Çuvaldız yazısı
Hani, “çirkef yatağında gülistanlık olmaz” demişti ya Arif hoca!
Medyanın durumu da o hesap...
Siyaset kurumuna yönelik yaptığımız özellikle de "genellemeci" eleştiriler kimi zaman incitici oluyor.
O zaman soruyorlar, "medyanın hali daha mı iyi?"
İnkar edecek yüzümüz yok.
Çünkü medya sefil!
Bir kere “sahiplik” yapısı korkunç bir yere sürükleniyor.
Korkunç sözcüğünü rastgele kullanmıyorum.
Ciddi ciddiye korkmamız gerekiyor.
Sırtını kumarhane ve bahis baronlarına yaslayan yeni bir yapı var.
Çoğunlukla "reklam verenlerin" yörüngesinde ilerliyor medya, çünkü “üç kuruşa muhtaçlık” yaşanıyor.
Kimi büyük işletme ve bankalara, yerel yönetim ve sendikaların destekleri eklemleniyor.
İş “reklam ilişkisi” ile sınırlı yürüse çok doğal…
Doğal olmayan bu destek zamanla “içeriği” kontrol sürecine dönüşüyor ve doğru bilginin, özgür, bağımsız ve yansız dolaşımı engelleniyor.
Kimi aç gözlülük, kimi çaresizlikle aynı kavşakta buluşuyor.
Üstüne bir de "güç ve iktidar dayatıcı" siyaset giriyor devreye!
Yetmez gibi gazeteci olmayanların rol çalma ve kendilerine statü sevdalarıyla çamura yatıyor kağıt, kalem, ekran, klavye…
Tek "teselli" var şimdilik!
Bu “batağın” içindekilerin sayısı her kademede görev yapan basın emekçilerinin anca onda birine denk geliyor.
Bir de…
Birinin "sustuğunu" bir diğeri konuşuyor, ötekinin "görmezden" geldiğini, beriki bağırıyor.
Toplamda yurttaş öyle ya da böyle öğreniyor.
Hiçbiri olmazsa "sosyal medya" bu açığı kapatıyor.
Elbette bu "teselli" dahi sahiplik yapısındaki tehdit ve editoryal tutsaklığı ortadan kaldırmıyor.
Yakın coğrafyalara baktığınız zaman imrenilen bir “basın özgürlüğü”ne sahip olsak da böylesi bir hakikat da boynumuzda asılı duruyor.
* * *
Bağımsız, özgür ve nitelikli bir medya için standartlar üzerinden ciddi destek programlarına ihtiyaç var. Yıllar önce önerdiğimiz “Basın İlan Kurumu” gibi yapılandırmalar ciddiye alınsa ve medyaya destek, iki dudak arasından kurtarılsaydı keşke..
Olmuyor!
İş geliyor yine siyasetin sıradan hesaplarına takılıyor.