renkler ve ırklarla kategorize edip; bir birine kırdıran ÇÜŞ’e, birlikte “çüüüş…” demediğimiz sürece dünyamıza barış gelmeyecek…
***
Dün Ali Nesim hocamızı da kaybettik…
Ailesine, sevenlerine, edebiyat dünyasına baş sağlığı dilerim…